Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Bu yorum silinmiş
Peki, o zaman söyleyecek fazla bir şey kalmadı. Tartışma kısır döngüye gireceği için bir şey yazmıyorum artık bu konu üzerine. Ayrıntılarıyla anlattığım süreçler ve önemli noktalar bence birçok şeyi açıklıyor ama sanırım temelde algı farklılıklarımız var.
Herkese iyi okumalar.
Hadi Can'ın Karamazov Kardeşler'ine bir bahane buldunuz da, Çalıkuşu'nun sadece yazar telifi var. Üstteki derken Dünya Klasiklerini mi kastediyorsunuz bilmiyorum; ama benim dediğim popüler kültür ürünü diye bildiğimiz kitaplar. Dan Brown, Grange vs. gibi...
Yazar+Çevirmen telifi olan -2013'te çıkan- 576 sayfalık Cehennem 28 TL, 400 sayfalık Kaiken 23 TL; 50+ yıılık sadece yazar telifi olan Çalıkuşu 33 TL?
Karamazov'a gelirsek Can Yayınları, ardaki farkı çevirmene mi veriyor? Elbette vermediğini biliyoruz. Can Yayınları'na İş Bankası ile benzer bir örnek MEB için yapılan çeviriyi kullandıkları Savaş ve Barış (49 TL) ya da Nihal Yalaza Taluy çevirisini kullandıkları Budala (35 TL) için de verilebilir.
http://leventkazak.tumblr.com/post/10780164160/can-yay-nlar-ndan-nas-l-kovulduk
Birbirimizi kandırmayalam, sorunun öncelikle yayınevleri tarafında olduğu açık.
Yukarıda dendiği gibi, ahlâk göreceli bir kavram. Ben, beni keriz yerine koyan yayınevlerinden çıkan kitaplar için korsana yönelmekten -en ufak bir şekilde- rahatsız değilim.
Siz, "Ben orjinal alıyorum, emeğa saygı, +rep," diye kendinizi rahatlatmaya devam edin.
Önce yayınevi adım atsın, sonra iş okuyucuya düşsün...
Çeviri tamaman kapitalist bir sistem, işi ve ücretlendirmeyi iyi biliyorum içinde yer aldığım için bi belgesel çevirisi günlerini alıyor sonucunda üç kuruş para geçiyor eline ya da sayfalarca bir çeviri yapıyorsun yine kazancın çok az. Çevirmenler kimse için önemli değil aslında o bahsettiğin para çeviri bürolarının sahiplerinin cebine giriyor olduğu gibi, çevirmene çok düşük bir ücret ödüyorlar kitap, metin çevirileri için bu böyle ama tabii Tıbbi hukuki çeviriler için durum çok farklı.
Zaten korsan kitabı desteklemiyorum desteklenecek bir şey değil ama ilk paylaşımda yer alan yazıda olduğu gibi orjinal kadar korsanı da bastırıp kar eden kurumlar da hem müzik sektöründe hem kitap sektöründe var o durumda da asıl mağdur yazar oluyor zaten ki çok beğendiği eserlerini görmek istediği bir yazarın da önünü kapatmak istemez gerçek bir okuyucu bence. Her neyse temelde söylemek istediğimi zaten bir önceki mesajda söyledim "Tartışmanın bir sonu yok kavramlar açısından"
Ezgi bir yere kadar haklısın, katılıyorum sana ama bu tamamıyla okuyucu ve aldığı kitap arasında geçen bir vicdan muhasebesinden öteye geçiyor, çünkü bu işin içinde bir sürü aktör var, bir sürü insan bu sektörde para kazanmaya, geçinmeye çalışıyor. Sadece medya patronlarından bahsetmiyorum. Adeta köle gibi çalışan çevirmenler, editörler ve ofis işçileri var işin merkezinde. Bu noktada bencilce davranmamalıyız bence.
Açıkçası 2 gündür burdaki tartışmayı okuyorum fakat tartışılan kavramlar günlerce haftalarca hatta aylarca da tartışılsa bir sonuca varılmayacak olan kavramlardır; ahlak kuralları zaten özneldir ve değişiklik gösterir birine göre ahlaksız gelen bir davranış başka birine göre aşırı derecede ahlaksız gelebilir mesela, bir de vicdan özgürlüğü diye bir şey var ki... Yani korsan kitap alan biri bundan hiç pişmanlık duymadan o kitabı okuyabildiği gibi, hatta abartıp yazarların imza günlerine kadar getirenleri bile gördüm şimdiye kadar, bir başka insan da korsan kitap almayı kendine yediremeyebilir. Vicdan insanın kendi iç hesaplaşmasıdır ve tartışmalarla değiştirilemez, düzeltilemez. Bu sebepten bu tartışmaların bir sonu yok. Ha bir de o paraya değecek kitap diye bir şey var; geçenlerde Nazım Hikmet'in Piraye'ye Mektuplar'ını aldım 36TL'ye tek düşündüğüm "Değer bu kitaba" idi ama aynı şekilde dizüstü edebiyatından bir kitabın aynı fiyata satıldığını görsem hayatta almam, bana katabileceği hiçbir şey olmadığı için.
@ledddd 'e şu şekilde katılıyorum aldığınız kitapların fişine ya da açıklama kısmına bakarsanız verdiğiniz paranın büyük bir kısmının K.D.V olduğunu görürsünüz, bir yerde benzin için ödediğimiz o aşırı K.D.V ile aynı mantık.
Ama en başta da söylediğim gb buradaki tartışmanın bir sonu yok çünkü tartışılan kavramlar kişiden kişiye farklılık gösterir, "Kitabı okuyayım da yazılar silik olsa da, kaymış olsa da, sayfalar kararmış olsa da olur" diyen birine de okuduğu kitapların orjinaline o kadar parayı kimse verdiremez zaten, kendi seçimi.
Gerçekten şaşırmaya devam ediyorum. Sanırım yazdıklarım okunmuyor ama ben azimle bir kez daha tek tek ve tane tane maddeler halinde yazayim; belki o zaman anlaşılırım.
1) Karamazov Kardeşlerin değişik baskılarını vermişsin örnek olarak ve demişsin ki neden bu kadar fiyat farkı var. İnternette küçük bir araştırma yapsaydın mantığını sen de anlardın ama ben sizler için açıklayayım. Bir de ek bir not düşeyim; yapılan üç çeviri de tam metinden çevrilmiştir. İletişimin sayfa azlığı fontun küçültülmesinden kaynaklanmaktadır. Bende de olan bu baskısı haliyle okumayı güçleştiriyor.
Birincisi en ucuz baskının İş Bankası Yayınlarından olması normal bir durum çünkü yeni bir çeviri yapılmamıştır bu eser için. Daha önce MEB'den çıkmış olan Nihal Yalaza Taluy çevirisini tekrar bu baskı için aynen kullanılmıştır. Ayrıca dikkatli okur İş Bankası Yayınlarının fiyat politikasına aşinadır. Biz de bu tarafıyla zaten çok seviyoruz kendilerini. Diğer büyük yayınevlerinin örnek alması gereken işler yapıyorlar.
İkinci olarak İletişime geçelim. İkinci pahalı bu. Bazılarına göre küçüklüğü sebebiyle daha iyi okunuyor. Ele dahi iyi oturduğu için öyle deniyor ama bence yorucu. Neyse fiyatı daha pahalı bunun. Yeni çeviri olması sebebiyle olabilir ama sayfa sayısı azaldığı için bence fiyatı daha makul bir seviyede olmalıydı. Gerçi kondisyonu çok iyi. Ben de ilk çıktığında almıştım. 10 yıldan fazla oldu, hala sağlam duruyor. Fakat fiyat konusu evet biraz sorunlu. Zaten İletişimi bu konuda eleştirmiştim. Mutlaka revizyona gitmeliler.
Üçüncü Can Yayınları ise piyasadaki en modern ve yeni çeviriye sahip. Ayrıca en geniş içeriğe de sahip. Can Yayınlarının Klasikler serisinin fiyatlandırması halen sıkıntı verici boyutta. Bu konudaki eleştirilere katılıyorum. Biçtikleri 38 tl fazla gibi ama 1072 sayfalık bir eserin baskı maliyetini internet adresleri olan matbaacılardan öğrenebilirsiniz. Baskı sırasında maliyeti arttıran şey baskı adetinden çok sayfa sayılarıdır. İletişimin böyle bir cinliğe girişmesi bu sebepten. Kendilerini be sebeplerle eleştiriyoruz zaten.
2) Çalıkuşu'nu örnek vermişsin karşılaştırma için. İnkılâp Kitabevi'nden çıkan baskısı 33 tl'dir ve sayfa sayısı 544'dür. Yani burada çeviri parası yok ama telif ödenmiş. Kısacası üstteki kitaplardan daha masraflı olduğu söylenebilir.
3) E-kitap konusu zaten Türkiye için ölü doğan bir yenilik. Keza insanlar korsan kitap almak için bu kadar çaba gösterirken, bilgisayar başında 2 saniyede kitabı indirmeleri içten bile değil. Hali hazırda yasal bir düzenleme de yok. Bu sebeple fiyatlar -saçma bir şekilde- zaman zaman kitapların kendisinden bile pahalı oluyor. Bunun için yurtdışındaki örnekleri gibi yasal bir düzenleme şart. Amazon gibi sitelerde e-kitap fiyatları yarı fiyatından da az oluyor çoğu zaman fakat bu fiyatların sebebi oraların sektörleşmesiyle doğru orantılıdır. Bizde de her kitabın ortalama 30.000-50.000 bin arası alıcısı olursa fiyatlar bu seviyeye gelir.
4) Kitap fuarlarında kitapların daha ucuza verildiği dorudur. % 20-30-40 hatta 50 oranında indirim yapan yayınevleri var. Daha önce çok kere yazdığım gibi bunun çok kolay bir cevabı var: dağıtıcı ve kitabevi gibi iki aracı ortadan kalkıyor bu yolla. Yani bastığın kitabın yarısını alan iki aracı artık devreden çıkınca fiyatlar da doğal olarak ucuzluyor. Yayıncılar kendi kitaplarını kendileri ulaştırıyor fuarlara. Bu yolla % 50'ye yakın bir fark oluyor. İnternet satışlarının bu kadar indirime gitmesinin sebebi de budur.
Son olarak yayınevlerinin halkla ilişkiler sorumlusu, yayınevi sahibi ya da onların avukatı filan değilim ama burada bazılarınızın yaptığı emek hırsızlığını övme işine kılıf uydurarak kendi vicdanımı rahatlatacak da değilim. Yarın bir gün iş dünyasına atıldığınızda(belki işiniz vardır hali hazırda bilemiyorum. Daha çok üniversite öğrencisi izlenimini aldığım için böyle diyorum) emek vererek, zaman harcayarak ve bunun karşılığını tam olarak alamadan yaptığınız işlerin çalındığını görürseniz sanırım o zaman anlarsınız bazı şeyleri. Hiçbir koşulda yapılan bir hırsızlığın haklı bir açıklaması olamaz. Bunu da "insanlar tarayıcı ile buna karşı duruyor" demek de sanırım aramızdaki mental farkı ortaya koyuyor. Eleştirdiğiniz, yanlış olduğuna inandığınız bir konuya(Fiyat politikaları) daha beter bir yolla karşı koyduğunu sanmak etik dışı bir tavırdır.
Neyse, yazdıklarınız üç aşağı beş yukarı aynı minvalde seyrediyor. Benim yaptığım gibi bu konu üzerine analizler yaparak bana "işin atladığın şu yönü de var bak" tarzı argümanlar sunarsanız dinlemeye hazırım ama "sen bize hırsız diyemezsin, biz zorunda kaldığımız için böyle yapıyoruz" tarzı kılıf uydurma işine girecekseniz yukarıda yazdıklarım gayet açıklayıcı olacaktır.
Öncelikle bir sorum var: Telif hakkı olmayan hemen hemen aynı çeviri kalitesideki, "Karamazov Kardeşler" nasıl TİB Kültür Yayınları'nda 22 TL'dir de, İletişim Yayınları'nda 33 TL'dir, Can Yayınları'nda 38 TL'dir? Aynı hesaplamayı bu üç farklı baskı içinde yapınız? (Ya da boşuna yapmayınız, ben hesapladım, 40 yapıyor!)
50+ yıllık, Çalıkuşu, İnce Memed vs. "Yazar+Çevirmen" telifi olan ve -yeni ya da yeni sayılabilir- popüler bir kitaptan nasıl daha pahalı olabilir?
Ben şu manzarayı gördükten sonra -imkanım ne olursa olsun- Can Yayınları'na, İletişim Yayınları'na, İnkılap Kitabevi'ne, Yapı Kredi Yayınları'na aynı gözle bakamam. "Sen beni keriz yerine mi koyuyorsun, iyi öyleyse..." diye bakarım.
E-kitap dedik; en azından dağıtım, baskı maliyetleri azalır diye bekledik; basılı kitapla aynı fiyat. (Sanırım satamadıkları, ellerinde kalan kitapların parasını e-kitaptan çıkarmak istiyorlar.)
Önce yayınevlerii örgütlenecek, ilgili kurumlara baskı kuracak kitap fiyatlarının standartlaştılılıp normalleştirilmesi için, gereğini yapacaklar; bir sonuç alamazlarsa iş okuyucuya gelecek...
Kitap fuarlarında nasıl kapışılıyor bu kitaplar?
Maliyet aynı değil mi?
Zararına kitap satarlar mı?
Nasıl kâr ediyorlar?
Madem bu şekilde kazanabiliyorsunuz, neden normal zamanlarda fahiş fiyat uyguluyorsunuz? Yapsanıza fuardakilere yakın bir fiyat. Raflarda görenin eli gitsin, korsana yönelmesin, çok satılsın.
Sorun önce yayınevlerinin fiyatlandırma politikasıdır. Çoğunun düşüncesinin de şu olduğunu düşünüyorum: "Zaten sınırlı sayıda insan, her halükarda, kitap için para harcıyor, dayayabildiğimiz kadar dayayalım."
İnsanlar da bu zihniyete karşı "tarayıcı" ile örgütlenip mücadele ediyorlar zaten.
Özetle korsan kitap bir sonuçtur.
Yayınevleri ağzıyla konuşarak korsana yönelelenleri, "Hırsızlıkla, ahlâksızlıkla, yüz kızartıcı suç işlemekle (En saçması da buydu), utanmazla vs." suçlayarak ve korsana yönelelenlere "kapitalizm vs." diyerek laf kalabalığı yapıp leş bir korsan-karşıtı propaganda yapacağınıza, "İmkanı olmayan kitap okumasın," demeniz yeterdi.
Bütün hukukçular aptal korsan suç değil ama sen akıllısın onbinlerce insana hırsız diyorsun. Ben burada bir ahlaksız görüyorum ama o korsan almıyor. Benden yana bir daha bir şey yazmana gerek yok iyi forumlar.
Aksine korsan kitap almak yüz kızartıcı bir suçtur. Yapılan hırsızlığa ortak olmaktır. Hala ısrarla "fiyatlar çok pahalı, biz de kitap okumak istiyoruz. Onun için korsan alıyoruz" normalleştirmesi yapılıyor. Bunu gerçekten anlamıyorum. Eğer alım gücün o kitabı almaya yetmiyorsa, başka legal yollardan da o kitaba ulaşamamışsan, kusura bakma ama korsanını almak haklı mı çıkarır o insanı? O kadar emek harcayan insanın, yazarın, basanın, dağıtanın, satanın, geceli gündüzlü çalışan çalışanların günahı ne peki? Yani bu işin yolu bu mudur? Yani "kitaplar çok pahalı, biz de korsanını alırız ne var bunda" tavrı gerçekten sizi rahatsız etmiyor mu? Tekrar tekrar tekrar dediğim gibi eğer siz bilinçli birer birey olarak fiyat politikalarından rahatsızsanız bunun mücadelesini korsan ürün alarak veremezsiniz. Bu çok çok çok net bir biçimde emek hırsızlığıdır. Daha doğrusu tek kelimeyle hırsızlıktır. Yüksek fiyat koyan yayınevlerinin yaptığı şey ise hırsızlık ya da ahlaksızlık değil kapitalizmdir. Bununla mücadele etmenin yolları ise çok başkadır. Örgütlenme ve mücadele gerektirir bu. Hırsızlığa ortak olarak buna direnmek etik dışıdır. Umarım artık bu son yazdıklarımla anlaşılabilmişimdir. Temelde yaptığınız yanlışlık Korsan ürün almanın karşılığı olarak Yayınevi fiyat politikalarını göstermektir. Elmayla armut karıştırılıyor ısrarla. Biri ahlak dışı yapılan bir olaya ortak olmaktır, diğeri ise serbest piyasanın getirdiği ve benim de yer yer yapılan eleştirilere katıldığım kapitalizmdir. Kapitalizmin kendisi zaten ahlak dışı diyorsan zaten başta aldığın o korsan kitaptan utanman lazım. Zaten temelde 1-0 yenik başlıyorsun demektir bu. Fakat şu da unutulmamalıdır ki Türkiye'deki en büyük yayınevi bile(kimse artık o bilmiyorum) çok çok büyük paralar kazanmıyor çünkü hala böyle bir sektör yok. Sanırım sizin algınızda hala kitaba verdiğiniz parayla adamların milyon dolarlar filan kazandığı imgesi var.