Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Hangi kitaplardan bahsediyorsunuz, bilmiyorum; ama dedikleriniz çoğu kitap için geçerli değil. Hele bir de popüler bir yazarsa...
Daha 2-3 gün önce D&R'de Çalıkuşu'nun 36 (Yazıyla otuz altı) TL etiketi olduğunu gördüm -Dizisi yeniden çekiliyor ya, yayınevi şimdi dayayabildiği kadar dayar. İnce Memed'in bir kitabının 26 TL olduğunu gördüm. (Bu ikisi 50+ yıllık kitaplar.) Yine yaklaşık 7-8 senelik Grangé kitaplarının 24 TL'den aşağı olmadığını gördüm. Ucuzlamak şöyle dursun, tarihi eser gibi yıllar geçtikçe değerleniyorlar durdukları yerde mübarekler.
Her neyse, işleri daha zor artık. Tarayıcı kullanımı artıyor da, insanlar kitaplarını başkaları da okuyabilsin diye dijital ortama aktarıyor, e-kitap haline getiriyor.
Her şey müstehak bu fiyat politikalarını benimseyen yayınevlerine.
Zaten içim rahattı bu konuda, özellikle de yayınevlerinin fiyat politikaları konusundan dolayı.
Can Yayınları, telif hakkı olmayan ve daha önce MEB'de yayınlanmış Savaş ve Barış'ı, başına önsöz vs. ekleyip yeniden basarak 49 liraya satarsa ben korsanı desteklerim, en ufak rahatsızlık bile duymam.
Yine telif hakkı olmayan Dünya Klasikleri konusunda çeviri olarak aynı kalitede kitaba keriz payı koyup kitabı 10 lira daha fazla fiyata satarsa ben korsanı desteklerim, en ufak rahatsızlık bile duymam.
E-kitap yaygınlaşıyor, maliyet, dağıtım vs. payı yok; ucuzlar diye beklediğimiz halde, e-kitap basılı kitapla aynı ya da en fazla 1-3 lira ucuz satılırsa (demek ki maliyet, dağıtım vs. bahaneymiş.) ben korsanı desteklerim, en ufak rahatsızlık bile duymam.
Aynı şeyler çoğu yayınevi için geçerli...
Şimdi istedikleri kadar ağlasınlar korsan korsan diye...
Okuduğum bir yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum. Kitap seçiminde kararlarınızı etkileyebileceğini düşünüyorum.
http://antik.eksisozluk.com/show.asp?id=37052886
Yani durum o ki durumdan en kötü etkilenen okur. Gerçekten pahalılar çoğu zaman 2. el tercih etmek durumunda kalıyorum kaldı ki benim bir işim varken durum bu. Ailesinin gönderdiği 3-5le geçinmeye çalışan öğrenciler ne yapsın.
Burda kimsenin korsanı (kitap, film, müzik vs.) övdüğünü zannetmiyorum. Çeşitli nedenlerle korsana yönelen insanları ve neden yöneldiklerini açıkladıklarını görüyorum.
İkinci olarak sık sık emek ve fikir hırsızlığı diyorsunuz da ben, çok uzun yıllar önce aramızdan ayrılan Tolstoy'un mu, Dostoyevski'nin mi, R. Nuri Güntekin'in mi emeğini, düşüncesini, fikrini çalıyorum?
Burada emek ve fikir hırsızlığı diyeceğinize yazarlar, aydın kesim, ilgililer bir adım atsın. Mesela desinler ki, "Kardeşim siz ne yapıyorsunuz, Ülkenin çoğunluğunun yoksulluk ve açlık sınırının altında olduğu, işsizliğin (sanırımı 3 milyona yakın) durmadan artığı ülkede bu kadar yüksek fiyat belirliyorsunuz; bir standardınız yok, aynı kalitede bir kitabı biriniz 25'e satarken diğeriniz nasıl 35'e satıyorsunuz?"
Laf kalabalığını bırakın artık, açık açık "Parası (ve imkanı) olmayan okumasın," deyin.
Aynı kalitede 25'e satılan kitabı 35 satan yayınevi emek, fikir hırsızı olmayacak da ben olacağım.
eğer almak istediğim kitap uçuk bir fiyatsa ben de korsan alırım, okumak için yapılan şeyler müstehaktır :D
Buradaki yazılanları görünce çok şaşırdım doğrusu. Korsanı bu şekilde meşru görmek inanılmaz. Hem korsan alacaksın hem de fiyat politikalarından şikayet edeceksin öyle mi? Korsan bir ürün almak(sadece kitaplar için konuşmuyorum) yapılan emek, para ve onur hırsızlığına ortak olmak demektir. Bunun başka da bir açıklaması olamaz. Sanırım verilen emeğin boyutlarının farkında değilsiniz. Saçma sapan ve yalan bir yazı üzerinden kendi vicdanınızı rahatlatmaya çalışmayın bence. Eğer ki fiyat politikalarını eleştirecekseniz direk eleştirin, bununla mücadele edin, ben de size destek olayım ama bunu korsan kitap almak için gerekçe gibi sunarsanız orada aslında gerçekte hissetikleriniz ortaya çıkar bence. İsterseniz kaba bir fiyat analizi yapalım:
Güzel kardeşim önce bir yer tutup kira vereceksin, sonra çalışanların var senin; editör(her kitap için bir editör gerek), redaktör, dizayn/ilistrürasyon, çevirmen(her kitap için bir tane gerek), muhasebe, halkla ilişkiler uzmanı vs. Bu çalışanlarının hepsinin vergisini ve sigortasını da yatıracaksın.
Daha sonra verdiğin kiranın üstüne faturaların var(su, elektrik, gaz vs.), K.D.V.'si, vergisi, sigortası, stopajı var. Bunları her ay vereceksin.
Bu kalemlerin masrafları; vergisi, sigortası ve K.D.V. si ile beraber 15.000 - 20.000 tl arası değişecek ve işin kötü tarafı sen bunu her ay kitabın kötü satsa bile peşin olarak ödeyeceksin.
Gelelim kitap basma olayına:
Hadi diyelim telifsiz bir yabancı eser basacaksın. Eğer fark yaratmak istiyorsan iyi bir çevirmen bulacaksın. Ortalama 300 sayfalık bir kitabın çevirisi en az 45 gün sürecek. Daha sonra bunun ilk okuması olacak, redaktör bunu düzeltecek, dizaynı, kapağı yapılacak ve editör bunu bir kere daha inceledikten sonra yayına hazırlayacak kitabı.
Kitabı baskıya gönderdiğinde 250-300 sayfalık bir kitabın 5000 adetlik basım masrafları 9.000 tl civarı olacak. Ciltli ve daha iyi kağıttan basmak istersen masraflar artacak. Matbaa senden peşin para isteyecek, kaçarı yok vereceksin.
Toplam ne yaptı: 24.000 - 29.000 tl arası bir para.
Şimdi gelelim asıl olaya:
Senin bastığın kitabı tüm Türkiye'ye yaymak gibi bir şansın olmadığı için kitabını dağıtımcılara vereceksin. Dağıtımcı ve kitabevi senden % 40-50 arası pay alacak. Yani sattığın 20 tl'lik kitabın yarısı dağıtımcılara ve kitapevlerine gidecek. Ofisin ve çalışanların için verdiğin vergileri bir de kitap için vereceksin. % 8 k.d.v. vereceksin, % 18 vergi vereceksin. Dağıtımcı ve Kitapevinin senden % 40 aldığını sayarsak toplamda 20 tl'lik kitabının % 66'sı uçtu gitti. Diğer çevirmen, kapak, dizayn, ve baskı maliyetlerini üstte yazdık. Ha bir de telif ödeyerek kitap basacaksan eğer, yazarına % 15, telif ajanslarına da % 10 luk bir pay vereceksin ve olacak sana % 90 civarı bir oranda masraf, ki ben oralara hiç girmiyorum. Kalbine inmesin şimdi.
Şimdi son bir hesap yapalım:
20 tl ye satmak istediğin 5000 adetlik kitabının yaklaşık 100 tanesi baskı hataları, reklam ve incelemeler için değişik kuruluşlara bedava olarak gönderilecek. 4900 adetin hepsini 20 tl üzerinden sattığını düşünelim; eder sana 98.000 tl. Bunun % 66'sını bir düş bakalım.(telif ve yazar parası ödemediğin bir kitabın hesabını yapıyoruz burada. Dikkat!) Sana kaldı 33.320 tl. Bundan her ay sabit olarak ödeyeceğin 24.000 tl'yi de düş bakalım güzelce(insaflı davranıyorum) kaldı sana 9.320 tl. ,
Şimdi diyeceksin ki bu da iyi para. Ben de sana değil diyeceğim. Dağıtımcıdan paranı 5 ila 10 ay arası sonra alacaksın. Dağıtımcılar böyle çalışır. Bu süre içinde paran enflasyon yüzünden % 20'ye yakın değer kaybedecek. Daha da önemlisi 5 ay boyunca kasana kuruş para girmeyecek ama sen 5 ay boyunca aylık yapman gereken tüm harcamaları peşin olarak yapacaksın ve bu arada da kitap çıkarmaya devam edeceksin piyasaya tutunmak için.
Görüldüğü üzere kazın ayağı sizlerin bildiği gibi değilmiş. Yani ne yapmak gerekirmiş; Önce devlet bu kadar vergi almayacak, sonra dağıtımcı daha insaflı olacak, en son ve hepsinden önemlisi de sen okuyucu, şu korsan kitap saçmalığına girmeyeceksin ki yayınevleri para kazansın ve daha ucuza ve daha iyi kalitede kitaplar satsın. Ha tabi bazı büyük yayınevleri(Can, Metis, Alfa, Doğan vs) fena paralar kazanmıyorlar çünkü onların milyonluk adet satışına ulaşan yazarları var ama bunlar çok küçük bir oranda. Ha bu da demek değildir ki korsan alalım. Bununla daha etik ve ahlaklı bir şekilde mücadele etmek lazım. Diğer türlüsü net bir şekilde hırsızlıktır. Kendimizi boşuna kandırmayalım.
Yani kısacası lütfen daha bilinçli olalım. Bir kitaba erişmenin korsan dışında bir çok yolu var. İnternetten, sahaflardan, ve yayıncıların ofisleri ya da kitapevlerinden daha ucuza alınabilir bu kitaplar(çünkü bu sayede yayınevleri dağıtımcıyı aradan çıkarıyor)
Türkiye'nin durumuna bakarak söylemek gerekirse, evet, kütüphaneler gerçekten çok ideal cennetler ancak yetersizler. Bunun yanında yazıdaki gibi fiyatlar el pahası mı denir, kardeşim, bu ülkenin yarısından çoğu ne alıyor ki ne versin. Bu yalnızca kitaplar için değil. Belli bir kesime çalışır bizim ülkemiz, yine öyle.
Korsan günah.
Kesinlikle katılıyorum.
Ama aynı zamanda Kur'an'ın ilk emride "Oku!" dur.
Dersen ki günaha girerek mi okuyacaksın, varsın buradan günah gelsin, alttan, alnımın akıyla olmayacak parayı kazanıp orjinal kitap almaktan iyidir. O da haram o zaman.
Alnının akıyla kazanıyorsan kardeşim, orijinal kitap alabilirsin, ama belini kaldıramadığı halde cebini dolduramayan o amcanın evladına bir şey söylemeye bence diller varmasın.
En iyisi benim gibi kütüphaneden ödünç almak. Sadece çok değerli olduğunu düşündüğüm ve ilerde çocuklarıma bırakmak istediğim kitapları satın alıyorum. Bu yüzden korsan yerine orijinali tercih ediyorum, yoksa vicdan falan değil. Günümüzde zaten her şey yüzde yüz hatta iki yüz karla satılıyor, kazıklanma hakkımı kitaptan yana kullanmak istiyorum.
Bir kitapçıya gittiğinde kitabın 3 farklı formunu sunabiliyor artık zaten; " Abla bu orjinal, bunun sadece kapağı orjinal, bu da tamamen korsan" diye şaşırmamak lazım :)