Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Hayatta en güvendiğim insana karşı
duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün
insanlara dağılmıştı; çünkü o benim
için bütün insanlığın timsaliydi.
Evden çıktıktan sonra bir şey
unuttuğunu fark ederek duraklayan,
fakat unuttuğunun ne olduğunu bir
türlü bulamayarak hafızasını ve
ceplerini araştıran, nihayet, ümidini
kesince, aklı geride, ileri gitmek
istemeyen adımlarla yoluna devam
eden bir insan gibi üzüntülüydüm…
Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir.
Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz.
Benim beklediğim aşk başka! O,
bütün mantıkların dışında, tarifi
imkansız ve mahiyeti bilinmeyen
bir şey. Sevmek ve hoşlanmak
başka, istemek bütün ruhuyla,
bütün vücuduyla, her şeyiyle
istemek başka… Aşk bence bu
istemektir. Mukavemet edilemez
bir istemek!
İnsanlara ne kadar muhtaç olursam onlardan kaçma ihtiyacım da o kadar artıyordu
Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğumuzu zannetmektir ki, ne kendimiz bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.
şimdi ben gidiyorum fakat ne zaman çağırırsan gelirim... dedi.
Evvela ne demek istediğini anlamadım... O da bi an durdu ve ilave etti:
'Nereye çağırırsan gelirim!'
Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?
Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden herşeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sükutu, ne inkisar kalır... Bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız; ama kendi kendimize acımalıyız. Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden zavallı görmeye hakkımız yoktur.
İnsanlar arasında ki münasebetleri tanzim eden amiller ne kadar gülünç ,ne kadar dıştan, ne kadar boş ve bilhassa asıl insanlıkla ne kadar az alakası olan şeylerdi...