Her ay grup üyeleri olarak bir kitap seçiyoruz, topluca kitap okuyup,tartışıyor , sizi de aramıza bekliyoruz..
Ayrıca bir kitabın TV dizisi çıkınca artık ondan istemsiz tiksiniyorum. Belki kitaba haksızlık oluyor ama elimde değil, okuyamıyorum. Ve bunun sorumlusunu da dizi yapımcıları olarak görüyorum. Ama bizde böyle bir furya başladı. Tv kanalında dizinin tanıtım programı yapılır bir hafta sonra o kitabın yeni baskısı vitrinlerde yerini alır. Birileri "Ne güzel işte, okutmaya teşvik," diyebilir. Belki doğrudur da. Ama edebi birikimi tv dizilerinden ibaret olan bir topluma da yol açılmış oluyor. Kitapların seneryolaştırılırken ne kadar sağa sola çekiştirildiğini, içine olmadık şeylerin eklendiğini düşünürsek (bence) durum çok vahim.
tarladaki ya da fabrikadaki erkek ve kadın aforizma ile konuşmaz pek... bundan dolayı, kökleri bizde olan, bu topraklarda filizlenen edebiyata karşı biraz insaflı olalım lütfen...
Kurtuluş Savaşı'ndan arta kalan köylü ile Celali olan köylü, vergiye tabi olmayan köylü, tarlası verimli/verimsiz olan köylü arasında çok fark vardır. Anadolu köyü pek statik bir yerleşke değildir tarihsel bağlamda. Fakat kasaba/taşra kökeni bir 150-200 yıla dayandırılabilir.
Ve en önemlisi kanal edebiyatını abartan, yani kendi ideolojisini gözümüze sokarak edebi bir kitapta ispatlamaya çalışan ve üstelik bunu yerli yada dini unsurlar altına saklayıp servis eden yazarlara alerjim var. Edebiyatın amacı edebiyattan başka bir şey olamaz.
Ama biz sanatın ne için olduğuna takılıp edebiyatımızı seneler öncesine taşımayı seven bir milletiz. İdeolojik bir kaygın varsa makale yaz. Edebiyat ya da sinema belgesel aracı değildir. Belgesel ayrı bir türdür. Bir çok yazarımız henüz bunu öğrenemedi ne yazık ki. Ve birilerinin böyle zihniyetlerden çıkan kitapları kutsal birer metinmiş gibi putlaştırması, o kitaplara kendileri gibi muamele etmeyenleri de suçlu ilan etmesi aslında bizim hala çağdaş okuyucuya ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyor. Tanpınarın dediği gibi geleneği destek alıp kendimizi ileri fırlatacağız ama bazıları geleneğin altına yatıp meydanlarda fors atmayı çok iyi beceriyor. İlerlemek ise ıskalanmış bir ütopya gibi "Hey gidi"lerle anılıyor.
"Ben politika yapmıyorum" demek bile politik bir duruştur. Bu bakımdan suya sabuna dokunamadığı iddiasında olan ve sözüm ona içine kapanan metinler de basbayağı politiktir. Tanpınar ve çömezlerinin yazdığı da gayet tabi politiktir. Edebiyat gökten zembille inmedi, edebiyat ve tüm diğer sanat dalları gerçekliğin yeniden üretimidir, hayata bir yerden değiyordur. Bu bakımdan Don Kişot'un da, Tutunamayanlar'ın da, İnce Memed'in de bir ideolojisi vardır...
Gayet tabii ki edebiyat ve ideoloji ayrı düşünülemez ama unutulmamalı ki ideoloji sadece edebiyatın malzemesi olabilir. Asla ve asla edebiyat herhangi bir ideolojinin yayılma aracı olamaz. Örneğin roman başlı başına ulaşılması gereken bir amaçtır ve bu amaca ulaşmak için politik karışıklıkların olduğu bir dönemi, bir köy okulunu, fabrika bahçesini, bir sarayı vb. kendine malzeme yapabilir. Ama sanat hiçbir ideolojinin kürsüsü olamaz.
Aksi bir anlayışta insanlar tarihlerini romanlardan, filmlerden öğrenmeye kalkarlar ki bu günlerde bunu sıklıkla görüyoruz ve tabii korkunç sonuçlarına da tanık oluyoruz. Belki yeri gelince edebiyat bir okul gibi kullanılabilir ki tarihte örnekleri vardır (ör: Tanzimat). Ama bunlar estetikten yoksun, kalıcılığı olmayan metinler yani edebi müsvetteler olma seviyesine ulaşabilirler ancak. O da gerçek edebiyat değildir.
vampirli kitapları okumayı bıraktım çünkü hayalimdeki vampir imajını bozuyolar. popüler vampirin olmaması gerekir helede best seller sa .
Kişisel gelişim türündeki kitapları okumuyorum. Çünkü bu kitaplarda anlatılanların yazarının kendisine bile faydalı olduğunu düşünmüyorum. Bu tür kitapların tamamının aynı lafları sürekli evire çevire tekrar ettiğini düşünüyorum.
3 kitabını okuduktan sonra Paulo Coelho okumamaya karar verdim.3 kitabında da sıradanlıktan öte geçmeyen bir anlatım ve kendini tekrar vardı.
hıms ...
bu konuda çokça Elif Şafağa değinilmiş, fazla reklam ikonu olması vesaire vesaire Elif Şafaktan çok Aydın Doğan ve Doğan yayıncılık taktikleri ...
kendimden bahsedecek olursam Elif Şafak, İhsan Oktay Anar ile birlikte en beğendiğim fall Türk yazardır ... daha doğrusu 'dı ...
neden böyle olduğu konusuna gelirsek, beni asıl rahatsız eden reklam furyası değil ...
şöyle ki; bir şarkıcı-grup yada müzisyenin "iyi" liğini tartışırken şuunu sorarım, en sevdiğin parçası ne?
10. albümü çıkmış bir müzisyenin bence en iyi parçası 2. albümünde yer alıyorsa o müzisyen o kadar iyi değildir ...
bence "iyi" bir müzisyen her albümünde kendine bir şeyhler ekleyen müzisyendir ...
bende Elif Şafağın İskender i dışında bütün "kender" leri var, lakin baba ve piç romanından sonra hep benzer anlatım tarzları var yeni bir şey yok ...
farklı albümler ama benzer tınılar ...
buna birde köşeli yazılarını kesip kesip yeni kitaplar kolajlaması (!) kendisini iyice gözümden düşürmeye başladı ....
yoksa yazıları hala okunur hala güzel fena değil lakin bu yazıları zaten okumuş biri için kağıt helva pamukşeker şemspare tayyörname firarperest hayalperest kitaplar pek bir şeyh ifade etmiyor ...
Canan Tan ı ise hiç okumadım ...