Ankarada tablacıların olduğu sokaktan geçmeyi çok seviyorum.Bi espirisi belki çok yok ama bana güzel geliyor, ordan da gidip bbcnda taburelerde sokakta oturup çay içeceksin
İçimi ısıtanlar: Dost Kitapevi ve D&R yi gezmek olsa da en çok beni ısıtan sahafları dolaşıp artık basılmayan nadide kitapları bulup, almaktır.
moralim bozuk olduğu zamanlar Adilhan kitapçılar çarşısına gidip tozlu raflar arasında gezinmek, herbirinin bir hikayesi olduğunu bildiğim eski kitapları alıp sayfalarını karıştırmak, kokusunu içime çekmek, sahaflarla kitaplar hakkında bir iki kelam etmek ordan bambaşka bir ruh halinde ayrılmışım gibi hissettirir bana..
geçenlerde zafer çarşısına gittim.. seneler sonra.. son gittiğimde üniversitedeydim belki.. nereden baksanız yirmi yıl.. çok değişmiş, ışıl ışıl bir yer olmuş.. halbuki kuytuluğuydu bizi çeken o zamanlar.. kitaplar raflarda tek sıraya geçmiş olmaz, yerlerde üstüste dururdu.. ve biz o yığınların arasında hazine bulmuş gibi olurduk aradığımız bir kitabı bulduğumuzda.. ya da karşımıza hiç beklemediğimiz bir kitap çıktığında.. geçmişten bahsediyorum yahu.. off, yaşlıyım ben :)
Dost Kitabevine gidip kitaplara bakmak ,sonra çıkıp Zafer Çarsı'nı gezmek gerçekten hoş şeyler ve vazgeçemediklerimden...
ezginin günlüğü çalsın bir taraftan da.. leyla..
Kar yağıyor bu gece/ Öyle beyaz ki şehir/ Anlamak bir ömür sürer/ Hayat niye kirlenir..
kış aylarında Ankara'ya yağan kocaman kocaman, lapa lapa karı pencereden izlediğiniz bir öğleden sonrasında kendi ellerinizle hazırladığınız sıcak şarabı içmek. bazen tek başına bazen bir dostla.
Bir Mayıs akşam üzeri Tunalı'dan Kızılay'a yürümek. Aynı eylem Eylül'de yapılırsa da benzer bir tat verecektir.