Ruhunu kimse esir alamaz
Sekiz yıllık korkunç bir işkence ve taciz hikâyesi…
Ve Natascha’nın kimliğini kaybetmeden kaçmasını sağlayan mücadeleci
ruhunun öyküsü…
2 Mart 1998. 10 yaşındaki Natascha Kampusch ilk defa okula tek başına yürüyerek gitmek için evinden çıkar. Yolda bir adam tarafından beyaz bir minibüsün içine çekilir. Aradan saatler geçtikten sonra kendini karanlık bir hücrede battaniyeye sarılı halde bulur. Sekiz yıl sonra kaçmayı başarana kadar bu hücre evi, onu kaçıran adam da tanıdığı tek insan olacaktır…
3096 Gün’de Natascha inanılmaz hikâyesini ilk defa anlatıyor: çocukluğundaki zorluklar, kaçırıldığı gün başından geçenler, beş metrekarelik bir hücredeki esareti ve kendisini kaçıran adamın, Wolfgang Priklopil’in bitmek bilmez fiziksel ve duygusal istismarları…
3096 Gün, insan ruhunun zaferine dair tüyler ürperten bir öykü. Umutsuzluğun en derin çukurlarında katlanılmaz anlar yaşarken bile kendisini esir alan adamı nasıl yavaşça manipüle edeceğini öğrenen ve bütün ihtimallere meydan okuyan küçük bir kızın insanlığını yitirmeden özgürlüğüne kavuşmasının hikâyesi…
“Yıllarca esaret altında tutulmuş genç bir kız yaşadıklarını samimiyetle dile getirmiş.”
Guardian
“Düşünceli, azimli ve kendine acımaktan sürekli kaçınan bir genç kızın çektiği çileye olduğu kadar boyun eğmeyi reddeden ruhuna da tanıklık edeceksiniz.”
Sunday Times
Ruhunu kimse esir alamaz
Sekiz yıllık korkunç bir işkence ve taciz hikâyesi…
Ve Natascha’nın kimliğini kaybetmeden kaçmasını sağlayan mücadeleci
ruhunun öyküsü…
2 Mart 1998. 10 yaşındaki Natascha Kampusch ilk defa okula tek başına yürüyerek gitmek için evinden çıkar. Yolda bir adam tarafından beyaz bir minibüsün içine çekilir. Aradan saatler geçtikten sonra kendini karanlık bir hücrede battaniyeye sarılı halde bulur. Sekiz yıl sonra kaçmayı başarana kadar bu hücre evi, onu kaçıran adam da tanıdığı tek insan olacaktır…
3096 Gün’de Natascha inanılmaz hikâyesini ilk defa anlatıyor: çocukluğundaki zorluklar, kaçırıldığı gün başından geçenler, beş metrekarelik bir hücredeki esareti ve kendisini kaçıran adamın, Wolfgang Priklopil’in bitmek bilmez fiziksel ve duygusal istismarları…
3096 Gün, insan ruhunun zaferine dair tüyler ürperten bir öykü. Umutsuzluğun en derin çukurlarında katlanılmaz anlar yaşarken bile kendisini esir alan adamı nasıl yavaşça manipüle edeceğini öğrenen ve bütün ihtimallere meydan okuyan küçük bir kızın insanlığını yitirmeden özgürlüğüne kavuşmasının hikâyesi…
“Yıllarca esaret altında tutulmuş genç bir kız yaşadıklarını samimiyetle dile getirmiş.”
Guardian
“Düşünceli, azimli ve kendine acımaktan sürekli kaçınan bir genç kızın çektiği çileye olduğu kadar boyun eğmeyi reddeden ruhuna da tanıklık edeceksiniz.”
Sunday Times
Otobiyografik roman tarzı yazılmış ancak benzerlerinden fazla yüzeysel bir anlatımla yazılmış olması okurken çok da yaşanılanlara hakim olamıyorsunuz. En azından ben okurken öyle hissettim diyelim. On yaşındayken psikolojik sorunlu bir adam tarafından kaçırılan Natascha 'nın sekiz buçuk yıl zindan misali beş metrekarelik bir odadaki fiziksel ve psikolojik şiddetin anlatıldığı bir kitap. İstemediği konuları es geçmiş, aç bıraktı, inşaat ve ağır ev işleri yaptırdı, yumruk attı, tekme attı gibi şiddetten başka hiç bir konuya girmedi. Anlatım şekli der zamanda bir ileri iki geri şeklinde olunca pek ilgiyle okuyamadım. Gerçi yaşanmış gerçek bir hayat hikayesi açısından kesinlikle tüyler ürpertici, hiç bir çocuğun başına böyle bir şey gelmesin tabi ki. Ama kitabı okurken olaylar arasında kopukluk olması kitaba tam olarak adapte etmedi.
Karton Cilt, 272 sayfa
Ocak2015 tarihinde, Pegasus Yayıncılık tarafından yayınlandı