Jules Verne, birçok icadı önceden tahmin ettiği için adı bilim falcısına çıkmış bir yazardır. Yaşadığı dönemde (19. Yy.) henüz söz konusu olmayan denizaltı ve uzay yolculuğu gibi teknolojik gelişmelerin romanlarını yazarak bütün dikkatleri üzerine çekmiştir. Dönemine göre alışılmışın dışındaki konuları ele alan ve hayal gücünün sınırlarını sonuna kadar zorlayan Jules Verne, romanları en çok okunan ve farklı dillere çevrilen yazarların da başında gelmektedir. Onun 80 Günde Devr-ı Âlem romanı ise bir İngiliz beyefendisi olan Phileas Fogun dünya turunu 80 günde tamamlama macerasına sizleri de ortak ediyor. Bilim-kurgu romanlarının en başarılı isminden muhteşem bir klasik.Bu eser, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tavsiye edilen 100 Temel Eser listesinde yer alır.
Jules Verne, birçok icadı önceden tahmin ettiği için adı bilim falcısına çıkmış bir yazardır. Yaşadığı dönemde (19. Yy.) henüz söz konusu olmayan denizaltı ve uzay yolculuğu gibi teknolojik gelişmelerin romanlarını yazarak bütün dikkatleri üzerine çekmiştir. Dönemine göre alışılmışın dışındaki konuları ele alan ve hayal gücünün sınırlarını sonuna kadar zorlayan Jules Verne, romanları en çok okunan ve farklı dillere çevrilen yazarların da başında gelmektedir. Onun 80 Günde Devr-ı Âlem romanı ise bir İngiliz beyefendisi olan Phileas Fogun dünya turunu 80 günde tamamlama macerasına sizleri de ortak ediyor. Bilim-kurgu romanlarının en başarılı isminden muhteşem bir klasik.Bu eser, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tavsiye edilen 100 Temel Eser listesinde yer alır.
Yanılmıyorsam okuduğum ilk roman buydu ve Verne'ün hayal gücüne hayran kalmıştım. Zamanının ilerisinde bir zekanın ürünü...
sevmiştim kitabı, ama daha sonrasında kendi 80 günde devri alemimi kendim hayal etmiştim
O zamanlar bütün kaptanların ismi Nemo'ydu ve elime ne zaman bir fener geçse "Dünyanın Merkezine Yolculuk" edeceğimi sanırdım. Bütün batık gemilerin fethedilebileceğini düşünür, odama vuran kırık gün ışığından sıkıldığımda "Balonla Beş Hafta" evden kaçabileceğimi kurardım. yan yana dizilmiş kelimelerden ibaret cümleler öylesine gerçek olurdu ki "Çin'de Bir Çinlinin Başına Gelenler"i okurken o sonsuz uzun Çin Seddi'nin sonsuz çekik gözlü Çinliler tarafından değil de küçücük ellerimle inşa edildiği hissine kapılırdım. Phileas Fogg adındaki İngiliz asilzadesi, gamsız bir hevesle "80 Günde Devrialem"e çıkarken yanına mahir elli Passeportaut'u almazdı da heyecandan belerttiğim ufacık gözlerimle beni seçerdi nedense. O gururlu ve burnu büyük asker Godeon Spilett, "Esrarlı Ada"da yaşama mücadelesi verirken açlığımı ve susuzluğumu unutur, gerçek dünyayla aramdaki tek bağ olan annemin yer yer sigaralı, yer yer dondurmalı sesiyle o kocaman adadan mütevazı soframıza süzülürdüm.
Benim için Jules Verne, hiç bitmeyen heyecan dolu gecelerin, okulda uyuklamayı göze alarak sabahlanan hikâyelerin, denizlerin, Ay'ın, Dünya'nın, adaların, uzay mekiklerinin ve keşfedilmeyi bekleyen koca bir evrenin anahtarıydı. O kutlu zamanlarda hiçbir hediye, okunmamış bir Jules Verne kadar mutlu edici olamazdı ve hiçbir kitap Jules Verne'den önce okunma bahtına erişemezdi. Onun romanlarını okurken kalbim öylesine hızlı atar, ellerim öylesine ıslanırdı ki avuç içimin terden bir kopyası yorganımın yüzüyle mutlu bir kardeşlik kurardı. Çocukluğumun erişilmez menzili Jules Verne, hiçbir uykuya değişmeyeceğim yegâne uykusuzluğumdu.
Bazen düşünüyorum da, bir kez olsun o yaşlardaki heyecanımla ve yine kitap bitip kafamı kaldırdığımda nerede olduğumu birkaç dakika kavrayamadan tek bir Jules Verne romanı okuyabilmek için sahip olduğum her şeyi hiç düşünmeden feda edebilirim. O keyif buna değer!
Ağzım açık okumuştum , merakla , sayfalarını heyecanla çevirdiğimi hatırlıyorum. Okumazsanız fazla şey kaybedersiniz.
küçüklüğümde okuduğum eğlenceli bir maceraydı. küçük kitap kurtlarına tavsiyemdir :)