Karısı Saray, Avram’a çocuk verememişti. Saray’ın Hacer adında Mısırlı bir cariyesi vardı. Saray Avram’a, (…) “Lütfen cariyemle yat, belki bu yolla bir çocuk sahibi olabilirim” dedi. Avram Saray’ın sözünü dinledi. (…) Rabb’ın meleği (hamile kalan Hacer’e) (…) “Bir oğlun olacak,
adını İsmail koyacaksın. (…) Herkes ona karşı çıkacak, kardeşleri onunla hep çekişme içinde yaşayacak” dedi (Tevrat, Tekvin, Bâb 16).
İbrahim’in biri köle, biri de özgür kadından iki oğlu vardır. (…)
Bu kadınlar iki antlaşmayı simgelemektedir. Biri Sina Dağı’ndandır, köle olacak çocuklar doğurur; bu Hacer’dir. Oysa göksel Yeruşelim özgürdür, annemiz odur.(…) İşte böyle kardeşler, bizler cariyenin değil, özgür kadının (Sara’nın) çocuklarıyız (İncil, Galatyalılar 4/21-31).
Dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapan Ortadoğu… İnsanlığın beşiği ve Hz. İbrahim’in ayak izlerini taşıyan yurtlar… Ve Müslümanlar üzerinden süregiden savaşlar… Bir bakıma
Hz. İbrahim’in mirası peşindeki evlatlarının amansız mücadelesi…
Ortadoğu’da yalnızca fikirler, inanışlar, canlar değil, tarih de bir katliamın pençesinde. Artık hakikati görenler, Irak ve Suriye’de birinin kanı toprağa akarken uzaklarda kanı bitlenen birilerini, burada bir kurşun namludan fırladığında meçhul ülkelerde kabaran cüzdanları, burada annelerin ağıtları gözyaşlarına karışırken bir yerlere gizlice kaçırılan tarihi mirası fark edebiliyorlar. Oynanan oyuna insanlığın geçmişiyle hesaplaşması deniyor ama hakikatte geleceğini belirleme potansiyeline sahip.
Elinizdeki kitabı yalnızca Roma, Kudüs ve İstanbul ekseninde
bir casusluk romanı olarak değil, aynı zamanda
Mezopotamya’nın sosyal, siyasi ve sanatsal tarihi gibi de okuyacaksınız. İskender Pala’nın her zamanki yetkin
kaleminden nefes nefese bir polisiye...
Karısı Saray, Avram’a çocuk verememişti. Saray’ın Hacer adında Mısırlı bir cariyesi vardı. Saray Avram’a, (…) “Lütfen cariyemle yat, belki bu yolla bir çocuk sahibi olabilirim” dedi. Avram Saray’ın sözünü dinledi. (…) Rabb’ın meleği (hamile kalan Hacer’e) (…) “Bir oğlun olacak,
adını İsmail koyacaksın. (…) Herkes ona karşı çıkacak, kardeşleri onunla hep çekişme içinde yaşayacak” dedi (Tevrat, Tekvin, Bâb 16).
İbrahim’in biri köle, biri de özgür kadından iki oğlu vardır. (…)
Bu kadınlar iki antlaşmayı simgelemektedir. Biri Sina Dağı’ndandır, köle olacak çocuklar doğurur; bu Hacer’dir. Oysa göksel Yeruşelim özgürdür, annemiz odur.(…) İşte böyle kardeşler, bizler cariyenin değil, özgür kadının (Sara’nın) çocuklarıyız (İncil, Galatyalılar 4/21-31).
Dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapan Ortadoğu… İnsanlığın beşiği ve Hz. İbrahim’in ayak izlerini taşıyan yurtlar… Ve Müslümanlar üzerinden süregiden savaşlar… Bir bakıma
Hz. İbrahim’in mirası peşindeki evlatlarının amansız mücadelesi…
Ortadoğu’da yalnızca fikirler, inanışlar, canlar değil, tarih de bir katliamın pençesinde. Artık hakikati görenler, Irak ve Suriye’de birinin kanı toprağa akarken uzaklarda kanı bitlenen birilerini, burada bir kurşun namludan fırladığında meçhul ülkelerde kabaran cüzdanları, burada annelerin ağıtları gözyaşlarına karışırken bir yerlere gizlice kaçırılan tarihi mirası fark edebiliyorlar. Oynanan oyuna insanlığın geçmişiyle hesaplaşması deniyor ama hakikatte geleceğini belirleme pota... tümünü göster
Tarih, özellikle de dinler tarihi konusunda pek çok bilgi edindim. Sonu biraz hayal kırıklığına uğrattı. Sonu için çok heyecanlıydım tam beklediğim gibi çıkmasa vine bir solukta okuduğum bir kitap oldu diyebilirim.
Tarzının dışında bir deneyim olmuş ama ona rağmen güzel yazmış. Polisiye ve tarih sevenler rahatlıkla okuyabilir. Sadece sonu daha farklı bitebilirdi çok soluk kalmış.
İskender Pala bu kitabıyla çarpıcı gerçekleri bir kez daha dile getirmiş. Bunu polisiye bir roman şeklinde sunmasını beğendim.
Konusunu çok sevdim bu açıdan kesinlikle okunmalı, ama birden çok fazla İ.Pala kitabı okudysanız bazı yerlerde dili yavan bulabilirsiniz.
Eğer o tabletlerde yazanlar gerçekten varsa, bizlere İslam dini hakkında gerçek bir mucizedir demekten başka bişey düşmez.
ilginç gidiyor.En azından ilgi alanım olmayan bir konuda kısmen bilgileniyorum.
Sonuna kadar gayet akıcı bir şekilde okumama rağmen sonunu hiç beğenmediğim bir kitap oldu. Kitabın geneline bakılarak çok ama çok basit baştan savma bir son olmuş.
Abum rabum tavsiye üzerine okumaya başladığım bir roman. İskender palaya her zaman mesafeli olmuşumdur çünkü biyerden sonra hep tıkanırım ilerlemekte zorlanırım. Bence konuyu uzatırken sıkıcı olan o sınırı hep geçiyor. Neyse kitap zaten a haber diliyle yazıldığı için ilk bi gülesiniz geliyo. Başlarda sırf bu yüzden aşırı sıkıldım. Neyse konusu itibariyle dan brownun davinci şifresi melekler ve şeytanlar tarzı bir roman yazılmak istenmiş. İlerleyişi de o yönde. Verilen dini bilgiler, tarihi mekanlar vatikanda değilde ortodoğuda ilerlemesi bana hep o izlenimi verdi. Aslında konusu güzeldi. Hz ibrahim çevresinde dönmesi filan ama o kadar basit bi şekilde kurgulanmış ki gerçekten tırt bi film izliyomuşsunuz edasında ilerliyor kitap. Birbirlerine her şeyi açıktan söyleyen ajanlar mı dersin, iç hesaplaşması yapıp vicdan yapan yahudiler hristiyanlar mı dersin, herkesin sümerce bilmesi ortadoğu tarihine hakim olması mı dersin böyle bir sürü saçmalık var. Ajanlar cıa mossad filan olaya heyecan katmaya çalışmış ama olmamış. Başta 200 sayfayı geçince biraz daha hızlı ilerliyor ama yine de vasat bi kitap. Ben zorla bitirdim. İskender pala okumaya daha önceden tövbe etmiştim ama şimdi bidaha tövbe ettim😂
Ciltsiz, 528 sayfa
Aralık2017 tarihinde, Kapı Yayınları tarafından yayınlandı