Türkiyede, edebiyat yayıncılığını koşulları göz önüne alındığında ortada sanayi adı verilecek genişlikte bir kurumsallaşmanın olmadığı görülecektir. Büyük yayınevleri sırtlarını daha büyük ticari-finansal kurumlara dayamıştır; medyanın yayınevleriyle ilişkisi de çoğu zaman tek taraflıdır. Edebiyat dergileri, bir dönemki, gazeteciliğe insan kaynağı sağlama özelliğini de yitirdiği için nitelikli edebiyat eleştirisinin ister akademiden ister akademi dışından gelsin, fazla bir seçeneği yoktur. Günümüzdeki kültür ortamının sunduğu kabuklardan birine girmek üzere gönüllü olarak kendi kılıklarından soyunacaklardır. Bu kitaptaki yazıların okurundan da dolayısıyla, yaşadığımız kültür ortamının haritasını zihninin bir köşesinde sürekli bir başvuru kaynağı olarak canlı tutmasını talep ediyorum; çünkü pek çok yazıda, haihazırdaki eleştirel dağarcığa ve geçerli değerlendirme alışkanlıklarına göndermede bulunma gereği duydum. Hakkında az çok yazılmış, tartışılmış yazarları ve yapıtları konu edişim de biraz bu bakımdan anlaşılabilir: Kendi yazılarımı baştan okuduğumda, konu ettiğim yapıt ya da yazarın yanısıra ve bazen daha fazla, o yapıtın ya da yazarın çevresinde oluşmuş eleştiri halesini eliştirdiğimi görüyorum. Kuşkusuz çok derine, çok ileriye gittiğimi söylemek de haksızlık olur; ancak kimi yazılarımda, yola çıktığım noktanın yapıttan çok yapıt hakkındaki başka görüşler/değerlendirmeler olduğu konusunda sanırım okur da bana hak verecektir.
Türkiyede, edebiyat yayıncılığını koşulları göz önüne alındığında ortada sanayi adı verilecek genişlikte bir kurumsallaşmanın olmadığı görülecektir. Büyük yayınevleri sırtlarını daha büyük ticari-finansal kurumlara dayamıştır; medyanın yayınevleriyle ilişkisi de çoğu zaman tek taraflıdır. Edebiyat dergileri, bir dönemki, gazeteciliğe insan kaynağı sağlama özelliğini de yitirdiği için nitelikli edebiyat eleştirisinin ister akademiden ister akademi dışından gelsin, fazla bir seçeneği yoktur. Günümüzdeki kültür ortamının sunduğu kabuklardan birine girmek üzere gönüllü olarak kendi kılıklarından soyunacaklardır. Bu kitaptaki yazıların okurundan da dolayısıyla, yaşadığımız kültür ortamının haritasını zihninin bir köşesinde sürekli bir başvuru kaynağı olarak canlı tutmasını talep ediyorum; çünkü pek çok yazıda, haihazırdaki eleştirel dağarcığa ve geçerli değerlendirme alışkanlıklarına göndermede bulunma gereği duydum. Hakkında az çok yazılmış, tartışılmış yazarları ve yapıtları konu edişim de biraz bu bakımdan anlaşılabilir: Kendi yazılarımı baştan okuduğumda, konu ettiğim yapıt ya da yazarın yanısıra ve bazen daha fazla, o yapıtın ya da yazarın çevresinde oluşmuş eleştiri halesini eliştirdiğimi görüyorum. Kuşkusuz çok derine, çok ileriye gittiğimi söylemek de haksızlık olur; ancak kimi yazılarımda, yola çıktığım noktanın yapıttan çok yapıt hakkındaki başka görüşler/değerlendirmeler olduğu konusunda sanırım okur da bana hak verecektir.