Yılmaz Güneyin ünlü üçlüsü Ağıt, Acı ve Umutsuzlar, 1971 yılında yapılan Adana Altın Koza Film Festivalinin bütün ödüllerini toplamış; Ağıt, bu festivalde, en başarılı film, en başarılı yönetmen, en başarılı kameraman, en başarılı aktör ödüllerini almıştı. Böylece Yılmaz Güneyin, Çirkin Kral döneminden sonra, Umutla başlayan ikinci dönemi, en verimli yılına ulaşıyordu.Ağıt, Türkiye gerçekliğinin bir parçası olan kaçakçıların dünyasını aydınlatıyor, onların az bilinen yanlarına eğiliyordu. Yılmaz Güney, köylülerin mükafat almak için ihbar etmek yarışına girdikleri, devlete karşı koyan, efsaneleşmiş bir kaçakçının, Çobanoğlunun yoksulluğunu, şiirsel bir anlatımla duyuruyordu. Yoksulluk dünyasının ürettiği gerçeklerin, efsaneleşmenin ardını deşiyordu. Başka bir deyişle efsanenin yoksulluğunu anlatıyordu.Ağıtın Türkiyedeki etkinliği yabancı ülkelerde de sürdü. 1972de Avrupanın en titiz festivallerinden biri olan Venedik Film Festivaline kabul edilen tek Türk filmi oldu. Büyük ilgiyle karşılandı. Ayrıca 1975 yılında da Tahran Festivaline özel olarak çağrıldı. Böylece Doğuya özgü bir şiirsel gerçekçilik, Ağıt aracılığıyla Türkiye dışına çıktı.Ağıtın bir özelliği de, Yılmaz Güneyin kendine özgü sinema diline yaklaştığı ilk film oluşudur. Bu yanıyla gerçekçi Türkiye sinemasının önemli ürünlerinden biridir.
Yılmaz Güneyin ünlü üçlüsü Ağıt, Acı ve Umutsuzlar, 1971 yılında yapılan Adana Altın Koza Film Festivalinin bütün ödüllerini toplamış; Ağıt, bu festivalde, en başarılı film, en başarılı yönetmen, en başarılı kameraman, en başarılı aktör ödüllerini almıştı. Böylece Yılmaz Güneyin, Çirkin Kral döneminden sonra, Umutla başlayan ikinci dönemi, en verimli yılına ulaşıyordu.Ağıt, Türkiye gerçekliğinin bir parçası olan kaçakçıların dünyasını aydınlatıyor, onların az bilinen yanlarına eğiliyordu. Yılmaz Güney, köylülerin mükafat almak için ihbar etmek yarışına girdikleri, devlete karşı koyan, efsaneleşmiş bir kaçakçının, Çobanoğlunun yoksulluğunu, şiirsel bir anlatımla duyuruyordu. Yoksulluk dünyasının ürettiği gerçeklerin, efsaneleşmenin ardını deşiyordu. Başka bir deyişle efsanenin yoksulluğunu anlatıyordu.Ağıtın Türkiyedeki etkinliği yabancı ülkelerde de sürdü. 1972de Avrupanın en titiz festivallerinden biri olan Venedik Film Festivaline kabul edilen tek Türk filmi oldu. Büyük ilgiyle karşılandı. Ayrıca 1975 yılında da Tahran Festivaline özel olarak çağrıldı. Böylece Doğuya özgü bir şiirsel gerçekçilik, Ağıt aracılığıyla Türkiye dışına çıktı.Ağıtın bir özelliği de, Yılmaz Güneyin kendine özgü sinema diline yaklaştığı ilk film oluşudur. Bu yanıyla gerçekçi Türkiye sinemasının önemli ürünlerinden biridir.