“Niçin yazıyoruz?” sorusuna verilmiş kişisel bir yanıt Alacakaranlık Günce
Erken yaşta yitirdiğimiz Ali Teoman geride yayımlanmamış dosyalar da bırakmıştı. Bunlardan biri, 1992’nin Haziran-Temmuz aylarında tuttuğu bir defterdi. Teoman, son günlerinde, bu defteri temize çekerek ve adını koyarak, yayımlanması dileğiyle, yayınevimize teslim etmişti. Değerli yazarımızın vasiyetini şimdi yerine getiriyoruz.
Alacakaranlık Günce, 1992 yazında Paris’te günün ilk saatlerinde tutulmuş, Teoman’ın anlatı dünyasının çekirdekleriyle dolu bir defter. Sözcüklerin izini süren genç bir yazarın düşleri, anıları, biçem denemeleri... “Niçin yazıyoruz?” sorusuna verilmiş kişisel bir yanıt.
Sanki bunlar bana dikte edilmişti; yazmamış, yalnızca kâğıda geçirmiştim. Günceyi yayıma hazırlarken de, düzeltmeleri olabildiğince azda tuttum, ekleme ve çıkartma ise hiç yapmadım. Yalnızca kişi adları yerine kısaltmalar kullandım, ki bunun nedeninin de tahmin edilebileceğini sanıyorum. Dolayısıyla, elinizdeki basılı metnin, elyazmasıyla aşağı yukarı aynı olduğu söylenebilir.
O odanın anarahmini andıran loşluğu ve sessizliği bugün hâlâ aklımda. O günleri özlüyorum ve –bunun olanaksız bir düş olduğunu bilsem de– günün birinde yine aynı dingin ortamı bulabilmeyi diliyorum.
(Tanıtım Bülteninden)
“Niçin yazıyoruz?” sorusuna verilmiş kişisel bir yanıt Alacakaranlık Günce
Erken yaşta yitirdiğimiz Ali Teoman geride yayımlanmamış dosyalar da bırakmıştı. Bunlardan biri, 1992’nin Haziran-Temmuz aylarında tuttuğu bir defterdi. Teoman, son günlerinde, bu defteri temize çekerek ve adını koyarak, yayımlanması dileğiyle, yayınevimize teslim etmişti. Değerli yazarımızın vasiyetini şimdi yerine getiriyoruz.
Alacakaranlık Günce, 1992 yazında Paris’te günün ilk saatlerinde tutulmuş, Teoman’ın anlatı dünyasının çekirdekleriyle dolu bir defter. Sözcüklerin izini süren genç bir yazarın düşleri, anıları, biçem denemeleri... “Niçin yazıyoruz?” sorusuna verilmiş kişisel bir yanıt.
Sanki bunlar bana dikte edilmişti; yazmamış, yalnızca kâğıda geçirmiştim. Günceyi yayıma hazırlarken de, düzeltmeleri olabildiğince azda tuttum, ekleme ve çıkartma ise hiç yapmadım. Yalnızca kişi adları yerine kısaltmalar kullandım, ki bunun nedeninin de tahmin edilebileceğini sanıyorum. Dolayısıyla, elinizdeki basılı metnin, elyazmasıyla aşağı yukarı aynı olduğu söylenebilir.
O odanın anarahmini andıran loşluğu ve sessizliği bugün hâlâ aklımda. O günleri özlüyorum ve –bunun olanaksız bir düş olduğunu bilsem de– günün birinde yine aynı dingin ortamı bulabilmeyi diliyorum.
(Tanıtım Bülteninden)
140 sayfa
2017 tarihinde, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlandı