Ey tüm şüphelerini derin derin kuyulara atmış topluluk; müstakil evlerde otururken zaaflarını evinin arka bakçesine gömen, apartman katlarına taşınınca hezeyanlarını kilere tıkıştıran, cenklerin kendisinden çok uzakta cereyan ettiğini, ateşkeslerinse kendinde bittiğini varsayan, şuursuz sünepelerin teşkilatı olmaktan çok da fazla bir şey olmayan topluluk! Bakın, ben sipersiz ve üstüne üstlük acil yardımsız bir savaştan çıkıp geldim. İşte bu yüzden, konuşma hakkını kendimde fazlasıyla görüyorum.Ersan Üldes, bu romanında insana dair imkansız bir düşü dillendirerek, aklımıza ölümcül sorular düşürüyor: Aldırılan çocuklar gerçek hayatta yaşama şansını yakalasalardı ne olurdu? Hemen bir örgüt kurup geleceklerine kastedenlerden hesap mı sorarlardı? Onların arasında da, herkesin gıpta ettiği yetkin ve zeki bilimciler, yazarlar, sanatçılar çıkar mıydı?Yoksa, insanı boğan kentlerin içine tıkıştırıldıkları yetmiyormuş gibi, bir de yaşamlarını sürdürebilmeleri uğruna, fabrikalara, bürolara hapsedilen sıradan insanlara mı benzerlerdi? Onlar da sapkın, katil ya da amaçsız ve tuhaf işler peşinde koşturup ömür tüketenlerden mi olurdu?Ersan Üldes bu kitabında bir yandan aldırılan çocukları ve onlara ilişkin olası düşleri anlatırken, öte yandan, dünyaya gelebilmiş olma ayrıcalığını yakalayanların garip ve hüzünlü yaşamöykülerine yer veriyor...
Ey tüm şüphelerini derin derin kuyulara atmış topluluk; müstakil evlerde otururken zaaflarını evinin arka bakçesine gömen, apartman katlarına taşınınca hezeyanlarını kilere tıkıştıran, cenklerin kendisinden çok uzakta cereyan ettiğini, ateşkeslerinse kendinde bittiğini varsayan, şuursuz sünepelerin teşkilatı olmaktan çok da fazla bir şey olmayan topluluk! Bakın, ben sipersiz ve üstüne üstlük acil yardımsız bir savaştan çıkıp geldim. İşte bu yüzden, konuşma hakkını kendimde fazlasıyla görüyorum.Ersan Üldes, bu romanında insana dair imkansız bir düşü dillendirerek, aklımıza ölümcül sorular düşürüyor: Aldırılan çocuklar gerçek hayatta yaşama şansını yakalasalardı ne olurdu? Hemen bir örgüt kurup geleceklerine kastedenlerden hesap mı sorarlardı? Onların arasında da, herkesin gıpta ettiği yetkin ve zeki bilimciler, yazarlar, sanatçılar çıkar mıydı?Yoksa, insanı boğan kentlerin içine tıkıştırıldıkları yetmiyormuş gibi, bir de yaşamlarını sürdürebilmeleri uğruna, fabrikalara, bürolara hapsedilen sıradan insanlara mı benzerlerdi? Onlar da sapkın, katil ya da amaçsız ve tuhaf işler peşinde koşturup ömür tüketenlerden mi olurdu?Ersan Üldes bu kitabında bir yandan aldırılan çocukları ve onlara ilişkin olası düşleri anlatırken, öte yandan, dünyaya gelebilmiş olma ayrıcalığını yakalayanların garip ve hüzünlü yaşamöykülerine yer veriyor...