Amber

Çift dipliler için sorun hangi dibin kendilerine daha yakın olduğunu keşfedebilmeye gelip dayanıyor. Uzaklığı ya da derinliği keşfetmek bakış açısını değiştirmeye bakıyor. Dibin derinliği düşmeyi kolaylaştırıyor. Şimdi o noktadayım işte. Kolayca düşebilecek bir yükseklikte. Başkalarından büyük güçlüklerle çaldığım kendimi iki dipten birine bırakıyorum. Artık ayağa kalkmayacağımı sezinleyen kedi kapıyı açıp odadan çıkıyor. Farklı bir kıtadan, uzaklardan seslenen farklı bir yazarın, farklı dünyasına konuk olacaksınız bu kitabı okuduğunuzda. Saydam ve metalik bir ortamda sözcüklerin saydam yüzleriyle karşılaşacaksınız. Faruk Ulay tüm okurlarını alışık olmadıkları bir öykü atmosferinde karşılarken uzaklık ve yakınlığı havaya gerilmiş ipin ucunda dengede tutmayı başarıyor. TADIMLIKDerinlik kavramı her şeyin bir dibi olduğunu anımsatır ve enlemi boylama çevirmişlerce sıkça kullanılır. Derinlik... Kedi görünmedi. İçeri alınsın diye kapıyı tırmalayacağını sanıyordum ama dışarı attığımdan beri sesi çıkmadı. Oysa açtı. Açlığa kanıp sahibine boyun eğmeyen bir kediyle yaşıyorum. Kedi benimle yaşamıyor. Benimle yaşaması için beni sahiplenmesi gerekiyor ki dışarı atıldığında kendini çağırtana değin görünmüyor. Yazmaya ara verip koridora çıkıyorum, anlayabileceği sesler çıkararak kediye sesleniyorum. Ortada yok. Dağ kedileri kentli soydaşlarından başka türlü düşünüyor olmalı. Yatağıma dönüp kıyısına ilişiyorum, iskemleyi dizlerime değene dek yaklaştırıp iki büklüm yazmayı sürdürüyorum. Derinliğin bir dibin varlığını düşündürtmesi dibin hangi derinlikte bulunabileceğini belirtmez. Dibin bulunduğu derinliğin ölçülebilmesi için o noktaya inmek gerekir ki iniş çoğun düşüşe dönüşür. Sosyete çaylarında el falına baktığım günlerden biliyorum, derin çizgilerle bezenmiş ellere sahip kişinin geleceği bellidir; en azından iyi ya da kötü bir geleceği vardır ve bu gelecek kolayca okunabilir. Kolayca okuduğum geleceklerden biri, geleceğin sahibinin düşerek öleceğini söylüyordu. Geleceğin sahibi amatör bir paraşütçüydü, paraşütü açılmadığından öldü. Kimileri paraşütün açılmamasını yanlış katlanmış olmasına yordularsa da yorumlar sonucu değiştirmedi. El falının doğru çıkması ve yanlışsız okuduğum falda düşüldüğünde kurtulunamayacak bir yüksekliğin ya da derinliğin bulunması ilginin odağı olmalıydı. Söylediklerimden çok yaptıklarımın dikkate alınması yüzünden ikiye üç metrelik bir tavan arasına kapanıp söyleyemediklerimi istediğimce yazacağım günleri iple çektim. Aradığım odayı bulabilmek için birkaç kıta dolaşmam gerekti. Bu odada yazdığım ilk şey İspanyol boksörlerinin başarısızlığının nedenleriydi. Ardından ülkedaşım Cherionun el falını bir bilim dalı olarak görmesini kınadım, Minanın şiirlerini belleğimde kaldıklarınca Türkçeye çevirip kâğıda geçirdim, on dokuzuncu yüzyıl sonunda Beyoğlunun sosyal topografyasına bile el attım. Değinmediğim tek ben kalmıştım, şimdi onu yazıyorum. Paraşütü açılmayan paraşütçünün uğradığı sona gelince, yukarıdan aşağıya sürdürdüğü kısa yolculuğunu bitiren noktanın bir uğrak yeri olmaktan çok son durak olduğu akıldan çıkarılmamalı. Paraşütçünün bulduğu dibin yeryüzü olduğu düşünülürse dibin her zaman yerin altında aranmaması gerektiği de belirginleşir. Kapı tırmalanıyor. Açmıyorum. Açlığına yenilerek herhangi bir kedi durumuna düşmüş dağ kedileriyle uğraşacak zamanım yok. Hayvanlarla ayrı koordinatlarda yaşamam gerekirken onları evime, odama alıyorum, iskemleme çıkmalarına gönüllendiriyorum, aradaki uzaklığın yok olmasına göz yumuyorum. Dipsiz bir yaşam... Derin düşünceler... Büyük planlar... Tek bir plan gerçekte. İspanyada şaka yollu düşünülmüş, Fransada ciddiye alınmış, Meksikada uygulanmaya konulmuş, ucu Türkiyeye dek uzanmış ama bir türlü tamamlanamamış bir plan. O yüzden yazıyorum. Eksik bir yan bırakmamak, kendimi tamamlamak için.

Çift dipliler için sorun hangi dibin kendilerine daha yakın olduğunu keşfedebilmeye gelip dayanıyor. Uzaklığı ya da derinliği keşfetmek bakış açısını değiştirmeye bakıyor. Dibin derinliği düşmeyi kolaylaştırıyor. Şimdi o noktadayım işte. Kolayca düşebilecek bir yükseklikte. Başkalarından büyük güçlüklerle çaldığım kendimi iki dipten birine bırakıyorum. Artık ayağa kalkmayacağımı sezinleyen kedi kapıyı açıp odadan çıkıyor. Farklı bir kıtadan, uzaklardan seslenen farklı bir yazarın, farklı dünyasına konuk olacaksınız bu kitabı okuduğunuzda. Saydam ve metalik bir ortamda sözcüklerin saydam yüzleriyle karşılaşacaksınız. Faruk Ulay tüm okurlarını alışık olmadıkları bir öykü atmosferinde karşılarken uzaklık ve yakınlığı havaya gerilmiş ipin ucunda dengede tutmayı başarıyor. TADIMLIKDerinlik kavramı her şeyin bir dibi olduğunu anımsatır ve enlemi boylama çevirmişlerce sıkça kullanılır. Derinlik... Kedi görünmedi. İçeri alınsın diye kapıyı tırmalayacağını sanıyordum ama dışarı attığımdan beri sesi çıkmadı. Oysa açtı. Açlığa kanıp sahibine boyun eğmeyen bir kediyle yaşıyorum. Kedi benimle yaşamıyor. Benimle yaşaması için beni sahiplenmesi gerekiyor ki dışarı atıldığında kendini çağırtana değin görünmüyor. Yazmaya ara verip koridora çıkıyorum, anlayabileceği sesler çıkararak kediye sesleniyorum. Ortada yok. Dağ kedileri kentli soydaşlarından başka türlü düşünüyor olmalı. Yatağıma dönüp kıyısına ilişiyorum, iskemleyi dizlerime değene dek yaklaştırıp iki büklüm yazmayı sürdürüyorum. ... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9753639988

Etiketler: öykü

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Burak Uzun
1 kişi

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski