Kentin üzerine bir ateş topu yerleşmiş, durmaksızın dönüyordu... her masada en az iki kız ve biri sürekli konuşuyor, konuşuyor, gülüyor, etrafı gözleriyle izleyip yeniden yakalıyor konuşmayı bir yerinden. ilgiyi sürekli üzerine çekiyor. sorun o değil. sorun belki konuşmadan oturan diğer kız. önüne bakıp dinliyor, etrafı süzüyor, boşlukta salınıyor gibi. oturacağı yeri her zaman iyi seçiyor. kimsenin yüzünü tam olarak göremeyeceği bir nokta. arada uzun suskunlukların yarattığı kontrolsüz ve hastalıklı bir tonda sesler çıkarır. sorun o da değil. her masada bir sürü erkek. gereksizce çoğalıyorlar. gürültülü. sürekli bir devinim içindeler. geliyor ve gidiyorlar. masalarda kızlar sabit. özellikle suskun olanları. ışıl'ın yazdığı gibi, "bekleyen gözler mekânı tarıyor". sürekli konuşan kızlar, herkesle gözgöze geliyorlar. geçmişin yıpranmış video kayıtlarından biri düşüyor ekranıma. "bir rahibe değilim" dediğin an. küçük düşler kopuyor incelmiş yerlerimden. şiir, bir müzik gibi patlıyor aniden. "you're so fuckin' special." suskun kızlar oldukça zararsız. gidişleri, alışılmış bir eşyayı bulamamak gibi sonradan fark ediliyor. sorun bu da değil elbette. herkes gittiğinde masada tek başına kalan çocuklara rastlayıp, kısa bir an için olsun baktınız mı. ipleri kopuk kuklalar gibiler. boşlukta. ne yapacağını bilmiyor, bir kitap çıkarıp okuyor. yanlış yalanlarda yorulup uyuyabilmek için. sorun yok aslında.
Kentin üzerine bir ateş topu yerleşmiş, durmaksızın dönüyordu... her masada en az iki kız ve biri sürekli konuşuyor, konuşuyor, gülüyor, etrafı gözleriyle izleyip yeniden yakalıyor konuşmayı bir yerinden. ilgiyi sürekli üzerine çekiyor. sorun o değil. sorun belki konuşmadan oturan diğer kız. önüne bakıp dinliyor, etrafı süzüyor, boşlukta salınıyor gibi. oturacağı yeri her zaman iyi seçiyor. kimsenin yüzünü tam olarak göremeyeceği bir nokta. arada uzun suskunlukların yarattığı kontrolsüz ve hastalıklı bir tonda sesler çıkarır. sorun o da değil. her masada bir sürü erkek. gereksizce çoğalıyorlar. gürültülü. sürekli bir devinim içindeler. geliyor ve gidiyorlar. masalarda kızlar sabit. özellikle suskun olanları. ışıl'ın yazdığı gibi, "bekleyen gözler mekânı tarıyor". sürekli konuşan kızlar, herkesle gözgöze geliyorlar. geçmişin yıpranmış video kayıtlarından biri düşüyor ekranıma. "bir rahibe değilim" dediğin an. küçük düşler kopuyor incelmiş yerlerimden. şiir, bir müzik gibi patlıyor aniden. "you're so fuckin' special." suskun kızlar oldukça zararsız. gidişleri, alışılmış bir eşyayı bulamamak gibi sonradan fark ediliyor. sorun bu da değil elbette. herkes gittiğinde masada tek başına kalan çocuklara rastlayıp, kısa bir an için olsun baktınız mı. ipleri kopuk kuklalar gibiler. boşlukta. ne yapacağını bilmiyor, bir kitap çıkarıp okuyor. yanlış yalanlarda yorulup uyuyabilmek için. sorun yok aslında.
Karton Cilt, 1, 85 sayfa
1998 tarihinde, altıkırkbeş tarafından yayınlandı