Dünya edebiyatına damgasını vurmuş pek çok edebiyatçıyı, düşünürü, sanatçıyı yetiştirmiş bir toplum Alman ulusu. Hölderlinden Goetheye, Hegelden J.S. Bacha pek çok deha bu topraklardan çıkmış ve dünya kültürünü yadsınamaz bir biçimde etkilemiştir. Bununla birlikte insanlık tarihinin en karanlık, en acı dolu anları da bu topraklar üzerinde yaşanmıştır: İkinci Dünya Savaşı, Nazi yönetiminin Yahudilere uyguladığı soykırım, Faşizmin insanlara uyguladığı insanlık dışı baskı ve zulüm. Bir yanda sanatın ve güzelin yolunda gelişen yaşamlar, diğer yanda Faşizmin baskısı altında yıkılıp giden yaşamlar. Bu ikilemin getirdiği sonuçlar altında ezilen bir toplum. Alman Edebiyatı Öykü Antolojisi, işte böylesine çelişkilerin yaşandığı bir toplumdan insan manzaraları sunuyor bizlere. Anna Seghers, Günter Grass, Christa Wolf, Heinrich Böll gibi dünyaca ünlü Alman yazarlarının öykülerinin de yer aldığı bu antoloji, savaş sonrasında Alman toplumundaki insanların içine düştüğü çıkmazları, yabancılaşmayı, yaşama tutunma çabalarını, ne olursa olsun umudu kaybetmemeyi bizlere aktarırken, insanlık durumunun bir özetini sunuyor. İnsanların korkularını, acılarını, mutluluk arayışlarını etkileyici bir dille anlatan bu öyküler, edebiyatın insanlık tarihine nasıl tanıklık edebildiğini, insanı ve toplumu dönüştürebilme gücünü gösteriyor.
Dünya edebiyatına damgasını vurmuş pek çok edebiyatçıyı, düşünürü, sanatçıyı yetiştirmiş bir toplum Alman ulusu. Hölderlinden Goetheye, Hegelden J.S. Bacha pek çok deha bu topraklardan çıkmış ve dünya kültürünü yadsınamaz bir biçimde etkilemiştir. Bununla birlikte insanlık tarihinin en karanlık, en acı dolu anları da bu topraklar üzerinde yaşanmıştır: İkinci Dünya Savaşı, Nazi yönetiminin Yahudilere uyguladığı soykırım, Faşizmin insanlara uyguladığı insanlık dışı baskı ve zulüm. Bir yanda sanatın ve güzelin yolunda gelişen yaşamlar, diğer yanda Faşizmin baskısı altında yıkılıp giden yaşamlar. Bu ikilemin getirdiği sonuçlar altında ezilen bir toplum. Alman Edebiyatı Öykü Antolojisi, işte böylesine çelişkilerin yaşandığı bir toplumdan insan manzaraları sunuyor bizlere. Anna Seghers, Günter Grass, Christa Wolf, Heinrich Böll gibi dünyaca ünlü Alman yazarlarının öykülerinin de yer aldığı bu antoloji, savaş sonrasında Alman toplumundaki insanların içine düştüğü çıkmazları, yabancılaşmayı, yaşama tutunma çabalarını, ne olursa olsun umudu kaybetmemeyi bizlere aktarırken, insanlık durumunun bir özetini sunuyor. İnsanların korkularını, acılarını, mutluluk arayışlarını etkileyici bir dille anlatan bu öyküler, edebiyatın insanlık tarihine nasıl tanıklık edebildiğini, insanı ve toplumu dönüştürebilme gücünü gösteriyor.