Bir üretim tarzı olarak tarih sahnesine çıktığından beri kapitalizm, aynı anda zenginlik ve yoksulluk üreten bir makina gibi çalıştı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın yoksullarının (Azgelişmiş Ülkeler) zenginlerin dünyasına ortak olabileceklerine dair iyimser beklentiler geçerli oldu. Üçüncü Dünya Ülkeleri, karşılıklı bağımlılık koşullarında Batının zenginliğini yakalamayı umut ediyorlardı... Bu tür iyimser beklentilerin bir kuruntudan ibaret olduğu çok zaman geçmeden anlaşıldı... 1980li yıllara gelindiğinde kalkınmacı devletin yerini yeniden kompradorlaşmış rejimler alıyordu. Artık kalkınmadan değil de uyumdan söz ediliyor. Transnasyonal firmaların hareketine uyum sağlamanın, yoksullar tarafından bakıldığında anlamı, beş yüz yıllık yağmanın kaldığı yerden devam etmesidir.
Bir üretim tarzı olarak tarih sahnesine çıktığından beri kapitalizm, aynı anda zenginlik ve yoksulluk üreten bir makina gibi çalıştı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın yoksullarının (Azgelişmiş Ülkeler) zenginlerin dünyasına ortak olabileceklerine dair iyimser beklentiler geçerli oldu. Üçüncü Dünya Ülkeleri, karşılıklı bağımlılık koşullarında Batının zenginliğini yakalamayı umut ediyorlardı... Bu tür iyimser beklentilerin bir kuruntudan ibaret olduğu çok zaman geçmeden anlaşıldı... 1980li yıllara gelindiğinde kalkınmacı devletin yerini yeniden kompradorlaşmış rejimler alıyordu. Artık kalkınmadan değil de uyumdan söz ediliyor. Transnasyonal firmaların hareketine uyum sağlamanın, yoksullar tarafından bakıldığında anlamı, beş yüz yıllık yağmanın kaldığı yerden devam etmesidir.