Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın... Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya... Kapıları sırlara açılan bir kent... Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar... Yediyüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı... Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu... Ölümün yok edemediği bir sevda... Yıllara direnen bir sevgi; Şems-i Tebrizi ve Mevlana Celaleddin-i Rumi... Günümüzden yedi yüz küsur yıl öncesine uzanan gerilim dolu, heyecan yüklü, mistik bir serüven...
Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın... Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya... Kapıları sırlara açılan bir kent... Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar... Yediyüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı... Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu... Ölümün yok edemediği bir sevda... Yıllara direnen bir sevgi; Şems-i Tebrizi ve Mevlana Celaleddin-i Rumi... Günümüzden yedi yüz küsur yıl öncesine uzanan gerilim dolu, heyecan yüklü, mistik bir serüven...
Ahmet Ü.'tin okuduğum ilk kitabı olmuştu.Bence gayet iyi kurgulanmış,akıcı ve güzel bir kitap..Ancak Mevlevilik için bilgi arıyorsanız doğru kitabı seçmiş olduğunuzu söyleyemeyeceğim.Her şeye rağmen bence okunmaya değer..
Her kitapseverin okuması gereken sürükleyici ve insanın kendini kaptırması en kolay kitaplardan biri. Ama yazılanların hepsinin bir rüya olması ayrıca bir büyüleyici.
Dünya, rüya içinde rüyadır hint atasözü
Kitabı açtığınız zaman yukarıdaki atasözüyle karşılaşıyorsunuz. Fakat kitabı okumaya devam ederken, o sözün kitabın ilk sahifesinde değil, içeriğinede yayıldığını anlıyorsunuz.
Bu kitabımızın konusu da tıpkı Aşk kitabında olduğu gibi Hz. Mevlana ve O’nun cananı Şems hazretleri. Belkide Bab-ı Esrar’ı ok...
Derinliği yok. Sığ. Beni sarmadı. Yine de bitirmeye çalıştım.
Ahmet Ümit haddi olmayan işler yapmaya çalışmış, başaramamış.
Bir çok kişi Elif Şafak 'ın yetersiz aşk kitabını konuşurken ben o dönemki Mevlana Şems hikayeleri içinde en çok bu eseri beğenmiştim. Ahmet Ümit'in polisiye ve gizemli havası insanı içine çekiyor...
Okuduğum ilk Ahmet Ümit kitabı. Askerliği Konya'da yaparken merak saldığım bir konuydu Şems. Çok severek okumuştum. Ahmet Ümit ustayı tanımama vesile olan kitap.
Ahmet Ümit’in Şems üzerine kurgulanmış romanı.
Şems’e farklı bir açıdan bakan biraz gerçek biraz mistik bir içeriği var.
Karen Kimya adlı sigorta eksperi olan kız Londra’dan Konya’ya yanan otel için gelmek zorunda kalır.
Zorunda kalır çünkü Konya’ya gelme konusu ,içinde çocukluğundan itibaren yaşattığı fırtınaların gün yüzüne çıkmasıdır.
İngiliz olan annesi, Konya’da dergâhta büyümüş bir derviş ile tanışır. Birbirlerini sevip evlenirler ama Derviş için ilahi aşkı aramak ağır basar karısı ve kızı Karen Kimya’yı terk eder.
Babasının memleketine geldiğinde terk edilmenin acısı ile birlikte babasız büyümenin ve onu hiç affedememesinin karmaşık duyguları ile dağılır Kimya.(Acaba babası da onu düşünüyor mudur?)
Bir yandan otelde çıkan yangının otel sahibi tarafından mı yoksa patlama sonucu mu olduğunu araştırırken diğer yandan da esrarengiz olaylarla baş etmeye başlamıştır.
Konya’ya geldiği ilk gün bir türbenin yanındaki siyahlar içinde sürmeli gözlü adamın ona kanayan bir yüzük vermesi ile başlayan esrarengizlikler, rüyalarında gördükleri, rüyamı gerçek mi ayırt edemediği olaylarla devam eder.
Kimdir bu siyahlı, sürmeli kişi?
Gördükleri ve yaşadığı yarı gerçek yarı hayal olaylar ona neyi anlatmaktadır?
Babası ile tüm bunların bağlantısı nedir?
Okumaktan pişman olmayacağınız hatta çok keyif alacağınız kitapta bu soruların cevabı.
Ama sonu size kalmış, okuyucuya bırakmış Ahmet Ümit.
ŞEMS’E BİR DE BU KİTAPTAN BAKIN!!!!!
Öncelikle belirtmeliyim ki alışıldık Ahmet Ümit polisiyelerinden biri değil. Hatta komiser Nevzat yerine romana yarısından itibaren dahil olan yardımcısı Zeynep olmasa polisiyelikle hiç alakası da olmayacakmış. Bu roman Mevlevilik üzerine, Mevlana ve Şems-i Tebrizi arasındaki karmaşık ilişkinin içeriğini sorgulayan ve en yalın haliyle anlatan bir roman. Konunun uzmanları için hafif, yabancıları için ilgi çekici ama her iki kesim için de sade ve akıcı dilli bir anlatım içerdiğini düşünüyorum. Ahmet Ümit bu sefer tek ağızdan, karışık kökenli kadın başkarakterin ağzından yazmayı tercih etmiş. Bu da olayların karakter üzerindeki etkisini yeterince hissettirememesine neden olmuş bence. Mevlevilik üzerine ise gayet ciddi ve özenli çalışma yapıldığından o kısımlarda bir anlatım sorunu yaşanmamış.
Bir çeşit sırlar kitabı gibi, geçmişten bugüne kadar uzanan kimi sırların günümüz olaylarına karışmasıyla adeta bir labirentin içinde buluyorsunuz kendinizi. Gerçeklerle iç içe geçmiş rüyaları okurken bir süre sonra gerçeği boş verip rüyaların devam etmesini istiyorsunuz. Çok heyecanlı, çok gerilimli ya da Kavim kadar çarpıcı bir roman değil ama Mevlevilik üzerine temel bilgi ve fikirleri gayet güzel aktaran, içinde geçen bazı dörtlük, dize ve cümlelerle gerçekten okunmaya değer bir roman.
Bir kitap...
Bitmesini istemeyeceginiz bir kitap...
Bitince uzuleceginiz bir kitap...
Karton Cilt, Cep Boy, 1.Basım, 646 sayfa
2012 tarihinde, Everest Yayınları tarafından yayınlandı