Romanın, insan benliğine yapılan bir kazı olduğunu sıkça dile getiren Ahmet Ümit, aynı hareket noktasını Patasana'da da koruyor. Anadolu'nun güneydoğusunu da içine alan ve tarihte Mezopotamya olarak anılan bölge, yüzyıllar boyunca hem kanlı iktidar kavgalarının hüküm sürdüğü çeşitli uygarlıklara hem de coğrafî bir kesişme noktası olduğu için şiddetli savaşlara sahne oldu ve bu topraklardan kan ve şiddet hiç eksik olmadı. Patasana'da bir anakroniye başvuran Ahmet Ümit, Hititler döneminde yaşanan iç çatışmalarla Türkiye'nin son yirmi yılda tanık olduğu kanlı bir dönemi anlamaya çalışıyor.
Romanı için seçtiği konu ve karakterleri bir söyleşisinde şöyle anlatıyor yazar: Ben benliğinde kazı yapacağım kişilerimi seçerken, baştan belirlediğim içeriğe uygun tipler seçtim. Yani Yüzbaşı Eşref, Kürt gerilla lideri Cemşid, Vietnam gazisi Timothy, korucubaşı Düzgün gibi bir dönem şiddet uygulamış tipler ya da şiddete tanıklık edecek, buna tepki verecek Esra, Elif ve diğer kişilikler. Ama bu kişilerimi yalnızca anlatacağım konuyla sınırladığım düşünülmesin. Onları yaşayan, olaylara müdahale eden, hatta zaman zaman yazarı bile takmayan güçlü, çelişkiler içindeki karakterler olarak anlatmaya çalıştım. Onların yaşayan kişilikler olması çok önemliydi, çünkü hemen hepsi bir arkeoloji kazısı sırasında bir araya gelmişti. Bir yanıyla yaptıkları iş nedeniyle bilimsel tartışmalar yaparken bir yanıyla da yaşamın gündelik, basit gereksinimlerini tartışıyorlardı. Banyo sırası gibi, yemeğin ne olacağı gibi, futbol maçına gitmek, Fırat'ta yüzmenin halkın tepkisini çekmesi gibi. Burada şunu da söylemeliyim ki bir karakteri anlatabilmenin yaratabilmenin olanakları yaşamın kriz anlarından, ya da trajik durumlardan çok gündelik olanın, her gün tekrarlanan sıkıcı davranışlarında daha fazladır. Kuşkusuz kahramanınızın, psikolojik profilini en iyi, gündelik yaşamla, kriz anlarındaki davranışın birliği içerisinde ortaya serebilirsiniz. Ama gündelik yaşamı anlatabilmek hem çok zordur hem de çok önemlidir. Belki de kriz anlarındaki kesintiyi, coşkuyu, heyecanı anlatabilmeniz için basit yaşamı anlatmanız gerekir.
Ahmet Ümit, tıpkı diğer romanlarında olduğu gibi olayı, yaşadığı bugünün içinde insanı anlamanın bir aracı olarak kullanır. Dolayısıyla roman kahramanları ve karakterleri de alabildiğine sahicilik taşır. Bu niteliklerle birlikte Patasana, Ahmet Ümit romancılığının önemli bir halkasını oluşturur..
Romanın, insan benliğine yapılan bir kazı olduğunu sıkça dile getiren Ahmet Ümit, aynı hareket noktasını Patasana'da da koruyor. Anadolu'nun güneydoğusunu da içine alan ve tarihte Mezopotamya olarak anılan bölge, yüzyıllar boyunca hem kanlı iktidar kavgalarının hüküm sürdüğü çeşitli uygarlıklara hem de coğrafî bir kesişme noktası olduğu için şiddetli savaşlara sahne oldu ve bu topraklardan kan ve şiddet hiç eksik olmadı. Patasana'da bir anakroniye başvuran Ahmet Ümit, Hititler döneminde yaşanan iç çatışmalarla Türkiye'nin son yirmi yılda tanık olduğu kanlı bir dönemi anlamaya çalışıyor.
Romanı için seçtiği konu ve karakterleri bir söyleşisinde şöyle anlatıyor yazar: Ben benliğinde kazı yapacağım kişilerimi seçerken, baştan belirlediğim içeriğe uygun tipler seçtim. Yani Yüzbaşı Eşref, Kürt gerilla lideri Cemşid, Vietnam gazisi Timothy, korucubaşı Düzgün gibi bir dönem şiddet uygulamış tipler ya da şiddete tanıklık edecek, buna tepki verecek Esra, Elif ve diğer kişilikler. Ama bu kişilerimi yalnızca anlatacağım konuyla sınırladığım düşünülmesin. Onları yaşayan, olaylara müdahale eden, hatta zaman zaman yazarı bile takmayan güçlü, çelişkiler içindeki karakterler olarak anlatmaya çalıştım. Onların yaşayan kişilikler olması çok önemliydi, çünkü hemen hepsi bir arkeoloji kazısı sırasında bir araya gelmişti. Bir yanıyla yaptıkları iş nedeniyle bilimsel tartışmalar yaparken bir yanıyla da yaşamın gündelik, basit gereksinimlerini tartışıyorlardı. Banyo sırası g... tümünü göster
Patasan'ya dair tarihi kısımları tatmin edici olsa da bir kadın karakter sorunsalı bu kitaba da hakim
Ahmet Ümit’in okuduğum ilk kitabı. Güzel kurgulanmış, tarihi şeyler okumaktan hoşlanmamama rağmen sıkılmadan okudum. Ancak defalarca tekrarlanan ‘’-e karşın’’ zarfı çok gözüme battı. Ayrıca kitap buram buram testesteron kokuyordu fikrimce. Kadın karakterin bazı cümleleri bunu çok belli ediyordu. Bu fazlaca erkeksi üslup; Patasana’nın bölümlerine ne kadar yakışıyorsa, kadın karakterlerin üzerinde de o kadar eğreti duruyordu.
Son olarak kitaptan altını çizdiğim bir cümleyle yorumumu bitireyim:
‘’Anlatmanın bir tür sevişmek olduğunu anlayıncaya kadar, anlatmanın yetmediğini kanıtlayacak olan açlık teninde uyanana kadar, bıkıp usanmadan anlatacağım.’’
-Aşmunikal
Sis ve Gece'den sonra okuyunca çok iyi geldi. Fakat Ahmet Ümit rica ediyorum aşk yazmasın; hep hikayenin önüne sığ bir şekilde geçiyor, "ali ve ayşe aşık" bitti. Niye aşık, ne zaman aşık oldu yok. Buna ek olarak didaktik kısımlar gene gözümüze gözümüze sokuluyor. Ahmet Ümit'in ciddi bir üslup problemi var. İyi yönlerine gelirsek kitabın her bölümü birbiriyle ilintili, planlı programlı bir yazım olmuş. Piyasa olmuş ucuz aşk romanları okumaktansa okunabilir ama muhakkak okunması gereken bir kitap değil.
çok güzel ve farklı bir kitap.Hiç sıkılmadan okudum.Yazarın diğer kitaplarını da okuyacağım
Patasana, Kitapta geçen Hititli bir saray yazmanı olan kişinin adıdır. Bu yazmanın gizlice yazdığı aynı zamanda resmi olmayan tarihin ilk belgeleri olacak tabletleri kazıları sırasında bulan arkeologların çevresinde meydana gelen gizemli cinayetler olay örgüsünü oluşturmaktadır.
Kitapta bir yandan arkeologların öyküsü anlatılırken bir yandan da tabletlerde yazanlar verilmektedir.
Yerli Agatha Christie bence Ahmet Ümit. Sonları çok iyi bağlanmasa da kitapları iyi araştırılmış ve bilgi verici. Her kitapta ayrı bir konuda tez okumuş gibi oluyorsunuz. Beğenilesi, okunası...
Ahmet Ümit edebiyatımızın yerli Agatha Christie si....
Bab-ı Esrardan sonra okuduğum bir kitaptı, okunabilir ama mutlaka okunmalı, çok etkileneceksiniz diyemem
Karton Cilt, 402 sayfa
2000 tarihinde, OM YAYINEVİ tarafından yayınlandı