Philadelphia Inquirer Staff ve Elle Okur Ödülleri Seçkisinde yer almıştır. “Sabar umudun ve devamlılığın nasıl nesiller arası aktarıldığına dair çok değerli ve nadir bulunan bir hikâye anlatıyor bize. Okuyucular bu çalışması için ona ancak müteşekkir olabilirler…” Publishers Weekly “Sizi önceden uyarıyoruz: Bu kitap yüzünden uykusuz geceler geçireceksiniz çünkü onu elinizden düşüremeyeceksiniz. Zaho'nun hikâye anlatıcılarının izinden giden Sabar, yüreğinize dokunacak, insan direncinin sınırsızlığını şaşkınlıkla okuyacağınız, mucizevi bir öykü aktarıyor. Babam ve Ben hem çok özgün hem de evrensel…” Roanoke Times “Sabar'ın kitabı özellikle dikkate değer. Çünkü ailesel sorunlardan hareket ederek, bizi evrensel değerlere, dünya üzerinden silinmekte olan bir kültür ile dile götürüyor ve hatta kültürün her toplumun sağlığı için ne kadar önemli olduğu sonucuna varıyor.” Philadelphia Inquirer Babasının geçmişini araştıran bir oğlun sıcacık ve içten hikâyesi… Sabar, hem kökenlerindeki kültürü tanıyor ve kaybolmakta olan kadim bir dili bizlerle tanıştırıyor hem de kendi iç dünyasını ve aile hayatını samimiyetle bizlere açıyor… Merakla okuyacağınız, unutamayacağınız bir roman…
Babamın Cenneti
Bir Çocuğun Irak Kürdistanı’nda Kendi Yahudi Geçmişini Arayışı
“Onlar ki Kaybedildi”
Millattan önce sekizinci yüzyılda, Yahudilerin Babil Nehri’nin taşması nedeniyle yer değiştirmek durumunda kalmalarından yüzyıl önce, başka bir Yahudi aşireti olan İsrailoğulları`da, kendi antik krallıklarını terkedip uzun bir sürgüne yol aldılar. Talmud’u yazacak olan Bağdat’lı kardeşlerinden farklı olarak, bu Yahudiler gelecekteki 2.700 yılını Kürdistan’ın küçük dağ köylerinde geçireceklerdi. Peygamber Yesaya’nın (the prophet Isaiah) “Onlar ki Kaybedildi” dediği, çoğunlukla okuma-yazma bilmeyen bu köylü çiftcilerin uzun tarihi ve farklı dilleri hemen hemen hiç kayıt altına alınmadı.
Bu kayıp, sınırdaki kalabalık Kürt kasabası Zaho’daki en son “mitzvah bar” (13 yaşını bitiren yahudi bir erkek çocuk için düzenlenen geleneksel tören-Çevirenin Notu) olan Yona Beh Sabagha’nın mitzvah bar törenine kadar sürer. O, 1950’de bu konuda çok az şey biliyordu, fakat son olmanın yüklediği ağır sorumluluk, onun bütün hayatını belirleyecekti. Irak’taki Kürt Yahudiliği, Yahudi devletinin kurulmasının tetiklemesiyle, 18.000 kişinin İsrail’e gitmek amacıyla orayı terk etmesiyle çok yakında son bulacaktı. Kendileriyle birlikte, Arapların bölgeyi fetetmesinden sonra dahi Kürdistan’da ısrarla direnen, bir zamanlar Orta Doğu’nun lingua frankası ve aynı zamanda Hz.Isa’nın anadili olan Aramice’yi de götürdüler. Yona, ailesinin İsrail’deki çöküşünü gördüğü için –zira, babası birzamanlar Zaho’nun önde gelen tüccarlarından biriyken, Kürt cemaati üyeleri ilkel olarak görüldüğünden, el işleri yapan biri durumuna düşmüştü orda- kendisini ölmek üzere olan bu dili kurtarmaya adadı. Her sabah Zaho’nun Sinagogu’nda, kendinden geçiren dualarına gömülmüş, renkli elbiseler içindeki dedesini izleyen bu çocuk, dilin gelişiminde son merhale olan, Yeni-Aramice sözlüğünü yazan, saygılı bir akademisyen oluvermişti.
Yona Beh Sabagha’nin oğlu Ariel Sabar bir gazetecidir ve şu anda da anı, dilbilim ve tarihin bir karışımı olan, babasının biyografisi olarak tanımlanabilecek bir kitabın yazarıdır. “Babamın Cenneti”, can çekişmekte olan anadiline ait kelimeleri saplantılı bir şekilde kataloglayan, gösterişsiz, cimri, göçmen babasını hiç bir zamana anlayamadığını itiraf eden bir Oğul’un kişisel bir çabasıdır. Sabar bir defasında, kanlı çocukluk döneminden kalma, sırtında yaraları olan babasına utanarak baktığını söyler. Bu kitap, kendisinin yazdığı gibi, onu telafi etmek için bir şanstı.
“Babamın Cenneti”nin büyük kısmı, Kürdistan’dan çıkıp Kudus’teki göçmen evlerine, ordan Yale’ye ve nihayetinde Los Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi’ne profesor olan, Yona Beh Sabagha’dan Yona Sabar’a dönüşen (isim değişikliği İbranice’yi andırması açısından İsrail yerlileri (sabra) için yapılmış) kişi üzerine odaklanmış. Yol boyunca, kendi Müslüman ve Hiristiyan komşularıyla uzun süre barış içinde yaşadıktan sonra, gelenleri tam anlamıyla absorve etmekte başarısız olan Avrupalılaşmış İsrail’in yaşamış olduğu, 20.yuzyılın benzersiz bir travmasına sahit oluyoruz. Ölen dillerin kralı olan Aramice’ye de büyük bir ağıt var burda.
Dikkatler, Yahudi Kürtleri’nin son Mohikan’i üzerine yoğunlaşmakla birlikte, kitap zarif ve etkileyici. Yazar, sadece Zaho’daki renkli köy hayatını hayal ettiğinde ya da babasıyla arasındaki ahenksiz ilişkiyi derinlemesine analiz etmeye çalıştığı zamanlarda anlatıdan biraz ayrılmakta. İlgimizi sürekli kılan, Aramice dilini kurtarmaya yardım eden, son bar mitzvah’in sahibi Zaho’lu çocuğun, geçmiş ve şimdi arasında nadir bir dengeyi bulmayı başarmasıdır. Ya da, oğlunun zarif bir şekilde belirttiği üzere, O “vatan özlemini mesleğinde yüceltti”.
Philadelphia Inquirer Staff ve Elle Okur Ödülleri Seçkisinde yer almıştır. “Sabar umudun ve devamlılığın nasıl nesiller arası aktarıldığına dair çok değerli ve nadir bulunan bir hikâye anlatıyor bize. Okuyucular bu çalışması için ona ancak müteşekkir olabilirler…” Publishers Weekly “Sizi önceden uyarıyoruz: Bu kitap yüzünden uykusuz geceler geçireceksiniz çünkü onu elinizden düşüremeyeceksiniz. Zaho'nun hikâye anlatıcılarının izinden giden Sabar, yüreğinize dokunacak, insan direncinin sınırsızlığını şaşkınlıkla okuyacağınız, mucizevi bir öykü aktarıyor. Babam ve Ben hem çok özgün hem de evrensel…” Roanoke Times “Sabar'ın kitabı özellikle dikkate değer. Çünkü ailesel sorunlardan hareket ederek, bizi evrensel değerlere, dünya üzerinden silinmekte olan bir kültür ile dile götürüyor ve hatta kültürün her toplumun sağlığı için ne kadar önemli olduğu sonucuna varıyor.” Philadelphia Inquirer Babasının geçmişini araştıran bir oğlun sıcacık ve içten hikâyesi… Sabar, hem kökenlerindeki kültürü tanıyor ve kaybolmakta olan kadim bir dili bizlerle tanıştırıyor hem de kendi iç dünyasını ve aile hayatını samimiyetle bizlere açıyor… Merakla okuyacağınız, unutamayacağınız bir roman…
Babamın Cenneti
Bir Çocuğun Irak Kürdistanı’nda Kendi Yahudi Geçmişini Arayışı
“Onlar ki Kaybedildi”
Millattan önce sekizinci yüzyılda, Yahudilerin Babil Nehri’nin taşması nedeniyle yer değiştirmek durumunda kalmalarından yüzyıl önce, başka bir Yahudi aşireti olan İsrailoğulları`da, kendi antik... tümünü göster
Son dönemde okuduğum en etkileyici kitap. Baba- oğul ilişkisi, bir ailenin göçle değişen yaşamız, kaybolmakta olan bir kültürün ve dilin " Son Mohikanı" olma sancıları.
bilinmeyen bi toplum (ırak'ın zaholu kürt yahudileri gibi mesela) hakkında bilgi sahibi olmak isterseniz ya da hayat öyküsü tarzında kitapları okumayı seviyosanız eğer iyi bir seçim olabilir..belki..
Yazar Ariel Sabar'ın Iraklı Yahudi Kürt olan babasının geçmişinin izlerini sürdüğü bir roman.Akıcı,anlaşılır bir dille yazılmış.Sınırımızda Zaho bölgesinde geçiyor olması ilgnizi çekebilir.Babasının Yahudilerin kullandığı Aramice Dili araştırmalarıyla ilgilenmesi,bursla Amerika'ya gidişi ve kökleri,geleneklerinin anlatıldığı tarihsel bir roman.Gazateci olan yazar 2 yıldan fazla araştırmalarının sonucu olduğunu belirtmiş.Hissediliyor da zaten emek verilmiş.
Yazar babasının yaşam öyküsünü anlatırken kuzey ıraktaki zor koşullarda var olmaya çalışan köklerinin yaşam öyküleri hüzünleri sevinçleri ve kültürleri hakkında da ayrıntılı bilgi veriyor.
Bugünkü Orta Doğu' nun şekillenme dönemlerindeki mücadeleler hakkında da fikir edinmemize katkıda bulunmuş. Zaho'nun hikayesi gerçekten okumaya değer.
Karton Cilt, 433 sayfa
Ağustos2010 tarihinde, Sonsuz Kitap tarafından yayınlandı