Küçük salonun fes renginde kalın, ağır perdeli geniş penceresinden dışarısı muhteşem, parlak bir suluboya resmi gibi görünüyordu. Saf, mavi bir gökyüzü. Çiçekli ağaçlar... Uyur gibi sessiz duran deniz... Karşı sahilde mor, fark olunmaz sisler altında dağlar... korular, beyaz yalılar... Bütün bunların üzerinde bir esatir rüyasının havai gerçeği gibi uçan martı sürüleri! Pencerenin önündeki şişman koltuğa gayet zayıf, gayet sarı, gayet ihtiyar bir kadın oturmuştu.
Küçük salonun fes renginde kalın, ağır perdeli geniş penceresinden dışarısı muhteşem, parlak bir suluboya resmi gibi görünüyordu. Saf, mavi bir gökyüzü. Çiçekli ağaçlar... Uyur gibi sessiz duran deniz... Karşı sahilde mor, fark olunmaz sisler altında dağlar... korular, beyaz yalılar... Bütün bunların üzerinde bir esatir rüyasının havai gerçeği gibi uçan martı sürüleri! Pencerenin önündeki şişman koltuğa gayet zayıf, gayet sarı, gayet ihtiyar bir kadın oturmuştu.
şimdi düşününce güzelmiş aslında. Lisede iken edebiyat ödevi için okumuş ve belki de ilk defa bir kitaptan sıkılmıştım. Şimdiki aklımla okuması zor olsa da güzel.