"Aşk var mı aşk?" demiştin bir akşam.
Bir akşamüstü, ufukta beliren turuncu, kızıl harelere saklanmıştı aşk. Akşamın hemen öncesinde, sahra sarısı değince gözlere, erguvani bulutların özlem saati başlar. Güneş batımından önce ya yakalarsın ya da geç kalırsın ona. Ve Aşk; umudun kucağında sallanır gecelerde, seher vakitlerinde esen yel alır acısını ve güneş yaksa tenini gün ortasında, vuslatın secdesindedir her daim. Çift taraflı aşk olmaz demiştin… Bir âşık vardır, bir de bu aşkın çemberinde dönüp dolanan sevda sersemi. Çekilir sonsuzluğun ruhuna aşk ve çekime karşı koyamaz. Sarar gök kubbeyi, yıldızlar titrer ve esrir yüreği onun sevdasından.
Toprak aşka giden yol olur bazen, gördüğün her şey aşkın suretine bürünür ve gönül aşkla sükûnete kavuşur. Ve aşk varsa vardır her şey. Tene değen can, hiçliğin sırrına erse, sonsuzluğa da, aşka da kavuşacak. Tende kalan can ise bir çaredir toprağa, ne aşkın hükmü sürer onda, ne de sonsuzdur sevda, o da geçip gider insandan. Aşk var diyebilmek için andan içeri can gerek.
Sessiz soluksuz kaldı güzel insanlar ve artık uçamaz oldu kuşlar. Kentin sokaklarında geziniyor şimdi ruh yoksunu, ruh yorgunu adamlar. Bedenin gölgesine dikilmiş gözlerle, istekleri peşi sıra koşuşturan nice kadınlar ve erkekler. İhtiyaçlar, çıkarlar, sevginin sebebi olmuş ve herkes koşullu sevgiler, dilekler ile eğreti tutunmuşlar gecenin eteğine. Doğada her şey nefes alıp verirken ölüyor çocuklar, ne kendini, ne de sevgiyi yaratamıyor artık insanlar, sadece doğuruyorlar. Sevginin yükünü herkesin taşıyamayacağını öğrendim kırklı yaşlarda ve öğrendim ki önce kendi yüreğini tutacak insan.
Düşler ve gerçekler; hayal nerde biter, gerçeklik nerde başlar, bilinmez. Kelebeğin sırrına erdiğim o sabah, ateşi gördüm, aşka varan tek yol özgürlüğün diriliğinde kalmaktı.
Aşk var mı aşk?
"Evet, aşk var." dedim. Ama o son özgürlüğe çıkalı asırlar olmuştu
Dedi ki; ben oraya sığmam.
Dedi ki; ben buraya da sığmam.
Sonra yine dedi ki; ben dünyaya sığmam,
Allah'ım beni yanına al, ait olduğum yere, ben ancak
Sana sığınırım.
-Coşkun Şaban Gökduman / 6 Aralık 2004-
Tutacakmış gibi ellerimde hissediyorum seni.
O an anlıyorum ki sensiz herşey bomboş.
Yoksun işte ve sen bitmeyen hasretimsin...
Usulca dudaklarımdan dökülen şarkılarda, aldığım nefesim,
Sen aşka açılan en güzel sesimsin.
Her şeyimi sana verdim sevgilim ve sen hayatta tek eşimsin.
(Tanıtım Bülteninden)
"Aşk var mı aşk?" demiştin bir akşam.
Bir akşamüstü, ufukta beliren turuncu, kızıl harelere saklanmıştı aşk. Akşamın hemen öncesinde, sahra sarısı değince gözlere, erguvani bulutların özlem saati başlar. Güneş batımından önce ya yakalarsın ya da geç kalırsın ona. Ve Aşk; umudun kucağında sallanır gecelerde, seher vakitlerinde esen yel alır acısını ve güneş yaksa tenini gün ortasında, vuslatın secdesindedir her daim. Çift taraflı aşk olmaz demiştin… Bir âşık vardır, bir de bu aşkın çemberinde dönüp dolanan sevda sersemi. Çekilir sonsuzluğun ruhuna aşk ve çekime karşı koyamaz. Sarar gök kubbeyi, yıldızlar titrer ve esrir yüreği onun sevdasından.
Toprak aşka giden yol olur bazen, gördüğün her şey aşkın suretine bürünür ve gönül aşkla sükûnete kavuşur. Ve aşk varsa vardır her şey. Tene değen can, hiçliğin sırrına erse, sonsuzluğa da, aşka da kavuşacak. Tende kalan can ise bir çaredir toprağa, ne aşkın hükmü sürer onda, ne de sonsuzdur sevda, o da geçip gider insandan. Aşk var diyebilmek için andan içeri can gerek.
Sessiz soluksuz kaldı güzel insanlar ve artık uçamaz oldu kuşlar. Kentin sokaklarında geziniyor şimdi ruh yoksunu, ruh yorgunu adamlar. Bedenin gölgesine dikilmiş gözlerle, istekleri peşi sıra koşuşturan nice kadınlar ve erkekler. İhtiyaçlar, çıkarlar, sevginin sebebi olmuş ve herkes koşullu sevgiler, dilekler ile eğreti tutunmuşlar gecenin eteğine. Doğada her şey nefes alıp verirken ölüyor çocuklar, ne kendini, ne de sevgiyi yaratamıyor artık insanla... tümünü göster
Karton Cilt, 266 sayfa
2016 tarihinde, Semerci tarafından yayınlandı