Askeri doktor olan Ling Kong, yaşlı anne babasının ısrarıyla, iyi huylu ama basit bir kız olan Shuyu ile evlenir. Ancak karısıyla hiçbir şeyi paylaşamaz. Lin başka bir şehirdeki askeri bir hastaneye tayin olunca, evinden ayrılır ve ailesini yılda sadece on gün ziyaret edebilir. Genç adam işi ve kitaplarıyla doldurduğu hayatından şikayetçi değildir. Ancak hemşire Mannaya aşık olunca karısından ayrılıp onunla evlenmek ister. Karısını boşanmaya razı etmek için köyüne gider, ama Shuyu yılda ancak on gün görebildiği kocasından vazgeçmek istemez. Lin ile Manna on sekiz yıl boyunca, komünist rejimin baskısı altında Shuyunun boşanmaya razı olmasını beklerler. Sonunda aşkın gücünün zamanın acımasızlığına karşı kazandığı zafere rağmen, hayat başka bir Bekleyişe mi dönüşecektir?
Ha Jin şiirsel bir yalınlıkla, ustaca aktardığı öyküsünün arka planında, Çin gelenekleriyle komünist devrimin koşullarını kara mizaha kaçan bir yorumla sergilerken, Mannayı devrimci, modern Çinli gencin, Shuyuyu geleneksel Çinli kadının; Lini ise iki uç arasında çaresiz kalan, batı kültürüne aşina aydının simgesi olarak kullanmış.
Ha Jin, post-modern bir çağda realist bir üslupta yazmayı sürdürebilen en usta yazarlardan biri.
Askeri doktor olan Ling Kong, yaşlı anne babasının ısrarıyla, iyi huylu ama basit bir kız olan Shuyu ile evlenir. Ancak karısıyla hiçbir şeyi paylaşamaz. Lin başka bir şehirdeki askeri bir hastaneye tayin olunca, evinden ayrılır ve ailesini yılda sadece on gün ziyaret edebilir. Genç adam işi ve kitaplarıyla doldurduğu hayatından şikayetçi değildir. Ancak hemşire Mannaya aşık olunca karısından ayrılıp onunla evlenmek ister. Karısını boşanmaya razı etmek için köyüne gider, ama Shuyu yılda ancak on gün görebildiği kocasından vazgeçmek istemez. Lin ile Manna on sekiz yıl boyunca, komünist rejimin baskısı altında Shuyunun boşanmaya razı olmasını beklerler. Sonunda aşkın gücünün zamanın acımasızlığına karşı kazandığı zafere rağmen, hayat başka bir Bekleyişe mi dönüşecektir?
Ha Jin şiirsel bir yalınlıkla, ustaca aktardığı öyküsünün arka planında, Çin gelenekleriyle komünist devrimin koşullarını kara mizaha kaçan bir yorumla sergilerken, Mannayı devrimci, modern Çinli gencin, Shuyuyu geleneksel Çinli kadının; Lini ise iki uç arasında çaresiz kalan, batı kültürüne aşina aydının simgesi olarak kullanmış.
Ha Jin, post-modern bir çağda realist bir üslupta yazmayı sürdürebilen en usta yazarlardan biri.
Alabildiğine sade ve gerçekçi, güzel bir doğa fotoğrafı. İnsan doğası. 8/10
Lin adlı doktor subay geleneklere uygun bir evlilik yapar, ama ileriyi göremez ve rastgele bir evlilik yapılmayacağını anladığında çocuğu bile olmuştur. Karısını hiçbir zaman sevmez. Zaman geçer, karşısına Manna adında -bana göre oldukça sığ- bir hemşire çıkar ve onunla bir gönül ilişkisi kurar. Öyle böyle zaman geçer, adam ne karısını boşayabilir ne Manna'dan ayrılabilir. Lin -bana göre- iki kadını da hak etmeyen, ikisinin de hayatını kötü etkileyen biri. Sevmeyi bilmeyen, sevgi gördüğünde de bunun kıymetini bilmeyen, burnu sürtülesice! :) Gerçi bir yandan da sorumluluk sahibi, çalışkan bir adam ama insan işte bir yerden kazanırken öte yandan yokuş aşağı yuvarlanmaya meyilli varlık. Bu kitaptaki en masum, en sevilesi, en düzgün karakter Shuyu'ydu. Yazık, sadık, kendi halinde, evinin bekçiliğini yapan bir anneydi. Kitabın sonuna kadar da bu masumiyeti hep devam etti. Manna'ya da yazık, o da hayatı dolaylı da dolaysız da Lin tarafından mahvedilmiş, gençliği gitmiş bir karakter. Lin efendi, kültürlü bir adam olsa da işte bir şeylerden vazgeçmeyi bilmeli ve asıl mutluluğu mesleğini devam ettirdiği yerde aramamalıydı. Bence her şeyi bırakıp köye dönmeli ve orada çocuğu ve karısıyla; o sakin, huzurlu hayatı yaşamalıydı... İş işten geçer yaş 50'ye varır vesselam.
300 sayfa