Bir Latin Amerika ülkesinde, başkan yardımcısının evinde, Japonyanın elektronik devi Bay Hosokawa onuruna görkemli bir doğumgünü partisi verilir. Amaç, güçlü iş adamının ülkeye yatırım yapmasını sağlamaktır. Ünlü soprano Roxanne Coss, dünyanın dört bir yanından gelmiş seçkin konukları sesiyle büyüler. Kusursuz bir gecedir. Her şey yolunda gitmektedir. Ta ki, gerillalar partiye katılanların tümünü rehin alana kadar. Ama herkesi korkuya düşüren bu beklenmedik olay giderek bambaşka bir havaya bürünecek; rehinelerle gerillalar arasında umulmadık bağlar kurulacak; apayrı kıtalardan insanlar arasında yakınlıklar oluşacak; dostluklar, tutkular ve aşk beklentileri, engellenmesi olanaksız gerçek tehlikeyi bile unutturacaktır insanlara. Ann Patchettın trajikomik romanı Bel Canto, Pucciniden aryalar arasında ve silâhların gölgesinde, insanoğlunun şiddet ve yıkıcılığa yatkınlığı ile güzellik ve aşka duyduğu karşı konulmaz eğilimi yan yana getiren, ürkütücü, büyüleyici bir yapıt.
Bir Latin Amerika ülkesinde, başkan yardımcısının evinde, Japonyanın elektronik devi Bay Hosokawa onuruna görkemli bir doğumgünü partisi verilir. Amaç, güçlü iş adamının ülkeye yatırım yapmasını sağlamaktır. Ünlü soprano Roxanne Coss, dünyanın dört bir yanından gelmiş seçkin konukları sesiyle büyüler. Kusursuz bir gecedir. Her şey yolunda gitmektedir. Ta ki, gerillalar partiye katılanların tümünü rehin alana kadar. Ama herkesi korkuya düşüren bu beklenmedik olay giderek bambaşka bir havaya bürünecek; rehinelerle gerillalar arasında umulmadık bağlar kurulacak; apayrı kıtalardan insanlar arasında yakınlıklar oluşacak; dostluklar, tutkular ve aşk beklentileri, engellenmesi olanaksız gerçek tehlikeyi bile unutturacaktır insanlara. Ann Patchettın trajikomik romanı Bel Canto, Pucciniden aryalar arasında ve silâhların gölgesinde, insanoğlunun şiddet ve yıkıcılığa yatkınlığı ile güzellik ve aşka duyduğu karşı konulmaz eğilimi yan yana getiren, ürkütücü, büyüleyici bir yapıt.
1997 yılında Peru'da yaşanan Japon Büyükelçiliği rehine krizinden esinlenilerek yazılmış. Binanın içindekilerin gözünden anlatıyor 4 buçuk aylık krizi. Aksiyon yok, daha çok duygusal, dramatik. Rehinelerle teröristlerin bu süreçte nasıl kaynaştıkları, insanlık halleri anlatılıyor. Ben bu durumu biraz abartılı ve naif bulsam da kopmadan okudum. Çünkü roman kendine özgü bir evren yaratmış. İçinde bol bol opera var. Sanatın ve sevgini var ediciliğiyle, korku ve esaretin getirdiği yıkım bir arada. Yazar detayları da öyle güzel işlemiş ki... Bir de Harper Perennial'ın kapağını çok beğendim; kitabı her elime alışımda uzun uzun izledim. Kitabın atmosferine çok uygun.
348 sayfa