Bir film dünyayı değiştiremez belki ama bir hayatı değiştirebilir. Ya kahraman yapar, ya da umudun terkisine bindirir seyircisini. Modern zamanların masal anlatma biçimidir sinema. Sihirli bir perdenin orta yerine koyar hikâyesini. Salon dolar, ışıklar söner ve masal başlar. İyilerle kötüler, güzellerle çirkinler, kazananlarla kaybedenler, ağlayanlarla gülenler, akıp gider perdeden...
İlk kitabı Bu Ne Biçim Cumartesi ile hikâyelerini okurlarıyla paylaşan Suat Köçer, bir sinema kitabı ile yeniden okurlarının karşısına çıktı. Belki Şehre Bir Film Gelir isimli kitabında, 20012009 yılları arasında gösterime giren 20 Türk filmini kendine özgü üslubuyla ele alan yazar, Türk sineması üzerine yazdığı bazı makalelilerini de aynı kitapta sinemaseverlerin ilgisine sunuyor.
Herhangi bir tasnife tabi tutmadan, yalnızca hakkında yazma gereği duyduğu filmleri ele aldığını ifade eden yazar, kitabın önsözünde okurlara bir de küçük bir hatırlatmada bulunuyor. Kendini bir sinema eleştirmeni ya da sinema yazarı olarak tanımlamadığını söyleyen yazar, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Bir film dünyayı değiştiremez belki ama bir hayatı değiştirebilir. Ya kahraman yapar, ya da umudun terkisine bindirir seyircisini. Modern zamanların masal anlatma biçimidir sinema. Sihirli bir perdenin orta yerine koyar hikâyesini. Salon dolar, ışıklar söner ve masal başlar. İyilerle kötüler, güzellerle çirkinler, kazananlarla kaybedenler, ağlayanlarla gülenler, akıp gider perdeden...
İlk kitabı Bu Ne Biçim Cumartesi ile hikâyelerini okurlarıyla paylaşan Suat Köçer, bir sinema kitabı ile yeniden okurlarının karşısına çıktı. Belki Şehre Bir Film Gelir isimli kitabında, 20012009 yılları arasında gösterime giren 20 Türk filmini kendine özgü üslubuyla ele alan yazar, Türk sineması üzerine yazdığı bazı makalelilerini de aynı kitapta sinemaseverlerin ilgisine sunuyor.
Herhangi bir tasnife tabi tutmadan, yalnızca hakkında yazma gereği duyduğu filmleri ele aldığını ifade eden yazar, kitabın önsözünde okurlara bir de küçük bir hatırlatmada bulunuyor. Kendini bir sinema eleştirmeni ya da sinema yazarı olarak tanımlamadığını söyleyen yazar, sözlerini şöyle sürdürüyor: