İngiliz edebiyatının ilk "gotik" romanı olmak sıfatıyla gizem ve gerilim romanlarının ata-babası sayılan Beyazlı Kadın'ı Wilkie Collins 19. yy. ortalarında yazdı. Romanın hiç eksilmeyen popülerliği, konusundaki soluk kesen heyecan ve esrarengizlik kadar, temelde çok güzel bir aşk öyküsü anlatmasıdır.
Bu romanda aşk ve gizem ögeleri birbirini besler: Genç ve yoksul resim öğretmeni Walter'ı izleyen esrarengiz beyazlı kadın kimdir:
Şeytansı bir komplo kurbanı olan soylu bir genç kız mı? Yoksa geçmişi kuşkulu ve karanlık olaylarla örülü, Walter'ı izlemekteki amacı belirsiz ve ürkütücü olan bir akıl hastası mı? Bu gizemli yaratık Walter'ı, umarsız bir aşkla sevdiği soylu kıza mı götürecek, yoksa bu iki genci felakete mi sürükleyecek?
Wilkie Collins öyküyü, çeşitli kişilerin ağzından anlatarak bizi heyecandan sürüklerken, çok canlı tipler ve kişiler de çizerek ve zamanın toplumsal niteliklerinin özellikle de kadınların zayıf, umarsız durumlarının altını çizerek romanına, aradan gizem ve gerilim yapıtlarında rastlanmayan, zengin boyutlar kazandırıyor.
İngiliz edebiyatının ilk "gotik" romanı olmak sıfatıyla gizem ve gerilim romanlarının ata-babası sayılan Beyazlı Kadın'ı Wilkie Collins 19. yy. ortalarında yazdı. Romanın hiç eksilmeyen popülerliği, konusundaki soluk kesen heyecan ve esrarengizlik kadar, temelde çok güzel bir aşk öyküsü anlatmasıdır.
Bu romanda aşk ve gizem ögeleri birbirini besler: Genç ve yoksul resim öğretmeni Walter'ı izleyen esrarengiz beyazlı kadın kimdir:
Şeytansı bir komplo kurbanı olan soylu bir genç kız mı? Yoksa geçmişi kuşkulu ve karanlık olaylarla örülü, Walter'ı izlemekteki amacı belirsiz ve ürkütücü olan bir akıl hastası mı? Bu gizemli yaratık Walter'ı, umarsız bir aşkla sevdiği soylu kıza mı götürecek, yoksa bu iki genci felakete mi sürükleyecek?
Wilkie Collins öyküyü, çeşitli kişilerin ağzından anlatarak bizi heyecandan sürüklerken, çok canlı tipler ve kişiler de çizerek ve zamanın toplumsal niteliklerinin özellikle de kadınların zayıf, umarsız durumlarının altını çizerek romanına, aradan gizem ve gerilim yapıtlarında rastlanmayan, zengin boyutlar kazandırıyor.
Kesinlikle okunması gereken, harika bir klasik.
Beyazlı Kadın gotik edebiyatın belki de en önemli örneklerinden birisidir. Konusu çok gizemlidir. Çevirisi de Nihal Yeğinobalı tarafından yapılmışsa mutlaka okuyun derim.
"—yorgun gözlerimi kapayıp çevremdeki dünyayı, tepemdeki güneşi unuttum. Onun bana geri gelmesini bekledim. Ah, sevgilim! Sevgilim! 'Artık' sana içimi dökebilirim! Sanki daha dün ayrılmışız gibi, sanki daha dün senin o güzel elin elimdeydi, sanki en son dün görmüştüm seni. Sevgilim! Sevgilim!"
Yine elimde aylarca sürünen bir kitap daha... Oysa başladığınızda yüz sayfa okumadan kapağını kapattırmayan bir eser; yani suçlu olan kitap değil, benim!
Yazarın dili kesinlikle muazzam, olayları anlatışı ve sürecin işleyiş biçimi meraktan ölmenize yol açabilecek düzeyde. Okuyun, okutturun.
Benim için tek bir sorun vardı o da içinde geçen gizemli sırrımız yüzünden oldu. Tahminimin dışındaydı bu yüzden sevindim -şayet bunu çözmüş olsaydım çıldırırdım- ama bunun yanında istatistiklerimin tersine düşen gerçek de biraz yavan geldi. Kısacası bu konudaki her türlü sonucun beni tatmin etmeyeceğini düşünerek son sözü söylüyor ve yorumumu burada bitiriyorum.
güzel kurgulanmış sürükleyici bir kitap. esrarengiz romanlardan hoşlananlara tavsiye ederim.
Başları öznel anlatım olması sebebiyle ağır gelen ama sonra elinizden bırakamayacağınız entrikalara sahne olan bir kitap. O dönemin İngiltere'sini ustalıkla anlatmış. Kadınların pasifliğini, erkeklerin egemenliğini, İngilizlerin o meşhur soğukluğunu:) Hele bir Bay Farlie var ki evlere şenlik :D Odasına ziyaretçi alırken "Ayakkabıları gıcırdıyor mu bir bak!" diye emir veren bir tip. En ufak sese tahammülü yok, çok güldüm kendisine:)
Birbirine aşırı derecede benzeyen iki kadının farklı gibi görünen hayatlarının nasıl kesiştiğinin hikayesi. Tüm paralarını kaybetmiş olan iki aristokratın, kadınları yönetmek çok kolay düşüncesiyle, servet avına çıkmasıyla başlıyor fakat işler umdukları gibi gitmiyor. Yazara hayran oldum. O tarihte oturup bu satırları yazmasını kafamda canlandırdığımda daha büyülü hal alıyor:) Eski kitapları seviyorum, nitekim bu eser de sevdiklerim arasına hakkıyla giriş yaptı.
kitap karakterler ve olay örgüsü bakımından müthiş... kitap walter hatright, marian halcombe, mr. farlie, kont fosconun ağızından anlatılıyor... kitapta tek eksik olan, laura'nın ve beyazlı kadının ağızından olayların anlatılmaması.. kasvetli, esrarengiz, soğuk bir hava var kitapta... zaten klasiğin puanını bu yüzden kırdım... bunun dışında sonu muhteşem... yazar ingiliz edebiyatına olan ön yargımın bir kısmını kırdı sayılır..
Öncelikle Wilkie Collins sadece bu kitabıyla muhteşem bir yazardır. Değeri pek bilinmemiştir nedense ancak Charles Dickens dahi kendisine ''üstat'' diye hitap eder.
Eser İngiliz Edebiyatının ilk Gotik romanıdır.Gotik diyince aklımıza ruhlar periler falan gelmesin. Duygusal gerilim anlamında yani.
Muazzam bir kurgu ve giderek artan gerilim kitabın bir sonraki sayfasını merak ettirmekte. Okununca da ''yuh'', ''cidden mi?'', ''hadi canım'' gibi nidalara sebep oluyor.
Hikaye ressam bir adamın bi anda beyazlar içinde bir kadını görmesiyle başlar.Sonrasında olaylar,entrikalar...
Uzun zamandır okuduğum en sürükleyici romandı. Şiddetle tavsiye edilir.
Karton Cilt, 503 sayfa
2006 tarihinde, Engin Yayıncılık tarafından yayınlandı