(3 Perde.) Geçirdiği büyük ruh çilesinin sahne destanı... İstanbul Şehir Tiyatrosunun 1937-38 sezonunda Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelenip temsil edilen eser, ilk temsil gecesinden itibaren çok büyük yankı uyandırmış ve 1977 yılında sinemaya da aktarılmıştır. (Tamamlandığı tarih; 8 Temmuz 1937, Perşembe, gece yarısı...)
(3 Perde.) Geçirdiği büyük ruh çilesinin sahne destanı... İstanbul Şehir Tiyatrosunun 1937-38 sezonunda Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelenip temsil edilen eser, ilk temsil gecesinden itibaren çok büyük yankı uyandırmış ve 1977 yılında sinemaya da aktarılmıştır. (Tamamlandığı tarih; 8 Temmuz 1937, Perşembe, gece yarısı...)
Okumak için çok geç kaldığım kitaplardan biri, siz siz olun okumadıysanız ve türe aşinaysanız diye klişe bir ifade ekleyeceğim ama bu kitap türü ile alakalı olarak değerlendirilecek bir kitap değil. Türü tiyatro ama türün hakını vermekle birlikte psikolojik derinlik ve zenginliğe de sahip.
Kitap fizyolojik olarak kısa sayılacak bir ölçütte, bir de tiyatro metni formatında yazıldığı için daha da kısa. Öyle ki "Babam kendisini bir incir dalına asmıştı." diye başlayan ilk diyalog cümlesinden sonra nasıl bittiğini anlayamıyorsunuz bile. Üstad Necip Fazıl'ın dile hakimiyetine hayran kalacağınız bir eseri olduğunu da belirtelim.
Kitap yazıldığı 1937 yılında Necip Fazıl'ın arkadaşı da olan Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelendiğinde kapalı gişe oynamış. Ayrıca yine kitabın sonunda necip Fazıl'ın M. Ertuğrul ile igili bir anısı var ki kitabın yetkinliğini en iyi özetleyen kısmıdır bence.
Yazarı kitabını şu şekilde tanımlıyor:
"Bu eserimi, bugüne kadar vücuda getirdiğim eserler içinde en bağlı olduğum eser biliyor ve öylece bldirmek istiyorum...
(...)
İyi veya kötü, söyleyemediğimi, iyi veya kötü eserim söylesin!"
Düşünce ikliminin insan doğası üzerindeki etkilerinin incelendiği kemal seviyesinde bir eser.. Tiyatro içerisinde tiyatro kurgusunun ilk örneklerinden olduğunu okumuştum, bu yönüyle Türk tiyatrosu açısından önemli bir yeniliktir.. Necip Fazıl'ın vurucu üslubu okuyucu derinden etkilemektedir ve konuşmaların çoğunda bu etki gözlenmektedir..
Husrev karakterini Muhsin Ertuğrul'un canlandıracağı belirlenerek kurgulanmış, Burhan Toprak'ın deyimiyle "eli yakacak, onu tutan eli ateş tutmuşa döndürecek eser. Husrev karakteri ile ilgili, Necip Fazıl İle Muhsin Ertuğrul arasında geçen bir diyalog şöyledir:
"Vaktiyle, "Tohum"(Necip Fazıl'ın Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelenen ve beklenen ilgiyi göremeyen muhteşem tiyatro eseri) un hıncı içinde ona şöyle demiştim:
-Sana, yeni eserimde, tâkat getirilmez şekilde abanabilir miyim?
-Abanabilirsin!..
Şimdi de Muhsin'in gözleri şöyle diyordu:
-Abandığın kadar varmış!..
Üstadın kaleminden bir şaheser...Şaheser de ne demek?
Kendi kendimi yaratabilir miyim diye düşünmeden edemiyorum. Kendimle ilgili bir yazın yazıp sonra bunu uygulamak. Beni derinden etkileyen bir kitaptı.
Oldukca akici ve etkileyici buldum.
Sebebini soyle deseniz soyleyemem. Dogal bir anlatimi vardi.
necip fazılın dehanısını en güzel yansıtan eseri olduğunu düşünüyorum
154 sayfa