Bir gün. Belki çok uzak, belki çok yakındı o gün.Bu geceden sonra epeyce bir şeyler olur. Fakat gelişmeleri kestirmek güç. Gece uzun olacaktı, belli.Üstelik o, Tanrının cezalandıran eli, celladıydı.Çok eskiden, hani o dilini öğrendiği ülkenin tarihinde, cellatların devletten para almadıklarını, esnaf tarafından beslendiklerini okumuştu. Manav sebzesini, kasap etini, terzi giysisini verir ve fırıncı, her öğün bir ekmeği tersine çevirip tezgâhın üstüne koyardı. İnsanlar bilirdi ki, o tersine çevrilen ekmek celladın payıdır. Ve kimse dokunmaz, çünkü uğursuz sayılırdı. Her gece lanetli işini bitirip gün ışığına çıktığında ve tüm depremzedeler gibi yiyecek kuyruğuna girdiğinde, hep bunu hatırlar, tersine çevrili bir ekmek bekler olmuştu ama nafile. Ona uzatılan tüm ekmekler düzdü.Sinan ve Cevat/Necla, Sinek Sarayından ayrıldıktan yıllar sonra, AB özel görevlileri olarak büyük bir depremin yerle bir ettiği İstanbula geri dönerler. Yanlarında, Pariste işlenen karanlık bir cinayetten kaçan Ferideyle birlikte.İstanbuldan geriye kalan, yıkıntılar arasındaki açıklıklarda kurulmuş çadırlar ve insan yığınlarıdır. Korku, açlık ve kara kış viran şehirde yaşamaya mahkûm insanlarda kontrol edilemeyen bir öfkeye dönüşür. Yemek kuyruklarında, yetersiz sayıdaki çadırkentlerde patlak veren bu öfke zaman zaman çatışmalara neden olur. Gündelik yaşamı devam ettirme çabalarıyla geçen gün yerini geceye bıraktığında kentin yeni sahipleri saklandıkları yerlerden çıkar: Yıkımın sorumlularından hesap sorma peşindeki çeteler, yağmacılar ve hırsızlar...Tüm bu felaketin ortasında denetimi elinde tutmaya çalışan Ankara değil, ABD ve ABnin gönderdiği yardım kuvvetleridir. ABnin kurduğu Kriz Masasının başında bulunan Sinan ve asistanı Cevat/Necla, yardım amacıyla ülkeye yerleşen AB ve ABDye karşı, birden fazla kimlikle karşılarına çıkan Hilmiyle beraber mücadele ederler.Mine G. Kırıkkanat, Ankara doğumlu bir İstanbulludur.Notre Dame de Sion Kız Lisesi ve İÜ Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü mezunudur. 1960ı ilkokulda, 1970i lise sonda yaşamış ve isyanlarla darbeler konusunda deneyimli babası sayesinde 1980 darbesini de kazasız belasız atlatmıştır.Yazın yaşamına 1977 yılında Türkiyenin ilk kadın mizah yazarı olarak başlayan Mine G. Kırıkkanat on yıl ayrı kaldığı yazı dünyasına bu kez gazeteci kimliğiyle girmiş ve 1988 yılında Cumhuriyet, 1992 yılından beri de Milliyet gazetesinin dış muhabirliğini üstlenmiştir. Altı yıl kaldığı İspanyadan sonra halen Pariste görevli olup 1996dan bu yana muhabirliğin yanı sıra Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yapmakta ve Fransız TV5 televizyonunun yabancı gazeteciler ekibinde yer almaktadır. Sinek Sarayı adlı romanı ve Gülün Öteki Adı Fransızca yayınlanan Mine G.nin diğer kitapları: Kadın Kafesleri, Pandispanya, Topuk Tıkırtıları, Yalnız Kalem, Bir New Varmış York Olmuş, ve Aşk Hikâyeleridir.Yayına hazırlayan: Özgür KalyoncuKapak tasarımı: Halil UstaoğluGrafik uygulama: Emre EkinciDüzelti: Sidal TiryakioğluKapak baskısı: Uniprintİç baskı: Kitap MatbaacılıkCilt: Fatih Mücellit
Bir gün. Belki çok uzak, belki çok yakındı o gün.Bu geceden sonra epeyce bir şeyler olur. Fakat gelişmeleri kestirmek güç. Gece uzun olacaktı, belli.Üstelik o, Tanrının cezalandıran eli, celladıydı.Çok eskiden, hani o dilini öğrendiği ülkenin tarihinde, cellatların devletten para almadıklarını, esnaf tarafından beslendiklerini okumuştu. Manav sebzesini, kasap etini, terzi giysisini verir ve fırıncı, her öğün bir ekmeği tersine çevirip tezgâhın üstüne koyardı. İnsanlar bilirdi ki, o tersine çevrilen ekmek celladın payıdır. Ve kimse dokunmaz, çünkü uğursuz sayılırdı. Her gece lanetli işini bitirip gün ışığına çıktığında ve tüm depremzedeler gibi yiyecek kuyruğuna girdiğinde, hep bunu hatırlar, tersine çevrili bir ekmek bekler olmuştu ama nafile. Ona uzatılan tüm ekmekler düzdü.Sinan ve Cevat/Necla, Sinek Sarayından ayrıldıktan yıllar sonra, AB özel görevlileri olarak büyük bir depremin yerle bir ettiği İstanbula geri dönerler. Yanlarında, Pariste işlenen karanlık bir cinayetten kaçan Ferideyle birlikte.İstanbuldan geriye kalan, yıkıntılar arasındaki açıklıklarda kurulmuş çadırlar ve insan yığınlarıdır. Korku, açlık ve kara kış viran şehirde yaşamaya mahkûm insanlarda kontrol edilemeyen bir öfkeye dönüşür. Yemek kuyruklarında, yetersiz sayıdaki çadırkentlerde patlak veren bu öfke zaman zaman çatışmalara neden olur. Gündelik yaşamı devam ettirme çabalarıyla geçen gün yerini geceye bıraktığında kentin yeni sahipleri saklandıkları yerlerden çıkar: Yıkımın sorumlularından hesap sorm... tümünü göster
elimde imkan olsaydı, ortaöğretimde bu kitabı ayrı bir dersin içeriği olarak zorunlu okuturdum
Karton Cilt, 224 sayfa
2003 tarihinde, Om Yayınevi tarafından yayınlandı