Hugo, aydınlanmacı hümanizmin geleneğinde, suç ile ceza ilişkisinin insansız bir mıntıkada tartışılmasının anlamsızlığına işaret eder gibidir. Onun kişisi, hayat ile ölüm arasındaki dar sınır çizgisinin üzerinde, geri dönülmez bir noktada durmaktadır. Önünde bütün yolların sonu vardır: İnfaz. Ve bu infazdan kurtulmanın tek ihtimali vardır: Toplum vicdanından ya da yargıçlardan umabileceği merhamet. Bir İdam Mahkûmunun Son Günü: Bir toplum, yaşatıcı olduğu kadar öldürücü de olabilir.
Hugo, aydınlanmacı hümanizmin geleneğinde, suç ile ceza ilişkisinin insansız bir mıntıkada tartışılmasının anlamsızlığına işaret eder gibidir. Onun kişisi, hayat ile ölüm arasındaki dar sınır çizgisinin üzerinde, geri dönülmez bir noktada durmaktadır. Önünde bütün yolların sonu vardır: İnfaz. Ve bu infazdan kurtulmanın tek ihtimali vardır: Toplum vicdanından ya da yargıçlardan umabileceği merhamet. Bir İdam Mahkûmunun Son Günü: Bir toplum, yaşatıcı olduğu kadar öldürücü de olabilir.
Bir dönem kitabı aslında, Yazıldığı dönem, türünün ilk örneği oluşu, kimsenin anlatamadığı bir konuyu ele alışı itibariyle oldukça önemli bir yapıt. Sefiller gibi zamanı olmayan bir kitap değil.
Kitaptan aklımda kalan, 'İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar' sözü idi.
İdam cezasının varlığını ve usulünü tartışmanın yanı sıra kendinizi mahkumun yerine koyup hayatın güzelliklerinin farkına varmanızı da sağlıyor.
Victor amca klasikleşmiş yazarlar içinde favorimdir. Dostoyevski'yi döver, Tolstoy'u hastanelik eder. İnsanı çok iyi analiz eder ve psikolojiyi çok iyi yansıtır. Ayrıca çok güzel yufka açar.
Çaresizlik nedir ? Kimsesiz ve çıkmaz bir sokakta olduğun zamanlarda oluşan bir duygu mudur ? Yada daha farklı basit tanımlamalarla geçiştirilen bir ifade midir ? Peki asıl ve gerçek çaresizlik ?
Bir İdam Mahkumunda mevcut bu aslında. Ölümü içerleyen bir insanın çaresiz,karanlık ve zaman zamanda parlak düşüncelerine tanıklık ediyoruz. Dönemin kitabı olduğundan daha dolu dolu yazılabilinirdi diye düşünmekteyim tabii ki.
Her Perşembe günü Greve meydanında toplanan topluluğun tiyatro gösterisi gibi giyotin infazını yani gerçekleşen idamları izlemesini eleştiren ve bu eleştiri pahasına ip üzerinde yürümeyi göze alan Victor Hugo'nun cesaretvari kitabıdır bana göre. O dönemlerde bu tür bir eleştiri kitabı yayınlayabilmek her yazarın harcı değildir , bunu da okurken dikkate almak gerekir. Ve bir rivayete göre bu kitabı , Hugo'nun Greve meydanından geçerken bir infaz sırasında halkın kahkaha,çığlık ve alkışlarına müteakiben yazdığıdır.
Üstteki paragrafta da belirttiğim gibi dolu dolu yazılabilinirdi bu kitap. Biraz fazla sakin kalıyor idam olacak bir insanın duyguları ön planda tutulunca. Ama Hugo'nun bu kitabı yazarken önceliği dönemin eleştirisini oluşturmaktı.
Yine de karakterin son gününde bazı ayrıntıları daha iyi gözlemleyebildiğini ortaya çıkarmış Hugo. Çevresini daha iyi anlayıp algılayabiliyor karakterimiz. Para,mülk ve ünvanların aslında ne de değersiz olduğunu ve bunlara sahip kişilerin etten ve kemikten olduğunu, statülerin ölen insanlar için ne de değersiz olduğunu aktarmaya çalışıyor bir yandan da. (burada ülkenin kralına karşı da bir eleştiri mevcut aynı zamanda)
Bitiş çizgisine doğru adımlayan bir insanın , son saniyelerinin bile kurtulma ümitleriyle dolu olması bir noktada sarsıcı olmuş.
Ve tekrarlama ihtiyacı duyuyorum. Kitabın önceliği eleştiri ortamı yaratmak , sonrasında ise duyguların ön planda tutulmasını sağlamaktır. Bu sebeple ölüme giden bir insanın gerçek haykırışlarını tam anlamıyla duyumsamak ve burada aramaya çalışmak biraz yersiz olacaktır.
Keyifli okumalar dilerim.
Merakta bırakmasa bile okurken kendinizi kaptırabileceğiniz bir kitap. Sizi idam mahkumu gibi hissettiriyor ve yaşanabilecek her türlü bunalımı, sıkıntıyı, hayal kırıklığını ve umudu anlamanızı sağlıyor. Okurken aslında ne kadar güzel bir şeye yani özgürlüğümüze sahip olduğumuzun farkına varıyoruz. Okunmasını tavsiye ederim.
Özellikle idamı geri isteyenlere 1800lerden bir örnek. O meydanda hepimiz olabiliriz dostlar. Unutmayalım.
Kitabı okurken empati yapmamak elde değil ama yine de yapmamaya çalışarak okumanızı tavsiye ederim. Diğer türlüsü dehşet verici oluyor. Duyguları yansıtışı çok güzel kaleme alınmış ve insanların klasiklerden ağır, okunması zor diye kaçışının aksini kanıtlayacak nitelikte akıcı bir kitap.
Kitaptan küçük bir alıntı: “ -Delikanlı mı? dedim, sizden daha yaşlıyım; her çeyrek saatte hayatımın bir yılı gidiyor. ”
"Oysa,ruhsal acının yanında bedensel acı bir hiç kalır!"
Küçüklüğümden beri sevememişimdir klasikleri. Ama bu kitap.. Benim bu düşüncemi bertaraf etti resmen. Kitap elimde öyle bir eriyip gitti ki şaştım kaldım. Kitabı iki kere okudum ve her ikisinde de sürüklenip gittim. Ruh hallerinin,düşüncelerin okura aktarılışı bence çok etkileyici. Bir İdam Mahkumunun Son Günü okunmalı ve okutulmalı.
Victor Hugo'nun ilk roman denemesi... Fransız İhtilali'nin yarattığı o kaotik ortamı bir idam mahkumunun üzerinden anlatan, dünya tarihi açısından da önemli bir kitap.
Ayrıntılı incelemesi: http://atalante86.blogspot.com/2012/03/bir-idam-mahkumunun-son-gunu.html
151 sayfa