15 Ekim 2008de yitirdiğimiz Fazıl Hüsnü Dağlarcanın Bütün Şiirlerinin birinci cildi, ozanın 1935-1968 yılları arasında yayımlanmış yapıtlarını içeriyor. Havaya Çizilen Dünya (1935), Çocuk ve Allah (1940), Daha (1943), Çakırın Destanı (1945), Taş Devri (1945), Üç Şehitler Destanı (1949) ve içlerinde Toprak Ana (1950), Aç Yazı (1951), ünlü Asu (1955 / 1967) ve Batı Acısı (1958) gibi başyapıtların yer aldığı nice kitap böylece bir araya getirilmiş oluyor. Birinci cilt, Haydinin (1968) dörtlükleriyle sona eriyor.Eğer dönemleri vurgulamak gerekirse birinci cilt, Dağlarcanın Türk şiirindeki çıkışını simgeleyen Çocuk ve Allahın doruğunu oluşturduğu ilk dönemini (1935-1945), sonrasında destan ve toplum şiirlerine ilk adımlarını attığı Üç Şehitler Destanı ve Toprak Ana gibi yapıtları, Aç Yazı ile başlayıp Asu ile bir çeşit doruğa erişen varoluşsal-düşünsel çizgiyi kapsamaktadır. Bu anlamda, bu yayın daha başlangıçta, Dağlarcanın nasıl değişik yönlere bakan çoğul bir ozan olduğunu bize göstermektedir. Başka bir ilginç yön, 1935-1968 arası dönemde Dağlarcanın nasıl gitgide daha arı, hatta deneysel bir Türkçeye yöneldiğinin açığa çıkmasıdır.Bu toplu basımın ilk cildiyle, büyük bir eksikliği gidermenin ilk adımı atılmış bulunmaktadır. Bu yayının özellikle Dağlarca araştırmalarına katkısı olacağı yadsınamaz.
15 Ekim 2008de yitirdiğimiz Fazıl Hüsnü Dağlarcanın Bütün Şiirlerinin birinci cildi, ozanın 1935-1968 yılları arasında yayımlanmış yapıtlarını içeriyor. Havaya Çizilen Dünya (1935), Çocuk ve Allah (1940), Daha (1943), Çakırın Destanı (1945), Taş Devri (1945), Üç Şehitler Destanı (1949) ve içlerinde Toprak Ana (1950), Aç Yazı (1951), ünlü Asu (1955 / 1967) ve Batı Acısı (1958) gibi başyapıtların yer aldığı nice kitap böylece bir araya getirilmiş oluyor. Birinci cilt, Haydinin (1968) dörtlükleriyle sona eriyor.Eğer dönemleri vurgulamak gerekirse birinci cilt, Dağlarcanın Türk şiirindeki çıkışını simgeleyen Çocuk ve Allahın doruğunu oluşturduğu ilk dönemini (1935-1945), sonrasında destan ve toplum şiirlerine ilk adımlarını attığı Üç Şehitler Destanı ve Toprak Ana gibi yapıtları, Aç Yazı ile başlayıp Asu ile bir çeşit doruğa erişen varoluşsal-düşünsel çizgiyi kapsamaktadır. Bu anlamda, bu yayın daha başlangıçta, Dağlarcanın nasıl değişik yönlere bakan çoğul bir ozan olduğunu bize göstermektedir. Başka bir ilginç yön, 1935-1968 arası dönemde Dağlarcanın nasıl gitgide daha arı, hatta deneysel bir Türkçeye yöneldiğinin açığa çıkmasıdır.Bu toplu basımın ilk cildiyle, büyük bir eksikliği gidermenin ilk adımı atılmış bulunmaktadır. Bu yayının özellikle Dağlarca araştırmalarına katkısı olacağı yadsınamaz.