“Ceza Kolonisi” Kafka’nın 1914 yılında yazdığı ve 1919 yılında yayımlanan eseridir. Bir iş seyahatinde bulunan birinin ceza kolonisindeki şahit olduğu olaylar anlatılır. Cezaya çarptırılan mahkûmlar ne için cezalandırıldıklarını bile bilmeden sıraları gelince, mahkûmu yavaş yavaş, bir gün içinde öldüren makineye bağlanarak ölürler. Hikâye bu makine üzerine kurulmuştur.
İtibarlı bir iş gezgini, ölüm cezasına çarptırılmış mahkûmların bulunduğu ıssız adaya gelir. Aslında herkesin gözü önünde gerçekleştirilecek olan bir infazı seyretmesi için adaya davet edilmiştir. İnfaz adanın eski komutanı tarafından geliştirilen eşsiz bir makineyle gerçekleştirilecektir.
Mahkûmu bir gün içinde, yavaş yavaş öldüren; suçluyu, sırtına cezasını yazarak kan kaybından öldüren bir makinedir bu. Eski komutan ölmüş ve yerine yeni bir komutan gelmiştir. Yeni gelen komutan makinenin işleyişini bilmemektedir; var olan sistemi ve makinenin işleyişini tek bilen kişi ise subaydır. Cezayı belirleyen de subaydır. Cezaya çarptırılan mahkûm ise makineye bağlanana kadar ne, aldığı cezadan ne de yargılandığından haberdardır. Sistemden kesinlikle şüphe edilmemektedir. Subay ise makinenin ceza şeklini çok beğenmektedir. Makine oldukça karmaşık bir sisteme sahiptir, suçlunun cezasını mekanizmasında bulunan iğnelerle, suçlunun sırtına işler ve suçlu yavaş yavaş 24 saat içinde kan kaybından ölür. O günkü suçlunun sırtına ise „Büyüklerine saygılı ol!“ yazılacaktır. Makinenin tek olumsuz tarafı ise sık sık parçalarının değişmesinin gerekmesi ve üzerindeki kanın sürekli silinmek zorunda olmasıdır.
Subay sistemin kesinlikle devam ettirilmesinden yanadır. Bu yüzden gezginden sistemin güzelliğinden komutana bahsetmesini ister: ancak gezgin subaya sistemin değiştirilmesi gerektiğini belirtir. Adadaki yargı sistemini de hiç beğenmemiştir gezgin. Subay bunun üzerine makinenin üzerindeki mahkûmu kaldırır ve makineye kendisi geçer. Makineyi “Adil ol!“ yazısına ayarlar. Makine hiç de subayın düşündüğü ahenkte çalışmaz; gürültüyle iğneler subayın sırtına batmaya başlar, ortalık kan gölüne dönmüştür subay ölürken. Gezgin ise bir tekneye atlayarak adadan kaçar.
“Ceza Kolonisi” Kafka’nın 1914 yılında yazdığı ve 1919 yılında yayımlanan eseridir. Bir iş seyahatinde bulunan birinin ceza kolonisindeki şahit olduğu olaylar anlatılır. Cezaya çarptırılan mahkûmlar ne için cezalandırıldıklarını bile bilmeden sıraları gelince, mahkûmu yavaş yavaş, bir gün içinde öldüren makineye bağlanarak ölürler. Hikâye bu makine üzerine kurulmuştur.
İtibarlı bir iş gezgini, ölüm cezasına çarptırılmış mahkûmların bulunduğu ıssız adaya gelir. Aslında herkesin gözü önünde gerçekleştirilecek olan bir infazı seyretmesi için adaya davet edilmiştir. İnfaz adanın eski komutanı tarafından geliştirilen eşsiz bir makineyle gerçekleştirilecektir.
Mahkûmu bir gün içinde, yavaş yavaş öldüren; suçluyu, sırtına cezasını yazarak kan kaybından öldüren bir makinedir bu. Eski komutan ölmüş ve yerine yeni bir komutan gelmiştir. Yeni gelen komutan makinenin işleyişini bilmemektedir; var olan sistemi ve makinenin işleyişini tek bilen kişi ise subaydır. Cezayı belirleyen de subaydır. Cezaya çarptırılan mahkûm ise makineye bağlanana kadar ne, aldığı cezadan ne de yargılandığından haberdardır. Sistemden kesinlikle şüphe edilmemektedir. Subay ise makinenin ceza şeklini çok beğenmektedir. Makine oldukça karmaşık bir sisteme sahiptir, suçlunun cezasını mekanizmasında bulunan iğnelerle, suçlunun sırtına işler ve suçlu yavaş yavaş 24 saat içinde kan kaybından ölür. O günkü suçlunun sırtına ise „Büyüklerine saygılı ol!“ yazılacaktır. Makinenin tek olumsuz tarafı ise sık sık parça... tümünü göster
''Felsefe'nin Hikayeleşmesi'' ifadesini kullanmıştı önsöz yazarı Kafka için..
Bu adam çok fazla sembol kullanıyor ve ben bunları yakalayamıyorum.
Öykü, bir subayın, inceleme gezisi için çıkmış bir konuğa, itaatsizlik suçundan ölüme mahkûm edilen askerler için hazırlanmış bir makinenin tanıtımı yapmasıyla başlar. Bu makine subayın yıllar önce komutanı tarafından yapılmıştır. Komutanı görevden ayrılmadan önce makineyle ilgili bütün teferruatı subaya anlatmıştır Eskiden bütün infazları komutanı yaparken subay bu infazlarda komutanına yardımcı olmuştur. Bu konuda inceleme yapan konukla subay arasında geçen diyaloglarda. Ölüme mahkûm edilen erlerin savunmasının alınıp alınmadığı sorulur. Savunmaların gereksizliği ve zaman kaybı olacağını. Savunması alınmaya kalkan askerin yalan söyleyeceğini bunu da yapmanın anlamsız olduğunu anlatır subay. Subay makinenin gerekliliği konusunda konuğu ikna etmeye çalışır. Hatta makinenin gerekliliğini birebir göstermek için. Mahkûm olmuş bir eri makineye yatırır. Mahkûmun çekeceği acı, ölümünün on iki saat süreceğini, ölen mahkûmdan akacak kanın müthiş bir dizaynla hazırlanmış bir su kanalıyla kanı temizleneceğini söyler. Bütün bu olup bitenleri büyük bir soğukkanlılıkla anlatmaktadır. Subayın bütün amacı bu makineyle ilgili yapılan eleştirilerin, gerekliliğinin tartışılmasına son noktayı koymaktır. Gelen konuğu yarın ki yapılan toplantıda bu makinenin ne kadar gerekli olduğunu anlatmasını söyler. İnceleme yapan konuk bu isteğini kabul etmez. Subaya yarın ki toplantıya katılmayacağını, yarın sabah ilk gemiyle buradan ayrılacağını dile getirir. Bu sözüne pek itibar etmez. Onun toplantıya katılacağına inandırmıştır kendini. Söyledikleri konusunda konuğu ikna etmek için son hamlesini yapar. Makineye yatırdığı mahkûmu kaldır ve artık serbest olduğunu söyler. Ve demin yatan mahkûmun yerine soyunup kendisi geçer. Ve makineyi çalıştırır. Makine ile ilgili anlatmış olduğu her şey tam tersi işlemektedir. Müthiş bir tasarımla çalıştığını iddia ettiği makine tüm aksaklığıyla subayın daha da kötü bir şekilde ölümüne sebep olur.
"Ayrıca mahkum öyle köpek gibi itaatkar görünüyordu ki, sanki bayırlarda dolaşsın diye serbest bırakılsa idam başlarken geri dönmesi için ıslık çalmak yeterli olacaktı."
Deliliğin sınırlarında gezmek isteyenlere özellikle tavsiye edilebilinecek bir eser. Özellikle kitapla aynı adı taşıyan bölüm insanı epey bir zorluyor!!! Özellikle A. Turan OFLAZOĞLU çevirisini tavsiye ederim.
Karton Cilt, 126 sayfa
2002 tarihinde, Mercek Yayıncılık tarafından yayınlandı