Bu kitabı oluşturan yazıları bir arada tutan üç büyük tema var. Birincisi: Hem bugüne kadar kabullenegeldiğimiz pozitivist, bilinebilirci Aydınlanma anlayışının, hem de son zamanlarda kendisini bunun karşısında konumlandıran relativist, bilinemezci, postmodernist anlayışın radikal eleştirisi. İkincisi: Türkiyede Fransız Devrimi geleneğine uygun olarak, kestirmeden sol diye adlandırdığımız geniş alanın artık iç tutarlılığını ve merkezcil çekim gücünü kaybetmesiyle birlikte, sosyalist, komünist ve Marksistlerin kendileri için yeni (ve bir anlamda da daha eski) bir varoluş tarifi yapmaları gerekliliği. Üçüncüsü: Bu varoluş tarifinde yapısal olarak madun diye isimlendirilen toplumsal kesim ve tabakaların değil, günümüzde aldığı yeni yapısal ve biçimsel özellikleri yeniden tanımlamak kaydıyla işçi sınıfının kendisinin temel alınması gerekliliği. Yazdığım her şeyde olduğu gibi burada da belirtmek isterim ki, sorduğum soruların hepsine ya da çoğuna cevap vermek gibi bir iddiam yok. Eğer olsaydı, size (okurlara) ihtiyacım olmazdı. Oysa yardımınıza ihtiyacım var; temel amacım ise bu sorular hakkında düşünen mümkün olduğunca çok kişinin olması. Çünkü ancak bu yolla her şeyi bildiğini ve her soruya bir cevabı olduğunu iddia eden, kendisinden bu kadar emin olduğu için de kendi hakikatlerini hepimize kabul ettirmek amacıyla yalandan cinayete, otoriter dayatmalardan terör ve savaşa kadar her yolu mubah gören kılavuzlarımızdan, bizim bilgimiz, özgürlüğümüz ve hayatımız pahasına bilen o çok bilmiş öznelerden bir nebze olsun özgürleşebiliriz. - Bülent Somay
Bu kitabı oluşturan yazıları bir arada tutan üç büyük tema var. Birincisi: Hem bugüne kadar kabullenegeldiğimiz pozitivist, bilinebilirci Aydınlanma anlayışının, hem de son zamanlarda kendisini bunun karşısında konumlandıran relativist, bilinemezci, postmodernist anlayışın radikal eleştirisi. İkincisi: Türkiyede Fransız Devrimi geleneğine uygun olarak, kestirmeden sol diye adlandırdığımız geniş alanın artık iç tutarlılığını ve merkezcil çekim gücünü kaybetmesiyle birlikte, sosyalist, komünist ve Marksistlerin kendileri için yeni (ve bir anlamda da daha eski) bir varoluş tarifi yapmaları gerekliliği. Üçüncüsü: Bu varoluş tarifinde yapısal olarak madun diye isimlendirilen toplumsal kesim ve tabakaların değil, günümüzde aldığı yeni yapısal ve biçimsel özellikleri yeniden tanımlamak kaydıyla işçi sınıfının kendisinin temel alınması gerekliliği. Yazdığım her şeyde olduğu gibi burada da belirtmek isterim ki, sorduğum soruların hepsine ya da çoğuna cevap vermek gibi bir iddiam yok. Eğer olsaydı, size (okurlara) ihtiyacım olmazdı. Oysa yardımınıza ihtiyacım var; temel amacım ise bu sorular hakkında düşünen mümkün olduğunca çok kişinin olması. Çünkü ancak bu yolla her şeyi bildiğini ve her soruya bir cevabı olduğunu iddia eden, kendisinden bu kadar emin olduğu için de kendi hakikatlerini hepimize kabul ettirmek amacıyla yalandan cinayete, otoriter dayatmalardan terör ve savaşa kadar her yolu mubah gören kılavuzlarımızdan, bizim bilgimiz, özgürlüğümüz ve hayatımız pahasına bile... tümünü göster