Etyen Mahçupyan son kitabıyla, Kürt sorunu etrafında dönen yüzeysel analizlere meydan okuyor. Öncelikle tarihi geçmişi ve beslendiği düşünsel arka plan ile sorunun detaylı bir tanımını yapan Mahçupyan, tarihsel süreç içerisinde devletin hataları, hatta aptallıkları neticesinde, sorunun nasıl bir çözümsüzlük sarmalına itildiğini gösteriyor.
Analizini bu noktada sonlandırmayan Mahçupyan, Kürt kamuoyunda, PKK dışı aktörlerin var olabilme potansiyelini ve bu aktörlerin oynaması muhtemel rolleri inceliyor. Ona göre çoğulculaşma, Kürt kamuoyu açısından da, hem bir gereklilik hem de bir zorunluluk. Türkiye solunun bu çoğulculaşma mecburiyeti karşısında takındığı tutum ve bu tutumun sorunun çözümünü zorlaştırıcı etkisi, ikinci bölümde sıklıkla değinilen hususlar arasında.
Müteakip bölümde Mahçupyan, mağduriyet söyleminin korunaklı duvarlarını yıkmaya girişiyor. Devlet’in suçlarını sayarken takındığı açık sözlü üslubu, acaba Kürtlerin gerçekten bir çözüm isteyip istemediklerini sorgularken de elden bırakmıyor Mahçupyan.
Dördüncü bölüm, hem Kürt sorununun tüm tarafları hem de entelektüel camia açısından şiddetin meşruiyetinin irdelenmesine hasredilmiş. Ne devlet, ne PKK ne de özellikle sol entelijansiya, bu noktada iyi bir sınav verebilmiş değiller. Bu nokta, kitabın adeta bam teli... Onun ifadesiyle, “mağdur olmak hak ettiğini almayı sağlamıyor… Hak ettiğini almak, ancak haksızlık yapmayan bir siyaset ile mümkün ve Kürt meselesi hala bu kritik idrak noktasını geçebilmiş değil.”
Mahçupyan’ın konu hakkındaki en özgün katkılarından birisi ise, son bölümün omurgasını oluşturuyor: Ermeniler ve Kürtler. Yüzyılın başında Ermenilerin yaşadıklarından öğrendiklerimizi, Kürt sorunun anlaşılması ve çözülmesinde ne ölçüde kullanabiliriz sorusunun peşine takılan Mahçupyan, hem Ermeni hem de Kürt meselesinde devletin yaklaşımı ve aktörler arası güven bunalımı açısından çarpıcı benzerlikler sıralıyor.
Tüm bunlara ek olarak, yazılar üzerine Mahçupyan’la yapılan uzun bir söyleşi, kitabın sonunda yer alıyor ve yazarın bakış açısının son ve bütüncül bir biçimde okuyucuya sunulmasına katkı sağlıyor.
Etyen Mahçupyan son kitabıyla, Kürt sorunu etrafında dönen yüzeysel analizlere meydan okuyor. Öncelikle tarihi geçmişi ve beslendiği düşünsel arka plan ile sorunun detaylı bir tanımını yapan Mahçupyan, tarihsel süreç içerisinde devletin hataları, hatta aptallıkları neticesinde, sorunun nasıl bir çözümsüzlük sarmalına itildiğini gösteriyor.
Analizini bu noktada sonlandırmayan Mahçupyan, Kürt kamuoyunda, PKK dışı aktörlerin var olabilme potansiyelini ve bu aktörlerin oynaması muhtemel rolleri inceliyor. Ona göre çoğulculaşma, Kürt kamuoyu açısından da, hem bir gereklilik hem de bir zorunluluk. Türkiye solunun bu çoğulculaşma mecburiyeti karşısında takındığı tutum ve bu tutumun sorunun çözümünü zorlaştırıcı etkisi, ikinci bölümde sıklıkla değinilen hususlar arasında.
Müteakip bölümde Mahçupyan, mağduriyet söyleminin korunaklı duvarlarını yıkmaya girişiyor. Devlet’in suçlarını sayarken takındığı açık sözlü üslubu, acaba Kürtlerin gerçekten bir çözüm isteyip istemediklerini sorgularken de elden bırakmıyor Mahçupyan.
Dördüncü bölüm, hem Kürt sorununun tüm tarafları hem de entelektüel camia açısından şiddetin meşruiyetinin irdelenmesine hasredilmiş. Ne devlet, ne PKK ne de özellikle sol entelijansiya, bu noktada iyi bir sınav verebilmiş değiller. Bu nokta, kitabın adeta bam teli... Onun ifadesiyle, “mağdur olmak hak ettiğini almayı sağlamıyor… Hak ettiğini almak, ancak haksızlık yapmayan bir siyaset ile mümkün ve Kürt meselesi hala bu kritik idrak noktasını geçebilmiş değil... tümünü göster
Karton Cilt, 188 sayfa
2012 tarihinde, Ufuk Kitapları tarafından yayınlandı