Hiç kimsenin yüreği mükemmel değildir.
“Biz iki bacaklı rahimleriz, hepsi bu.”
Kadın, “bunaltıcı düşlerden uyandığı” bir sabah, hiçliğe dönüşmüş olarak buldu kendini. Artık bir adı yoktu, düşüncesi, benliği, arzusu yoktu ama bir rahmi vardı. Yaşamını kolonilere sürülmeden, öldürülmeden, Damızlık Kız olarak sürdürmesini sağlayan rahmi. Artık âşık olmayacaktı, sevmeyecekti, onaylanmış bir dilin ötesine geçmeyecekti. Duvarlara asılmış sıra sıra cesetler, tek gerçeğin savaş ve üreme olduğunu hatırlatıyordu. Özgürlük hatırlanmayacak kadar uzaktaydı…
Margaret Atwood’un başyapıt niteliğindeki feminist distopyası Damızlık Kızın Öyküsü, bütün distopyalar gibi geleceğe dair bir paranoyayı değil, içinde yaşadığımız gerçeğin ta kendisini dile getiriyor. Erkek egemen muhafazakâr bir rejimin üremeyle sınırlandırdığı, mahrem örtülerin ardına gizlediği kadın bedenleriyle bize aşina gelen bir gerçeğin.
Anlatılan bizim hikâyemizdir!
Hiç kimsenin yüreği mükemmel değildir.
“Biz iki bacaklı rahimleriz, hepsi bu.”
Kadın, “bunaltıcı düşlerden uyandığı” bir sabah, hiçliğe dönüşmüş olarak buldu kendini. Artık bir adı yoktu, düşüncesi, benliği, arzusu yoktu ama bir rahmi vardı. Yaşamını kolonilere sürülmeden, öldürülmeden, Damızlık Kız olarak sürdürmesini sağlayan rahmi. Artık âşık olmayacaktı, sevmeyecekti, onaylanmış bir dilin ötesine geçmeyecekti. Duvarlara asılmış sıra sıra cesetler, tek gerçeğin savaş ve üreme olduğunu hatırlatıyordu. Özgürlük hatırlanmayacak kadar uzaktaydı…
Margaret Atwood’un başyapıt niteliğindeki feminist distopyası Damızlık Kızın Öyküsü, bütün distopyalar gibi geleceğe dair bir paranoyayı değil, içinde yaşadığımız gerçeğin ta kendisini dile getiriyor. Erkek egemen muhafazakâr bir rejimin üremeyle sınırlandırdığı, mahrem örtülerin ardına gizlediği kadın bedenleriyle bize aşina gelen bir gerçeğin.
Anlatılan bizim hikâyemizdir!
Ne kadar önyargılı olduğumu anladım kitap için. İlk okuduğumda yarım bıraktım ikinci kez okuduğumda zorlama okudum ama üçüncü kez okuduğumda elimden bırakmak istemedim. Değişik bir üslubu var. Bilinen distopik kitaplardan farklı. Tasvir unsurları o kadar fazla ki kıyafetleri,tiplemeleri,mekanları kafanızda oluşturabiliyorsunuz.
İşin acı yanı ise günümüzde belki rahibe kıyafeti olmasa da kadınların ne giyileceğine hala karışılması,onların tıpkı hikayedeki gibi kürtaj hakkının elinden alınması ya da bunu tartışma haline getirmeleri,kadınların birikim sahibi olmasına gösterilen tepkiler...Kısaca bugünün ataerkil tepkilerinin distopik romanda erkek faşizmi halinde anlatılmasıdır.
Bundan sonrası içerik hakkında bilgi içerir:
Amerikanın (özellikle Trump yönetimi akla geliyor) falanca zamanında geçen hikayede insanların neden olduğu çevre felaketleri nedeniyle doğurganlık önemli ölçüde azalmıştır. ABD ise nüfusu arttırmak için önlemler almıştır. Seçilmiş kadınları damızlık olarak kullanmak gibi.Devlet İncil'e göre yönetilmektedir ve bu aşırı dinci ortamda İncil yine Karanlık Çağ'daki gibi birilerinin tekelindedir.
Bir ismi yok bu kadınların. Hangi rütbelinin evine gönderildiyse onun ismi ile anılıyor.
Tabi tek suçlu erkekler mi? Tabi ki hayır. Hep söylemişimdir. Eğer Feminizm başarıya ulaşmamışsa bu hatanın büyük payı yine kadına aittir çünkü erkeği yetiştiren de yine kadındır. Kitapta sistem yanlısı kadınlar da var. Görevlerinin sadece üremek,erkeğe hizmet etmek,sistemin işleyişini sağlamak olduğunu düşünen. (Günümüzde de yok mu?)
Dizisi varmış bu arada izlemeyi düşünmüyorum. Fragmanı bile yeterince sinir bozarken tüm seriyi izlemeye dayanabilir miyim bilmiyorum.
çok sıradışı bir distopik roman ve her ayrıntısı ince ince düşünülmüş bir kurgu dünya. okuduktan sonra tek üzüldüğüm nokta ucunun açık bırakılmış olmasıydı.
Ben çok beğendim konusunu, tarzını. Çeviriden kaynaklanan sorunlar olmasa okumak çok keyifliydi. Bazı noktalarda kitabın çok ayrıntıya boğulması bazı noktaların da çok yüzeysel işlenmesi acemice yazılmış izlenimi oluşturuyor. Ancak özellikle bir bayan olarak tüylerim diken diken okudum. Konusu için okunmaya değer bence..
Okumaya başlayınca bir iğne batırılmış gibi hissettim .ilerledikçe sayfalar iğne daha da derine indi uyuştum...
Ne yazık ki distopya olarak görülmüyor. Bu geçiş öyküsü gerçek. Hala birşekilde yaşanıp ,bu fikirler uygulanıyor.
İşte bu yüzden daha da acıtıyor.
Yıllarca yeni baskısını bekledik biz okuyucular, gözümüz yollarda kaldı, nihayet doğan kitap sesimizi duydu ve yepyeni bir baskı ve çok güzel bir kapakla bizi buluşturdu, buradan bir kez daha çok teşekkürler doğan kitaba.. Muhteşem bir kitap. Bence distopya severlerin özellikle de kadınların kaçırmaması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Sert, rahatsız edici taraflarının yanında çok da ilgi çekici.Farklı bir konu, kesinlikle tavsiye ederim.
Öyle bir hikaye ki sadece hayal ürünü demek içimden gelmiyor. Şu anda hiçbir ülkede yaşanmayacağı anlamına da gelmiyor. Her şey öyle olası.
Yazarla tanışma kitabım. Açıkçası ben çok beğenemedim, neden bu kadar övüldüğünü anlayamadım.
Kendimi sık sık empati kurmaya çalışırken buldum ve sadece korkutucu. Umut ışığını çok az görerek karanlıkta debelenmek gibi, sonrasıysa belirsiz.
Bu senaryo gerçekleşseydi ne olurdu? İnsanın “İsyan ederdik tabi!” diyesi geliyor ama acaba gerçekten isyan eder miydik?
Önce diziyi izlemeseydim kitabın kurgusunu anlamayabilirdim. Anlatım tarzı insanı sıkıyor ve zor okunuyor beklentimin altında bir kitaptı.
"Fazla düşünmemeye çaba gösteriyorum. Başka şeyler gibi, şimdi düşünce de karneye bağlanmalı. Düşünmeye katlanılamayacak birçok şey var. Düşünmek şansını zorlayabilir insanın, benim amacım dayanmak oysa."
Karton Cilt, 384 sayfa
20Şubat2017 tarihinde, Doğan Kitap tarafından yayınlandı