Edebiyatımızın en özgün kalemlerinden Adalet Ağaoğlu ilk kez anılarıyla buluşturuyor okuru. Ağaoğlu, 1969-1997 arasını yansıttığı Damla Damla Günlerin ilk bölümünde, TRT yıllarından, sadece yazarak hayatını sürdürme kararı aldığı yıllara, oradan da 1977ye uzanan zaman diliminde, yakın çevresiyle birlikte Türkiyenin de yakın tarihine dönüşler yapıyor. Tüm o yıllar; kişiler, mekanlar, siyasal olaylar; hepsi tanıdık. Bilmedikleriniz, Adalet Ağaoğlunun kimi zaman ironik, kimi zaman sarsıcı üslubunda gizli.Yazarın yıllardır tuttuğu notları, günlükleri, tüm yalınlığıyla, olduğu gibi kitap satırlarında yerini aldı.Darbeye karşın, özellikle büyük kentlerdeki eylemlerin özlenen büyük dönüşümü sağlayacağına inanmak istiyorum. Bu dönüşüm hemen sağlanamasa da, artık uslu bir kuşak olarak kalmayı reddeden yeni gençlerin aktifliklerine saygı duyuyorum. Öğretim üyeleri de aynı duyguyla zaman zaman neredeyse ilericilikte öğrencilerinin arkasında kaldılar; onların altına düştüler. Ben ve benim gibiler de. Durmadan yakınırız, ama yapamayız. Yapabileceğim tek şey, bulabileceğim bütün cesaretimin ışığında şu topal romanı tamamlamak.
Edebiyatımızın en özgün kalemlerinden Adalet Ağaoğlu ilk kez anılarıyla buluşturuyor okuru. Ağaoğlu, 1969-1997 arasını yansıttığı Damla Damla Günlerin ilk bölümünde, TRT yıllarından, sadece yazarak hayatını sürdürme kararı aldığı yıllara, oradan da 1977ye uzanan zaman diliminde, yakın çevresiyle birlikte Türkiyenin de yakın tarihine dönüşler yapıyor. Tüm o yıllar; kişiler, mekanlar, siyasal olaylar; hepsi tanıdık. Bilmedikleriniz, Adalet Ağaoğlunun kimi zaman ironik, kimi zaman sarsıcı üslubunda gizli.Yazarın yıllardır tuttuğu notları, günlükleri, tüm yalınlığıyla, olduğu gibi kitap satırlarında yerini aldı.Darbeye karşın, özellikle büyük kentlerdeki eylemlerin özlenen büyük dönüşümü sağlayacağına inanmak istiyorum. Bu dönüşüm hemen sağlanamasa da, artık uslu bir kuşak olarak kalmayı reddeden yeni gençlerin aktifliklerine saygı duyuyorum. Öğretim üyeleri de aynı duyguyla zaman zaman neredeyse ilericilikte öğrencilerinin arkasında kaldılar; onların altına düştüler. Ben ve benim gibiler de. Durmadan yakınırız, ama yapamayız. Yapabileceğim tek şey, bulabileceğim bütün cesaretimin ışığında şu topal romanı tamamlamak.
Tatsız tuzsuz, yavan bir kitap."Günce" olmasına rağmen ne bir samimiyet var ne de kadın kaleminden çıktığına dair belirgin bir iz.Kuru bir üslup...70'li yıllarla ilgili izlenimler edinmek açısından okunabilir.Koskoca kitapta altını çizebileceğim tek bir cümle bulabildim:"Cahilleri çarçabuk doyuma ulaştıran sloganlardan bezginim."
Oldukça güzel bir dönem değerlendirme günlüğü. Okuduğunuz yazarların hayatlaeına pencereler açıyor.Tavsiye ederim.
50 yıl öncesinde insanın aya inişini, Oğuz Atay'ın ilk romanıyla yazar olarak kendini kabul ettirme çabasını, 71 darbesini, Deniz Gezmiş'in tutuklanışını, Türkiye Öğretmenler Sendikası diye bir sendika olduğunu vb. yazarın günlüğünden okuyup öğrenmek hem gülümsetti hem hüzünlendirdi. İşin acısı 50 yıl içinde benzer şeyleri tekrar tekrar yaşadığımızı ve toplum olarak ilerlemeyip gerilediğimizi görmek.
297 sayfa