MÜKEMMEL ANNELİK BENİ TEĞET GEÇTİ
"Nasıl doğdu?"
“Normal doğurdun değil mi?”
“Niye ağlıyor?”
“Bu çocuk aç.”
"Kucağa alıştırmışsın."
"Ben hamileyken 2 kilo almıştım, emzirirken 32 kilo verdim."
“Sen daha dur, bunlar iyi günlerin.”
“Saçını kestir, erkek çocuk uzun saçlı olmaz.”
Ve hemen her yeni annenin duyduğu o meşhur soru: "Emiyor mu?"
Anneliğimin ilk zamanlarında kendimle ve kitaplardan okuyup da “Böyle bir anne olacağım” diye yemin ettiğim, ancak çok kısa sürede tarumar olan mükemmel annelik hayallerimle savaştığım yetmiyormuş gibi bir de yeni anne dedektörleriyle savaştım; bu topraklarda doğuran tüm analar gibi.
Sonra bunlardan rahatsız olmamaya, hatta kendi üzerimizde kurduğumuz ve farklı biçimlerde karşımıza çıkan tüm bu baskılarla eğlenmeye; başta kendime, tüm büyük konuştuklarıma, hepsine #hihieved demeye başladım.
Annelik deneyimimde hiçbir şey, herkesin her şeyi bildiği ve anlattığı gibi olmadı.
Mükemmel annelik beni teğet geçti.
MÜKEMMEL ANNELİK BENİ TEĞET GEÇTİ
"Nasıl doğdu?"
“Normal doğurdun değil mi?”
“Niye ağlıyor?”
“Bu çocuk aç.”
"Kucağa alıştırmışsın."
"Ben hamileyken 2 kilo almıştım, emzirirken 32 kilo verdim."
“Sen daha dur, bu... tümünü göster
Bir kar fırtınasının tam ortasında doğan ikizlerin hayatı babalarının kararıyla sonsuza dek değişecekti. İki kardeş, başka evlerde birbirlerinden uzakta büyüyecekti. Zengin içeriği ve sürükleyici diliyle Diğer Yarım, uğruna büyük bedel ödenen bir sevginin heyecan verici öyküsünü şairane bir dille anlatıyor. Hayatta karşımıza çıkan beklenmedik olaylar ve geçmişin karanlık sırları açığa çıktığında yaşanan hayalkırıklıkları ve hüzün... Sevgi için inanç, inat ve kararlılıkla verilen bir savaş.
Bir kar fırtınasının tam ortasında doğan ikizlerin hayatı babalarının kararıyla sonsuza dek değişecekti. İki kardeş, başka evlerde birbirlerinden uzakta büyüyecekti. Zengin içeriği ve sürükleyici diliyle Diğer Yarım, uğruna büyük bedel ödenen bir sev... tümünü göster
Jessie, telefonda Max ile konuşurken kendisini vurup ölmüştür. Bunalıma girip evine kapanan Max bir radyo programına telefonla katılıp sorunlarından söz eder. Programın sunucusu olan genç ve güzel Clara günün birinde Maxın kapısını çalar. Ondan sonra her adımda insanı şaşırtan, Maxın şimdiye tutunma çabası içinde geçmişin hayaletleriyle boğuştuğu müthiş bir hikâye başlar. Ama bu romanda hiçbir şey göründüğü gibi değil. Balkanlardaki iç savaştan, Avrupa Birliğinin genişleme sürecine ve uyuşturucu ticaretine dek uzanan korkunç bir ilişkiler ağının yarattığı muammanın içine davet ediyoruz sizi.Avrupanın büyük bir bölümünün savaş yüzünden mahvolduğunun farkında mısın? Sağ kalanlara ihanet edildi, aşağılandılar ve unutuldular.Juli Zehnin ilk romanı Kartallar ve Melekler, insanı yalnızca düşünmeye zorlamakla kalmayıp içine işleyen, öfke dolu bir yapıt. En küçük ayrıntısında bile bir pırıltı gizli. İdeolojilerin çökmesinden sonraki dönemde karşıt dünyaları, okuyucuyu dehşete düşürerek gözler önüne seriyor. Trajik kahramanları Max ve Jessienin sıradışı ve umutsuz aşkının anlatıldığı romanın arka planında Balkanlardaki dram, hukukun aczi, soykırım, uluslarası çıkar ilişkileri ve şebekeler sorgulanıyor.Tüm olayları anlatmada kullanılan akıcı ve güncel dil, romanın kahramanlarının duyarlılığını ve güven yoksunluğunu da ortaya seriyor. Romanı okurken şimdiki zamanda sunulmuş bir anlatıyı dinler gibi oluyorsunuz
Jessie, telefonda Max ile konuşurken kendisini vurup ölmüştür. Bunalıma girip evine kapanan Max bir radyo programına telefonla katılıp sorunlarından söz eder. Programın sunucusu olan genç ve güzel Clara günün birinde Maxın kapısını çalar. Ondan sonra... tümünü göster
Kitap editörü Jörgen Hofmeester, son derece sıkıcı bir burjuva varoluşu içinde yaşayan emeklilik yaşının eşiğinde bir Amsterdamlıdır. Roman, canından çok sevdiği iki kızından küçük olanı Tirza'nın mezuniyet partisi için suşi hazırladığı sahneyle açılır. Bir Dostoyevski romanında olduğu gibi görünüşte sakin başlayan şeyler engellenemez şekilde açılacak, tırmanacaktır. Okur yaklaşmakta olan Kader'in ayak seslerini işitir.
Romanın sayfaları açıldıkça Hofmeester'ın sürprizsiz, sakin hayatının katmanları da belirsizliklere doğru açılır. Seneler önce, çocukluk aşkına kaçan karısı beklenmedik şekilde ortaya çıkar ve onun huzurlu, şık evini alaşağı eder. Gözbebeği Tirza'sı erkek arkadaşıyla Afrika'ya gideceğini bildirir. Üstelik delikanlı gece gibi bir zencidir. Hofmeester bu gence baktığında 11 Eylül saldırısını düzenleyen Muhammet Atta'dan başka bir şey göremez.
Her şey alaşağı olmaya devam eder. Hızla ve tuhaf bir biçimde. Küresel ekonomi çalkalanmaktadır. Hofmeester uzun yıllardır biriktirdiği servetini ve kendisiyle kızlarına kurduğu güven dolu geleceği bir gecede kaybeder.
Kitap editörü Jörgen Hofmeester, son derece sıkıcı bir burjuva varoluşu içinde yaşayan emeklilik yaşının eşiğinde bir Amsterdamlıdır. Roman, canından çok sevdiği iki kızından küçük olanı Tirza'nın mezuniyet partisi için suşi hazırladığı sahneyle... tümünü göster