Türkiyenin evrensel yazarı Yaşar Kemal YKYde... Yaşar Kemal Anadolunun binlerce yıllık kültüründen beslenerek yazdığı büyük ve modern romanlarla, ABDden İngiltereye, İtalyadan Tunusa, Norveçten Kanadaya, dünyanın dört bir yanında tanındı. Yazdıkları doğu ile batı arasında köklü bir kültürün ve verimli bir coğrafyanın yarattığı, çağlar ötesi gür ses olarak kabul edildi, sevilerek okundu; okunuyor. 15 Ocakta okurla buluşacak 40 olağanüstü kitabın tasarımında Abidin Dinodan Avni Arbaşa, Turan Eroldan Bedri Rahmi Eyuboğluna kadar pek çok Türk ressamın resimleri ve Ara Gülerin fotoğrafları kullanıldı. Türkiyenin Evrensel Yazarı Yaşar Kemal tüm Yapıtlarıyla karşınızda. TADIMLIKAkçasazın Ağaları tarihle, zamanla, düzenle hesaplaşmanın hikayesidir. Ağalar çökerken yanı başlarında yeni bir tarih yazılır, değişme kaçınılmazdır. Güçlüler dövüşürken doğa da ses verir.Demirciler Çarşısı Cinayeti birbirini yok etmek için tüm hünerlerini, olanaklarını, güçlerini, bundan da öte akıllarını, nefretlerini ve kinlerini kullanan iki ağanın ayakları altında ezilen toprağın, toprağın insanlarının ve yeşerttiği doğanın büyük efsanesidir. Lanet, çıktığı bağrı vuracaktır. Yaşar Kemal sadece Mitterrandın kalbindeki sevgili halk ozanı değil. Yaşar Kemal edebiyatın bir devi.Andre Clavel, Nouvelles Litteraires, (Fransa)Demirciler Çarşısı Cinayeti birbirlerini yok etme amacıyla tüm hünerlerini kullanan iki karşıt grup arasında kalan ülkenin kaderi üzerine dev lanet okumayı konu ediyor.Alain Bosquet, (Fransa)Eski rapsodilerin epik esinini, gücünü, doğa aşkının usta bir lirizmiyle iç içe sokarak, Yaşar Kemal, bize büyüleyici kişilikler çiziyor ve bizi kapıp götüren bu destandan ayrılmak çok güç oluyor. Bulletin Critique du Livre Française, (Fransa) Dramatik devinim öylesine canlı bir şekilde anlatılmış ki, insan Torosların eteklerinde kimi zaman bir kovboy filmi kimi zaman da bir Shakespeare trajedisi izlediği kanısına kapılıyor. Christian Guidicelli, Guide Lire, (Fransa)
Türkiyenin evrensel yazarı Yaşar Kemal YKYde... Yaşar Kemal Anadolunun binlerce yıllık kültüründen beslenerek yazdığı büyük ve modern romanlarla, ABDden İngiltereye, İtalyadan Tunusa, Norveçten Kanadaya, dünyanın dört bir yanında tanındı. Yazdıkları doğu ile batı arasında köklü bir kültürün ve verimli bir coğrafyanın yarattığı, çağlar ötesi gür ses olarak kabul edildi, sevilerek okundu; okunuyor. 15 Ocakta okurla buluşacak 40 olağanüstü kitabın tasarımında Abidin Dinodan Avni Arbaşa, Turan Eroldan Bedri Rahmi Eyuboğluna kadar pek çok Türk ressamın resimleri ve Ara Gülerin fotoğrafları kullanıldı. Türkiyenin Evrensel Yazarı Yaşar Kemal tüm Yapıtlarıyla karşınızda. TADIMLIKAkçasazın Ağaları tarihle, zamanla, düzenle hesaplaşmanın hikayesidir. Ağalar çökerken yanı başlarında yeni bir tarih yazılır, değişme kaçınılmazdır. Güçlüler dövüşürken doğa da ses verir.Demirciler Çarşısı Cinayeti birbirini yok etmek için tüm hünerlerini, olanaklarını, güçlerini, bundan da öte akıllarını, nefretlerini ve kinlerini kullanan iki ağanın ayakları altında ezilen toprağın, toprağın insanlarının ve yeşerttiği doğanın büyük efsanesidir. Lanet, çıktığı bağrı vuracaktır. Yaşar Kemal sadece Mitterrandın kalbindeki sevgili halk ozanı değil. Yaşar Kemal edebiyatın bir devi.Andre Clavel, Nouvelles Litteraires, (Fransa)Demirciler Çarşısı Cinayeti birbirlerini yok etme amacıyla tüm hünerlerini kullanan iki karşıt grup arasında kalan ülkenin kaderi üzerine dev lanet okumayı konu ediyor.Alain Bosquet, (F... tümünü göster
Yıllar oldu bu kitabı okuyalı... Bu kitap şu cümleyle başlıyordu.
'' O güzel insanlar, o güzel atlara bindiler çekip gittiler'' Aslında bu cümle öykünün en net özetidir. Büyüleyici bir perde sarıp sarmalar sizi. Okudukça daha çok merak sarar sizi. Yaşar Kemal'in kitaplarında bu hep böyledir. Bu çizgiyi bütün kitaplarında korur. Her cümlede doğaya karışırsınız. Toprağa, ağaca, akan kana...Bir cinayete tanık olursunuz. Sanki sizde ordasınız, yanı başınızda olmuştur sanki tüm olup bitenler... Evet kitap kokusunda kendine hayat biçenler.... O güzel inşalar o güzel atlara bindiler çekip gittiler
Konu güzel fakat 300 sayfa ile de anlatılabilirdi bence.
***SPOILER***
Alıntı:
"Derviş Bey kayalıkları körüklü çizmesiyle bir uçtan bir uca gidip geliyor, arada bir göz ucuyla da kayalıkların üstüne ağzı yukarı serilip kalmış eli arkasına bağlanmış Mustafa Beye bakıyordu. Ayaklarını da dizlerine kadar Hidayet sıkı sıkıya bağlamıştı. Bu yüzden Mustafa Bey yanan kayalığın üstünde kazık gibi uzun duruyordu. Derviş Beyin gözü Mustafa Beyin hayasına gidiyordu ister istemez. Ve Derviş Bey onun hayasını hiç istemediği halde düşünüyordu. Buruşmuş, küçülmüştü. Gittikçe de buruşuyor, küçülüyor, kararıyordu. Neredeyse bacaklarının arasında yitip gidecekti. Ve soylu insanların ve soylu atların hayaları uyurken küçük olur... Uyandığı zaman, azdıkça büyür. Kadim insanlık insanın soylusunu mutlaka hayasıyla ölçmüştür. İnsanın her yeri, burnu, dudakları, çenesi, uzun bacakları, ince bilekleri, soyluluk gösteren başka yerleri değişir ama, soylu bir kimsenin, bir atın hayası değişmez. Eski Yunanda, Romada ayağın ikinci parmağının ötekilerden uzunluğu soyluluk alametidir. Yalan, uydurma... Hayayı bilmiyorlardı onlar, yozlaşmış Yunan, Roma toplumu."
Gerçekten sürekli epik ve pastoral anlatımlarla uzatılmış bir roman. O kadar uzatılmış ki konu taşağa bile geldi çattı bir yerde. İşlendiği dönem ile ilgili nostaljik anlatımın da bol olduğu ağdalı bir hikaye. Serinin ikinci ve son kitabını da okuyacağım.
Karton Cilt, 584 sayfa