Hakkari dolayları yurdumuzun en engebeli, aşılmaz dağlarla çevrili, yolsuz, ıssız bir köşesidir. Her yanını kuşatan dağların yükseklikleri 4000 metreye yaklaşır. Burada vadiler de uçurumlar halindedir. Dağlarda toktağan (hiç erimeyen karlar), hatta küçük buzul kitleleri bulunmaktadır. Bu dağlara çok kar düşer. Yağmur çok yağar. Sular, bu engebeli bölgede derin ve korkunç vadiler açar. - Milliyet Turizm Rehberi / Ferid Edgü, Kimse ve Hakkaride Bir Mevsimle başlayan yolculuğunu, bu öykülerle sürdürüyor. TADIMLIKYüreği ağzındaydı. Bir gün, karların eriyip otların yeşerdiği bir Mayıs günü, sürüsünden bir koyunla bir kuzuyu alıp, hiç kimselere hiçbir şey söylemeden yola koyulmuş, koyunun sütünü, kuzusuyla paylaşarak bu tepeyi aşıp bu yamaca varmıştı. Uzaktan dolambacı gördüğünde yüreği ağzına geliyordu. Kendisini öylesine bırakmıştı ki yamaçtan aşağı, daha yamacın ortasını bulmadan tüm bedeni kaya ve maki sıyrıklarıyla kaplanmıştı. Bin yamalı gömleği yırtılmış, sıyrıklarından kanlar akmaya başlamıştı. Tam o sırada köpeğinin havlamalarını duymuştu. Sürüyü bırakıp küçük çobanı izleyen köpek, tepeden kendini bırakmış, ona doğru koşuyordu. Yüreğine bir güven duygusu gelmişti köpeğini görünce, kanayan sıyrıklarının acısını unutmuştu.
Hakkari dolayları yurdumuzun en engebeli, aşılmaz dağlarla çevrili, yolsuz, ıssız bir köşesidir. Her yanını kuşatan dağların yükseklikleri 4000 metreye yaklaşır. Burada vadiler de uçurumlar halindedir. Dağlarda toktağan (hiç erimeyen karlar), hatta küçük buzul kitleleri bulunmaktadır. Bu dağlara çok kar düşer. Yağmur çok yağar. Sular, bu engebeli bölgede derin ve korkunç vadiler açar. - Milliyet Turizm Rehberi / Ferid Edgü, Kimse ve Hakkaride Bir Mevsimle başlayan yolculuğunu, bu öykülerle sürdürüyor. TADIMLIKYüreği ağzındaydı. Bir gün, karların eriyip otların yeşerdiği bir Mayıs günü, sürüsünden bir koyunla bir kuzuyu alıp, hiç kimselere hiçbir şey söylemeden yola koyulmuş, koyunun sütünü, kuzusuyla paylaşarak bu tepeyi aşıp bu yamaca varmıştı. Uzaktan dolambacı gördüğünde yüreği ağzına geliyordu. Kendisini öylesine bırakmıştı ki yamaçtan aşağı, daha yamacın ortasını bulmadan tüm bedeni kaya ve maki sıyrıklarıyla kaplanmıştı. Bin yamalı gömleği yırtılmış, sıyrıklarından kanlar akmaya başlamıştı. Tam o sırada köpeğinin havlamalarını duymuştu. Sürüyü bırakıp küçük çobanı izleyen köpek, tepeden kendini bırakmış, ona doğru koşuyordu. Yüreğine bir güven duygusu gelmişti köpeğini görünce, kanayan sıyrıklarının acısını unutmuştu.
'' Yıllar yıllar önceydi...''
Bir büyülü düşe doğru yola çıkan bir seyyah... Yabancı olan o muydu yoksa karşısındakiler mi?
Hiç duyulmayan sözcükleri fısıldayan duvar ustası ve geçmişi... Ve Yakup... Yakup'un iç sesinde ''YENİ...''
Yeni: hiç duymadığı sözcükler mi....O öyküde usulca size fısıldayacak...
Mirza: İbraham doğru mu söyler hoca? İbrahamın hikayesinde aranan hakikat belki de hepimiz için aranan hakikat...
Ve kitabın son sayfasına düşen Kerem'in hikayesi doğu öykülerinde bir çığlık görmeyen gözlere, duymayan kulaklara lal olan dilleredir:
-kerem, bende büyümeden ölecek miyim? diye sordu
-niçin ölesin dedim
-herkes ölüyor,dedi. gece oluyo, herkes ölüyo.
-sana bir şey olmaz dedim
-öyleyse benide yanında götür.dedi.ben yanındayken sana bir şey olmaz.
-peki anan,baban,kardeşlerin,koyunların,köeklerin ne olacak?
-hepsi ölecek dedi.n'assa hepsi ölecek.
-ben senlen gelem.beni sen kurtar. ben de seni kurtarırım.''
Karakteristik bir anlatımı olmayan, etkisiz öyküler yazmış yazar abimiz. Bir öykücüden daha güzel bir dil beklerdim doğrusu. Ama bir oturuşta okumak için alınabilir.