Tarık Buğra bu romanında Türkiyenin tek parti egemenliğindeki cumhuriyetten çok partili rejime, demokrasiye geçiş aşamasını, Cumhuriyet döneminin kavşaklarını ele alan öteki romanlarında olduğu gibi, yine Anadolu taşrasından, oraya özgü insanların dünyasından ele alıyor. Ancak bu kez, daha önce mağduriyet hallerinde, hırpalanan, bastırılan yanları ile tipleştirilen bu insanların, DPnin harekete geçirdiği bireysel kâr, kazanç, girişim, hırs ve saikleri ile sarmalanmış portreleri ön plandadır. Tarık Buğra, bu eserinde hem bu ortamın demokrasinin yüce siyasal değerleri ve amaçları ile muhataralı ilişkisini sorguluyor, hem de bu ortam ve insan ilişkileri bağlamında bir aşk hikâyesini aşk kavramının labirentlerinde dolaştırarak anlatıyor.
Tarık Buğra bu romanında Türkiyenin tek parti egemenliğindeki cumhuriyetten çok partili rejime, demokrasiye geçiş aşamasını, Cumhuriyet döneminin kavşaklarını ele alan öteki romanlarında olduğu gibi, yine Anadolu taşrasından, oraya özgü insanların dünyasından ele alıyor. Ancak bu kez, daha önce mağduriyet hallerinde, hırpalanan, bastırılan yanları ile tipleştirilen bu insanların, DPnin harekete geçirdiği bireysel kâr, kazanç, girişim, hırs ve saikleri ile sarmalanmış portreleri ön plandadır. Tarık Buğra, bu eserinde hem bu ortamın demokrasinin yüce siyasal değerleri ve amaçları ile muhataralı ilişkisini sorguluyor, hem de bu ortam ve insan ilişkileri bağlamında bir aşk hikâyesini aşk kavramının labirentlerinde dolaştırarak anlatıyor.
Türkiyenin kuruluşundan Adnan Menderesli dönemlerine kadar olan süreçteki dönemeci hafif de romantizm katarak anlatmış..Etkileyici ama sarsıcı değil..Tema pek yüzeysel işlenmiş..
271 sayfa