...Anahtarı bulmak için bedeni aramam gerektiğini biliyordum, bu yüzden kapağı kaldırdım ve duvara dayadım; ve sonra ruhumu korku ile dolduran bir şey gördüm. Kont orada yatıyordu, ama sanki gençliği yenilenmiş gibi görünüyordu, çünkü beyaz saçları ve bıyığı karanlık bir demir grisine dönüşmüştü; yanakları daha dolgundu ve beyaz derisinin altı yakut kırmızısı görünüyordu; ağzı her zamankinden de kırmızıydı, dudaklarında taze kan damlaları vardı ve ağzının kenarlarından aşağı akıyor, çenesinden ve boynundan süzülüyordu. Derin, alev alev gözleri bile şişmiş etlerin arasına gömülmüş gibi görünüyordu, çünkü gözkapakları ve göztorbaları kabarmıştı. Sanki korkunç yaratık tamamen kanla dolmuş gibiydi; doygunluk içinde bitkin düşmüş, pis bir sülük gibi yatıyordu orada...
Dracula...
Gerilim ve korku türünün başyapıtı...
Viktorya Dönemi'nin aşırı ahlakçı görünümünün ardında yatan karanlığı ve ikiyüzlülüğü açığa vuran bir anlatı. Stoker bu yapıtıyla, yaşadığı dönemin ahlakçı ve bilimci ütopyacılığını, kana susamış bir vampirin şahsında, ustalıklı bir biçimde eleştiriyor.
...Anahtarı bulmak için bedeni aramam gerektiğini biliyordum, bu yüzden kapağı kaldırdım ve duvara dayadım; ve sonra ruhumu korku ile dolduran bir şey gördüm. Kont orada yatıyordu, ama sanki gençliği yenilenmiş gibi görünüyordu, çünkü beyaz saçları ve bıyığı karanlık bir demir grisine dönüşmüştü; yanakları daha dolgundu ve beyaz derisinin altı yakut kırmızısı görünüyordu; ağzı her zamankinden de kırmızıydı, dudaklarında taze kan damlaları vardı ve ağzının kenarlarından aşağı akıyor, çenesinden ve boynundan süzülüyordu. Derin, alev alev gözleri bile şişmiş etlerin arasına gömülmüş gibi görünüyordu, çünkü gözkapakları ve göztorbaları kabarmıştı. Sanki korkunç yaratık tamamen kanla dolmuş gibiydi; doygunluk içinde bitkin düşmüş, pis bir sülük gibi yatıyordu orada...
Dracula...
Gerilim ve korku türünün başyapıtı...
Viktorya Dönemi'nin aşırı ahlakçı görünümünün ardında yatan karanlığı ve ikiyüzlülüğü açığa vuran bir anlatı. Stoker bu yapıtıyla, yaşadığı dönemin ahlakçı ve bilimci ütopyacılığını, kana susamış bir vampirin şahsında, ustalıklı bir biçimde eleştiriyor.
Bu muazzam eseri değerlendirirken yazıldığı tarihi göz önünde bulundurmak şart. Bu ayrıntıya bakmadan da yeterince etkileyici ve başarılı ama gerek günlük şeklindeki yazım dili gerekse korku öğelerinin aktarımındaki şiirsellikle çağının en önemli eseri gerçekten. Ayrıca vampir temasını roman olarak işleyen ilk eserlerden biri olarak da tarihte haklı bir yere sahip.
Genelde sinemaya uyarlanan eserlerde önce kitabı okumaktan yanayımdır. Fakat bir çoğunda bu sıralamaya uyamıyorum maalesef. Bu eserde de yaklaşık 13 yıllık bir farka imza atmış oldum. Bu vesile ile benim gibi önce filmi izlemiş olanlar için bir değerlendirme yapacak olursam, 1992 yapımlı Coppola uyarlamasının bazı detaylarda kitaba oldukça sadık kalmakla birlikte genel bakıldığında bayağı farklı yorumlandığını en önemlisi de kitaba göre fazla romantik kaldığını söyleyebilirim. Tabi bu filmin güzelliğini değiştirmiyor bence. Yalnızca kitabın olması gerektiği gibi çok daha karanlık olduğunu belirtmemde fayda var.
Dracula'yı salt korku ya da gotik edebiyatından bir örnek ya da korku edebiyatının baş yapıtlarından biri olarak tasvir etmek eseri sıradanlaştırmak olacaktır.
Her şeyden önce, tarihten ilham alınarak 1800'lü yılların sonunda ortaya konan bir karakter, kendinden sonraki yüzyıllara ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Bugün benzer tarzda hengi kitabı incelerseniz inceleyin, temel dayanağı Dracula'dır. Binlerce yıl öncesinde günümüze kadar ulaşan; korkulan, iğrenilen bir varlıktan yakışıklı, güzel, şık, alımlı kimi zaman da sevimli bir kişiliğe bürünmesindeki en büyük etkendir belki de Dracula. Mina'nın Dracula ve gelinlerine acıyarak bakışı, yok oluşlarında bir huzur belirtisi arayışı; Van Helsing'in onları yok etme anındaki psikolik gelgitleri, bir zamanlar onların da insan olduğunu hatırlatır.
Stroker, binlerce yıllık vampirlerle ilgili mitolojik hikayeleri bir araya getirerek çok başarılı bir roman sunuyor ki; o roman, günümüz edebiyatına ve sinemasına örnek olmaya devam ediyor. Kitabın içinde Van Helsing bu hikayelere üstü kapalı değiniyor.
Karakter oluşumunda 3. Vlad'dan ilham alınması da ironik... Hayali dünyanıza bir vampir arıyorsanız, yüzlerce masumu kazığa geçiren acımasız birinden ilham almaktan daha doğru ne olabilir ki... Gerek Kazıklı Voyvoda'nın gerekse Kanlı Kontes Elizabeth Bathory'nin dünyada bıraktığı izlenim bu yönde.
19.yy'da yazılan bir eserin edebi diline sahip, nazik ve mesafeli.. Karakterler arasındaki saygı, edep ve nezaket çağımızın anlayamayacağı ya da yaşayamayacağı cinsten.
Tam emin olmamakla beraber Drakula'nın vampir edebiyatını başlatan kitap olduğunu düşünüyorum. Çevirisinden mi kaynaklanıyor emin değilim fakat yer yer sıkan bir anlatımı var. Kitap Jonhattan Harker isimli bir beyefendinin Drakula'nın şatosuna gitmesiyle başlıyor. Sonrasında günlüğünden başına gelenleri anlatmaya başlıyor. Vampir edebiyatıyla ilgilenen herkes ilk olarak bunu okumalı diye düşünüyorum.
Fena değildi ama ben filmlerini daha çok sevdim :( özellikle keanu reeves olanı :))))))
Sinema ve edebiyat dünyasında ciddi bir yer işgal eden Dracula ve Abraham Van Helsing karakterlerinin yaratılması bir yana, tüm romanın, karakterlerin tuttukları günlüklerin bütününden oluşacak şekilde kurgulanması bence bu kitabı korku edebiyatının baş tacı yapıyor.
Filmi, kitaba bağlı kalarak çekilmiş olasa da filminde önemli değişiklikler var. En önemlisi SPOİLER:
Mina harker Kont'a aşık olmuyor, tam tersine öldürülmesi için yardım ediyor. Filminde, Van helsing'in Mina harker'i hipnotize edip Drakula'nın nerede olduğu hakkında bilgi alması yerine başka bir şekilde bilgi aldığı işlenmiş.
Sadede gelecek olursam, gotik edebiyatın gerçekten önemli parçası arasında yerini alan bir kitap :)
Kitabın ilk yarısı özellikle Lucy ile ilgili kısımları oldukça heyecanlıydı, eminim konuyu bilmesem çok da esrarengiz gelirdi. Fakat kitap ilerledikçe Dracula avcılıktan av konumuna düşüyor haliyle gözümüzdeki değerini de yitiriyor. Dracula'yı ,belki de başka karakterlerin gözünden gördüğümüz için, Dracula yapan neydi anlayamıyoruz. Asıl temel bu kitap olmasına rağmen zaman geçtikçe, hikayenin üzerine yeni fikirler eklendikçe güzelleştiği kanaatindeyim.
Tabiki bu kitabı bir klasik olarak nitelendiriyorum ve gerçekten zor okumama rağmen süper buldum.. ve okuduğum her vampirden bir parça dracula da bulmak neden klasik olarak olarak nitelendiriliyor daha iyi anlamamı sağladı.
Ciltsiz, 422 sayfa
Haziran2003 tarihinde, İthaki Yayınları tarafından yayınlandı