Dünya Tarihinde En Etkin 100 Eşcinseli yazmadan önce yayımladığı romanlarla eleştirmenlerden övgüler alan Paul Russel, eşcinsellik araştırmaları üzerine dersler verdiği Vassar Collegede öğretim üyeliği görevini yürütüyor. Paul Russell yapıtında, 2400 yıllık insanlık tarihini ilk çağlardan günümüze kadar tarayarak, eşcinsel yaşamın genel bir krokisini çıkarıyor. Başka bir deyişle, tarihteki ünlü eşcinselleri teşhis etmekten çok, listesine aldığı yüz kişinin eşcinsel kültüre katkılarını araştırıyor. Yazar, Socratesten Sapphoya, Michelangelodan Leonardo da Vinciye, Büyük İskenderden Shakspearee, Oscar Wildedan Rock Hudsona, Madonnaya kadar bu insanların her birinin, hem genelde tarihi nasıl etkiledikleri, hem de özelde eşcinsel kimliğini nasıl etkiledikleri konusunda ölçümler değerlendirmeler yapıyor. Sansürsüz ve nesnel olan bu değerlendirmeler nedeniyle, ele aldığı kadınların ve erkeklerin yaşamlarını yeniden keşfediyor; dahası, onların biyografilerine, bastırılmış cinselliklerinin öyküsünü ekliyor. Bunu yaparken de oldukça belgeci bir tutumda çalışmayı tercih ediyor Russell. Kimi yazarlarca geç kaldığı bile öne sürülen böylesine düzeyli bir yapıtın, genç ya da yaşlı, erkek ya da kadın, eşcinsel ya da heteroseksüel herkesçe ilgiyle karşılanacağına inanıyoruz.
Dünya Tarihinde En Etkin 100 Eşcinseli yazmadan önce yayımladığı romanlarla eleştirmenlerden övgüler alan Paul Russel, eşcinsellik araştırmaları üzerine dersler verdiği Vassar Collegede öğretim üyeliği görevini yürütüyor. Paul Russell yapıtında, 2400 yıllık insanlık tarihini ilk çağlardan günümüze kadar tarayarak, eşcinsel yaşamın genel bir krokisini çıkarıyor. Başka bir deyişle, tarihteki ünlü eşcinselleri teşhis etmekten çok, listesine aldığı yüz kişinin eşcinsel kültüre katkılarını araştırıyor. Yazar, Socratesten Sapphoya, Michelangelodan Leonardo da Vinciye, Büyük İskenderden Shakspearee, Oscar Wildedan Rock Hudsona, Madonnaya kadar bu insanların her birinin, hem genelde tarihi nasıl etkiledikleri, hem de özelde eşcinsel kimliğini nasıl etkiledikleri konusunda ölçümler değerlendirmeler yapıyor. Sansürsüz ve nesnel olan bu değerlendirmeler nedeniyle, ele aldığı kadınların ve erkeklerin yaşamlarını yeniden keşfediyor; dahası, onların biyografilerine, bastırılmış cinselliklerinin öyküsünü ekliyor. Bunu yaparken de oldukça belgeci bir tutumda çalışmayı tercih ediyor Russell. Kimi yazarlarca geç kaldığı bile öne sürülen böylesine düzeyli bir yapıtın, genç ya da yaşlı, erkek ya da kadın, eşcinsel ya da heteroseksüel herkesçe ilgiyle karşılanacağına inanıyoruz.