88 dergi izlemişim. Bu sene en çok tartışmalara odaklandım. Dahası odaklanmak istedim. Olmadı. Tartışma, neredeyse hiç yoktu. Çatışmasız Aydınlık ismini vermek istedim bu duruma. Bir iki tartışmaya rastladım, onların da bir kısmından Dergiler… Dergiler… bölümünde bahsettim, bir kısmını da Poetik Alıntılar bölümüne alıntıladım. Tartışma, iyi mi kötü mü? Bence iyi. Seviye korunuyorsa neden kötü olsun ki! Dikkati sivriltir, dimağları açar.
Bu sene hayatımda hiç olmadığı kadar konuşmalar yaptım, konferanslar verdim, kitaplar imzaladım. Üniversitelerde ve başka yerlerde. Çoğu genç kitlelerdi. Şunu fark ettim: İnsanlar şiiri ve edebiyatı seviyor. Şairlerle, yazarlarla karşılaşmaktan mutluluk duyuyorlar. Burada bir hinlik var mı peki? Sanmam. Ne var ki, edebiyatın ve şiirin popüler olan üzerinden kitlelere ulaştığı algısı ya da gerçeği, biraz da, nitelikli edebiyatın toplumla kuracağı ilişki kanallarının ihmal edilmesiyle ilgilidir. Toplumu dizayn etmeye kalkışmak elbette boşa çıkıcı bir uğraştır ama şairin sesi ile toplumun sesinin bir yerlerde kesişmesi gerekir. Aksi takdirde, şiir, salt şairler arası bir diyalog aracına dönüşür ki bu, şiir için en büyük çıkmazlardan biridir.
Türkiye’nin kendi özgün realitesini oluşturabilmesi için şairlerin ve yazarların katkılarına çok ihtiyacı var. Türkiye’nin bunu hissetmesi gerekiyor. Şairlere, yazarlara, edebiyatçılara kulak vermesi gerekiyor. Liselerin, üniversitelerin, kurumların eğitim faaliyetlerinin, yönetici kadronun nitelikli sanat ve sanatçı ile bir şekilde buluşturulması gerekiyor. Edebiyatı ve şiiri ayakları yere basmayan bir uğraş olarak gören zihinsel yanlışlığın düzeltilmesi gerekiyor. Bu anlamda siyasete ve siyasetçilere çok iş düşüyor. Bir toplumun kendi gerçeğine bakabilmesi ve onu görebilmesi için dış zenginlik kadar iç zenginliğe de ihtiyacı var. Dış zenginliğin ve gücün yegane amaç olarak görülmesi modern bir algıdır ve doğru değildir. Dünyaya dayatılmış bir realitedir.
*Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, güzel bir uygulamaya imza atmıştı; edebiyat ve kültür adamlarıyla aylık toplantılar yapıyordu. Bilebildiğim kadarıyla bu uygulamaya son verildi. Oysa sevindirici bir adımdı ve benim acizane kanaatim sürdürülmesi gerekirdi. Takdir elbette kendilerinin ama bizim gönlümüz bu uygulamanın yeniden hayata geçirilmesini ister. Türkiye’nin gelecek inşasında, bu adımın, tahminlerin üzerinde katkıları olacağını sanıyorum.
*
Şiir, şairin ilgi alanı değil, varoluş üslubudur. İlgi alanı tanımına eğer bir yer arayacaksak, bu yer toplumun kalbi ve zihnidir. Toplumun ilgi alanı ve biçimi, geleceğin inşasını ayakta tutacak sütunların çimentosunu oluşturur. İlgi, bir bakıma kaderdir. Kader ipliklerinin aydınlık kıvrımları ve neşeli düğümleri bilge insanların, güçlü şairlerin, dâhi sanatçıların ellerinde biçim alır. Çünkü asıl güç, elle tutulamayan olandadır. Hatta bazen gözle görülemez olandadır. Sadece hisseder ve yaşarız. Aşk gibi. Hayat, aslında, aşktan yapılmış bir heyecan kulübesidir. İnsanın içindeki bu kulübeyi açığa çıkaracak ve ona dirilik aşısını aşılayacak olanları toplumun önüne çıkarmak gerekir. Topluma sirayet eden hayata sirayet eder. Toplum derken neyi kastettiğimizi de ifade edelim. İspanyol filozof Ortega y Gasset’i yardıma çağıralım burada. Gasset’e göre ortalama insana etki eden topluma etki etmiş olur.
*Bu sene yıllık için şiir kitaplarını iki değerli şair değerlendirdi: Hüseyin Alemdar ve Kahraman Çayırlı. Kendi beğenileri ve ilgileri çerçevesinde seçtikleri kitaplar üzerine önemli tespitlerde ve eleştirilerde bulundular ve yıllığa değer kattılar. Her iki dostuma da teşekkür ediyorum. Elbette 2012 yılında çok sayıda şiir kitabı yayınlandı ama doğaldır ki bunların hepsini değerlendirmek yıllığın sınırlarını aşardı. Bu tür durumlarda, -tıpkı yıllığa şiir seçiminde olduğu gibi- değerlendirme yapanın tercihleri belirleyici olur ve ister istemez sınırlı sayıda kitap ele alınır. Aksi takdirde yıllığın imkânlarını zorlamış olurduk.
Dergilerin taranmasında bana çok katkıları olan Tuba Gizem’e de teşekkür ediyorum. Okul tatilini ve arkadaşlarıyla geçireceği zamanı bu zahmetli işe ayırdı.
*
İyi okumalar.
88 dergi izlemişim. Bu sene en çok tartışmalara odaklandım. Dahası odaklanmak istedim. Olmadı. Tartışma, neredeyse hiç yoktu. Çatışmasız Aydınlık ismini vermek istedim bu duruma. Bir iki tartışmaya rastladım, onların da bir kısmından Dergiler… Dergiler… bölümünde bahsettim, bir kısmını da Poetik Alıntılar bölümüne alıntıladım. Tartışma, iyi mi kötü mü? Bence iyi. Seviye korunuyorsa neden kötü olsun ki! Dikkati sivriltir, dimağları açar.
Bu sene hayatımda hiç olmadığı kadar konuşmalar yaptım, konferanslar verdim, kitaplar imzaladım. Üniversitelerde ve başka yerlerde. Çoğu genç kitlelerdi. Şunu fark ettim: İnsanlar şiiri ve edebiyatı seviyor. Şairlerle, yazarlarla karşılaşmaktan mutluluk duyuyorlar. Burada bir hinlik var mı peki? Sanmam. Ne var ki, edebiyatın ve şiirin popüler olan üzerinden kitlelere ulaştığı algısı ya da gerçeği, biraz da, nitelikli edebiyatın toplumla kuracağı ilişki kanallarının ihmal edilmesiyle ilgilidir. Toplumu dizayn etmeye kalkışmak elbette boşa çıkıcı bir uğraştır ama şairin sesi ile toplumun sesinin bir yerlerde kesişmesi gerekir. Aksi takdirde, şiir, salt şairler arası bir diyalog aracına dönüşür ki bu, şiir için en büyük çıkmazlardan biridir.
Türkiye’nin kendi özgün realitesini oluşturabilmesi için şairlerin ve yazarların katkılarına çok ihtiyacı var. Türkiye’nin bunu hissetmesi gerekiyor. Şairlere, yazarlara, edebiyatçılara kulak vermesi gerekiyor. Liselerin, üniversitelerin, kurumların eğitim faaliyetlerinin, yönetici kadronun nitelikli sanat... tümünü göster
Karton Cilt, 243 sayfa
Mart2013 tarihinde, Edebiyat Ortamı Yayınları tarafından yayınlandı