Günümüz Kazak edebiyatının önde gelen imzalarından ve halen Cumhurbaşkanı baş danışmanı olan Abiş Kekilbayev'in Efsanenin Sonu adlı romanı, Orta Asya'nın zengin tarih derinliklerinden bugüne bir iletişim kanalı açıyor. Tarihin büyük cihangirlerinin kendi kaderleri karşısındaki acziyetlerini çarpıcı bir dille anlatıyor.
Efsanenin Sonu, fethettiği ülkelerin sayısını bile unutmuş büyük bir imparatorun, romandaki adıyla Han'ın bir insan olarak portresine eğiliyor ve oradan insan psikolojisine dair ilginç tespitlerde bulunuyor. Fethettiği diyarlardan ülkesine dönen muzaffer Han, kendisi ayrıldıktan sonra başkentinde göklere ser çeken mavi bir minarenin yapıldığını farkediyor dönüşünde. Daha şehre girmeden dikkatleri üzerinde toplamayı başaran bu minarenin kim tarafından yapıldığını veya yaptırıldığını merak eden Han, minarenin mimarının eşlerinden birisiyle ilişkiye girdiğinden şüphelenir ve bu şüphe ateşi, onu mimarın başını kestirmeye kadar götürür.
İntikam, aşk, kıskançlık, ihtiras duygularıyla harmanlanmış bu roman, insanoğlunun ölüm ve kader karşısındaki çaresizliğini parlak bir dille ortaya koyuyor. Bir minarenin etrafında örgülenen bütün bir dönem tarihi, insanoğlunun tarihinde değişen bir şey olmadığını, hepimizin aynı tutkular ve erdemler, aynı ihtişamlar ve sefaletler içinde yuvarlanmakta olduğumuzu işliyor.
Günümüz Kazak edebiyatının önde gelen imzalarından ve halen Cumhurbaşkanı baş danışmanı olan Abiş Kekilbayev'in Efsanenin Sonu adlı romanı, Orta Asya'nın zengin tarih derinliklerinden bugüne bir iletişim kanalı açıyor. Tarihin büyük cihangirlerinin kendi kaderleri karşısındaki acziyetlerini çarpıcı bir dille anlatıyor.
Efsanenin Sonu, fethettiği ülkelerin sayısını bile unutmuş büyük bir imparatorun, romandaki adıyla Han'ın bir insan olarak portresine eğiliyor ve oradan insan psikolojisine dair ilginç tespitlerde bulunuyor. Fethettiği diyarlardan ülkesine dönen muzaffer Han, kendisi ayrıldıktan sonra başkentinde göklere ser çeken mavi bir minarenin yapıldığını farkediyor dönüşünde. Daha şehre girmeden dikkatleri üzerinde toplamayı başaran bu minarenin kim tarafından yapıldığını veya yaptırıldığını merak eden Han, minarenin mimarının eşlerinden birisiyle ilişkiye girdiğinden şüphelenir ve bu şüphe ateşi, onu mimarın başını kestirmeye kadar götürür.
İntikam, aşk, kıskançlık, ihtiras duygularıyla harmanlanmış bu roman, insanoğlunun ölüm ve kader karşısındaki çaresizliğini parlak bir dille ortaya koyuyor. Bir minarenin etrafında örgülenen bütün bir dönem tarihi, insanoğlunun tarihinde değişen bir şey olmadığını, hepimizin aynı tutkular ve erdemler, aynı ihtişamlar ve sefaletler içinde yuvarlanmakta olduğumuzu işliyor.
Ciltli, 184 sayfa
2002 tarihinde, Da Yayıncılık tarafından yayınlandı