Çocukların soruları, kuşlara benzerler. Onlar, aklı havalandırma hareketleridir. Bu sorular, kimi zaman öylesine yükseklerden uçarlar ki, beynimizin dağları, ovaları ve kıvrımları bile çok aşağılarda kalır. Bu tür soruları boşluğa bırakanlardan biri de, benim uykusu bulutlu oğlum Fırattır: Baba, kargalar neden kara biliyomusun?, Yumurtalar neden uçmuyor?, Deniz balıkların evi mi baba?, Ay amca evlerdeki ışıkları yiyor, onun için çok ışığı var onun di mi?, Vapurlar batınca denizin canı acır mı baba?Fırat da, doğanın kaçınılmaz sonucu olarak bir gün büyüyecek. O zaman, onu sırtıma alıp sokaklarda gezdiremeyeceğim. Belki de, şimdi yaptığı gibi, elini başına koyup, Baba, beni sırtına alsana! demeyi bir gün kendiliğinden bırakacak. Onun çocukluğunun bittiğini belki o zaman anlayacağım. Yıllar sonra, sanki gizli bir kentten söz eder gibi, Ben nasıl bir çocuktum baba, anlatsana! diye soracak. Ben de, o zaman kendime Şimdi ben o çocuğu nerde bulabilirim? diye sormamak için, Fıratın dünyayı yeniden kuran sözlerini ve anlamı yerinden oynatan sorularını bir kenara yazmaya başladım.Önceleri, bunları yayınlamak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama kirpi saçlı çocuğun sözleri öyle yerlere vardı ki, sıradanlığın sınırlarını zorlamaya başladı.Bu kitabın yazılışı bittiğinde, beş yaşını zamanın sıçrama tahtasından süt içtiği bardağa yuvarlayan Fırat soru sormayı sürdürüyordu: Baba, insanlar eskir mi?, Anne baba ayrılınca önce hangisi evden gider?, Fillerin neden gagası yok baba?...Sanıyorum, içinde çocuk olan her evde bu kitabın benzerleri yazılıyor.Büyüklere rağmen!!!!
Çocukların soruları, kuşlara benzerler. Onlar, aklı havalandırma hareketleridir. Bu sorular, kimi zaman öylesine yükseklerden uçarlar ki, beynimizin dağları, ovaları ve kıvrımları bile çok aşağılarda kalır. Bu tür soruları boşluğa bırakanlardan biri de, benim uykusu bulutlu oğlum Fırattır: Baba, kargalar neden kara biliyomusun?, Yumurtalar neden uçmuyor?, Deniz balıkların evi mi baba?, Ay amca evlerdeki ışıkları yiyor, onun için çok ışığı var onun di mi?, Vapurlar batınca denizin canı acır mı baba?Fırat da, doğanın kaçınılmaz sonucu olarak bir gün büyüyecek. O zaman, onu sırtıma alıp sokaklarda gezdiremeyeceğim. Belki de, şimdi yaptığı gibi, elini başına koyup, Baba, beni sırtına alsana! demeyi bir gün kendiliğinden bırakacak. Onun çocukluğunun bittiğini belki o zaman anlayacağım. Yıllar sonra, sanki gizli bir kentten söz eder gibi, Ben nasıl bir çocuktum baba, anlatsana! diye soracak. Ben de, o zaman kendime Şimdi ben o çocuğu nerde bulabilirim? diye sormamak için, Fıratın dünyayı yeniden kuran sözlerini ve anlamı yerinden oynatan sorularını bir kenara yazmaya başladım.Önceleri, bunları yayınlamak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama kirpi saçlı çocuğun sözleri öyle yerlere vardı ki, sıradanlığın sınırlarını zorlamaya başladı.Bu kitabın yazılışı bittiğinde, beş yaşını zamanın sıçrama tahtasından süt içtiği bardağa yuvarlayan Fırat soru sormayı sürdürüyordu: Baba, insanlar eskir mi?, Anne baba ayrılınca önce hangisi evden gider?, Fillerin neden gagası yok baba?...Sanıyorum, i... tümünü göster
Karton Cilt, 160 sayfa
1999 tarihinde, Çınar Yayınları tarafından yayınlandı