dharma duman

4 takip ettiği ve 3 takip edeni var. 34 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

dharma duman, 2020 Okuma Hedefi için kendine 36 kitap hedef koydu.

Hedefe doğru 1 kitap okumuş. okuduğu kitaplar

%2
2020 Okuma Hedefi

2020'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?

2020'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?

4 yıl, 8 ay
dharma duman, Şah-Rû adlı üyeyi takibe aldı.
8 yıl, 2 ay
dharma duman, Şah-Rû tarafından yapılmış bir değerlendirmeyi beğendi.
Kaplumbağa Terbiyecisi / Osman Hamdi Bey'in Romanı

8

Çağdaş manada Türk müzeciliğinin, İstanbul Arkeoloji Müzesi ve günümüzün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi olan Sanayi-i Nefise' nin kurucusu, ilk Türk ressamlarından ve arkeologlarından olan Osman Hamdi Bey' in müthiş yaşamına bir bakış. Aslında Osman Hamdi Bey öyle çok yönlü bir insan ki hayatını sadece biyografik olarak bir kitaba sığdırmak çok zor. Tek başına ansiklopedi konusu olabilecek kadar ilke imza atmış, bir imparatorluğun hasta döneminde sanatı yeşertmiş, durmaksızın çabalamış, tarihe iz bırakmış olan Osman Hamdi Bey’e hayranlığım büyüktür. El attığı her işi ayrı bir inceleme konusu olacak kadar başarıya götürmüş olan üstadın hayatını okurken aynı zamanda başta İskender ve Ağlayan Kadınlar Lahdi olmak üzere günümüzde hayranlıkla izlediğim eserlerin keşfini, inşaalarını ve özellikle Kaplumbağa Terbiyecisi' nin ortaya çıkışını okumak müthiş bir keyif oldu. Yeni Asar-ı Atika Nizamnamesi (bir nevi Eski Eserler Tüzüğü) hazırlayarak, eskisindeki tarih ve sanat değeri taşıyan eserlerin yurtdışına çıkartılmasını yasal hale getiren hükümleri kaldırıp, talanın kesin olarak yasaklanmasını sağladığı gibi, lahitlerin Alman imparatoruna hediye edileceği söylentileri üzerine "O lahdin içine girer, kendimi öldürürüm. Her kim lahdi alırsa benim cesedimi de alır." diyen Osman Hamdi Bey olmasa, belki de bu topraklarda arkeoloji diye bir şey olmayacaktı. Hayatı dolu dolu yaşamış, devletine hizmetten kaçınmamış, kafasına koyduğunu yapmış bu insana ve yine kendi döneminin ilklerine imza atan, istediğinden farklı yolları seçmiş olduklarında bile evlatlarından desteğini esirgemeyen babası İbrahim Edhem Paşa' ya yani yüzleri batıya dönük ve eğitime hayati önem veren bu aydınlara, Türk Sanatı adına çok şey borçluyuz. Ruhları şad olsun.

Çağdaş manada Türk müzeciliğinin, İstanbul Arkeoloji Müzesi ve günümüzün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi olan Sanayi-i Nefise' nin kurucusu, ilk Türk ressamlarından ve arkeologlarından olan Osman Hamdi Bey' in müthiş yaşamına bir bakış. Aslında ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 2 ay
dharma duman, Şah-Rû tarafından yapılmış bir değerlendirmeyi beğendi.
Hanene Ay Doğacak

5

Sansürden çok çekmiş bu sert ve sarsıcı öykü kitabı içerik olarak gerçekten rahatsız edici. Toplum olarak varlığını bal gibi bilip de bilmek istemediğimiz, görmezden geldiklerimize dokunuyor. Ama üslup olarak irrite edici değil. Ucuz olmayan, sansasyon yaratma amacı taşımayan doğal bir akışı var. Bu açıdan yaş sınırı gerektiğine inanıyorum zira belli bir olgunluğa erişmeden okumak iyi bir fikir değil. Fakat komple sansür de kafayı kuma gömmekten başka bir şey değil.

Sansürden çok çekmiş bu sert ve sarsıcı öykü kitabı içerik olarak gerçekten rahatsız edici. Toplum olarak varlığını bal gibi bilip de bilmek istemediğimiz, görmezden geldiklerimize dokunuyor. Ama üslup olarak irrite edici değil. Ucuz olmayan, sansasy... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 2 ay
dharma duman, gül ekmen tarafından yapılmış bir değerlendirmeyi beğendi.
Gerçek Hesap Bu

6

Diyeti tükeniş olsa bile sıradanlaşmak yerine çizgi dışı yaşam süren adamları seviyorum ve bu nedenden dolayı ne yapsalar destekliyorum. Neden? Çünkü inanıyorum. Herkesin hayatta inandığı bir şey vardır ben de bu tarz adamlara inanıyorum. Kimler mi o adamlar; Teoman, Nejat İşler, Emrah Serbes, Zeki Demirkubuz, Okan Bayülgen, Hakan Günday, Ali Lidar, Erdal Beşikçioğlu.
Nejat İşler; bir kitap çıkarmış ve ben bu kitabı edebi anlamda bir beklenti içine girmeden okumuşum. Neden? Çünkü samimiyetsizlik ve hırsların üzerine kurulmuş bir sektörde mülkiyetin hırsızlık olduğunu savunan, yaşamda; değişen durumlara karşı değişmeyen duruşuyla aşık olduğum adamlar listesinde olduğu için ne anlatmış merak etmişim. Daha önceden Ot dergisinde hali hazırda Bavul Dergisinde yazan İşler; Can yayınevinin sahibi Can Öz’ün de diretmesiyle kitap çıkarmaya karar verir. Tek şartı; kitabın telif hakkı ve gelirleri, başkanlığını yaptığını Bodrum Gümüşlükspor futbol takımının geliştirilmesi için kullanılacak. Kitabın konusu ne derseniz konusu Nejat. Onun hayatı. Fakat anlatımda şöyle bir güzellik var, sanki Nejat’la karşılıklı bir meyhanede oturmuşsunuz kafa hafif çakır keyif , gözleri ışıl ışıl o anlatıyor siz bitmesin istercesine dinliyorsunuz çünkü kendini anlatırken 80’li yılları 90’lı yılları yani aslında sizin dününüzü anlatıyor, trajikomik bazı olaylar var içimi acıtıyor, mesela futbol muhabbetini sevmem ama o futbolun sadece futbol olmadığını anlatır gibi futbol anlatıyor. Gümüşlükspor şampiyon olduğunda adam sevinirken kafayı demirlere çarptı Duman grubunun “Ah” şarkısını coverlayıp seslendirdiği kadar derin bir “ah” demedi. Tutkuları güçlü adam vesselam bende hayranlık diz boyu. Kitapta edebi bir metin yok, hatta günlük yaşamdaki konuşma tarzının kitaptakinden daha özenli olduğuna bahse girerim ama gezi ruhunu taşıyan, sisteme ince ince dokunduran, kimi zaman mütevaziliğin dibine vuran, kimi zaman kaybedenler kulübündeki marjinal ve cool tavırlarıyla çoğu yeni yetme yazarın süslü cümleleriyle okuyucuyu samimiyetsiz satırlarına maruz bırakmayan güçlü bir ruh var. Kitabın bütününden benim anladığım Nejat’ın da anlatmak istediği ve aslında dünyaya geliş amacımızı özetleyen şu nokta var. Bu dünyada mutluluğun ancak ''başka'' birileri için bir şeyler yapılınca kazanılabileceği. Tek başınalığın bekçisi zor olur.
Kitaptan altını çizdiğim satırlar var ancak hikâyenin bütünlüğünü yansıtmayacağı için burada paylaşmayacağım. Ancak daha önce yazmış olduğu sisteme karşı tavrını net belli eden şu yazısını paylaşmadan geçemeyeceğim.
ölün istiyorum artık. yalnız bir kere yetmez, bin kere ölün!
bir kere pozantı’da tecavüze uğrayıp ölün.
bir kere tecavüzcünüzle evlendirilip intihar edip ölün.
bir kere sahte delillerle hapse atılın, kahrınızdan hasta olup ölün.
bir kere hakların için hükümeti protesto ederken hükümet tarafından başından silahla vurulup ölün.
bir kere mehmetçik olun, kapitalistlerin uydurma savaşları için ölün.
bir kere koca şehrin göbeğinde, otoyolda sele kapılıp ölün.
bir kere kafanıza gaz kapsülü atılsın, öyle ölün.
bir kere kullanma tarihi geçmiş gazı 5 cm’den yüzünüze ağzınıza sıksınlar, kanser olun ölün.
bir kere gecenin karanlığında, sokak ortasında “vurma ölüyorum” diye bağırırken dövülerek ölün.
bir kere soğuktan donup ölün. bir kere dere yatağına yapılan ruhsatlı evin çöküntüsünde ölün.
bir kere grizu patlasın “güzel ölün”. bir kere karbonmonoksit zehirlesin, kafanız iyi ölün.
arkanızdan “kader, bu işin fıtratında var, ekmek almaya gitmiyordu teröristti, biliyorsunuz alevi, kısa etek giymeseydi, altı üstü bir kaç kelle” demeyeceğime yemin ederim. betonun altında ölmeden hemen önce çekilen son fotoğrafınızı çerçeveletip bana hediye ettiklerinde, yanında sırıtarak poz vermeyeceğime yemin ederim. 3 dakika iş bırakma eylemi yapıp dalga geçmeyeceğime yemin ederim. ananızı yuhalatmayacağıma, yakınlarınızı azarlamayacağıma ve yerde tekmelemeyeceğime, yemin ederim.
sözüm söz! siz yeter ki ölün…”
Nejat İşler

Diyeti tükeniş olsa bile sıradanlaşmak yerine çizgi dışı yaşam süren adamları seviyorum ve bu nedenden dolayı ne yapsalar destekliyorum. Neden? Çünkü inanıyorum. Herkesin hayatta inandığı bir şey vardır ben de bu tarz adamlara inanıyorum. Kimler mi o... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 4 ay
dharma duman bir yazarı favorilerine ekledi.

12 Kasım 1929’da, gerçeküstücü bir ressamın oğlu olarak Almanya’da Garmisch-Partenkirchen’de dünyaya geldi.

1945’te, on altı yaşındayken askere çağrılınca eğitimini sürdürdüğü Waldorf okulundan ayrıldı. Savaştan sonra 1948-1950 yılları arasında bir drama okuluna katıldı, aktörlük yaptı, skeçler ve kısa oyunlar yazdı, Münih Halk Tiyatrosu’nda yönetmenlik ve Bavyeralı bir yapım şirketi için film eleştirmenliği yaptı.

Yazar olarak ilk büyük başarısı, çocuklar için yazdığı Jim Knopf und Lukas der Lokomotivfuehrer’dir. Fantezi dünyasını seçen, fakat gerçek dünyayla olan bağlarını da koparmayan öyküleriyle pek çok övgü ve ödül almasına karşın alçakgönüllülükten vazgeçmemiştir. Fantezi romanı Bitmeyecek Öykü’yle dünya üzerindeki milyonlarca çocuğu büyüleyen Michael Ende, 64 yaşında, Stuttgart’ta mide kanseri sonucu yaşamını yitirdi.

Yazın hayatına 1950’lerde kabare senaryoları yazarak başlayan Ende’nin en çok ses getiren kitabı 1979’da yayımlanan The Neverending Story’ydi (Bitmeyecek Öykü). Roman 30’dan fazla dile çevrildi ve uluslararası alanda çok satanlar listesine girdi.

12 Kasım 1929’da, gerçeküstücü bir ressamın oğlu olarak Almanya’da Garmisch-Partenkirchen’de dünyaya geldi.

1945’te, on altı yaşındayken askere çağrılınca eğitimini sürdürdüğü Waldorf okulundan ayrıldı. Savaştan sonra 1948-1950 yılları arasında bi... tümünü göster

8 yıl, 5 ay
Daha Fazla Göster

dharma duman şu an ne okuyor?

Zargana

%0

Bir Varmış Bir Yokmuş

%0

Çöplük

%0

Sindrella Kompleksi: Çağdaş Kadında Bağımsızlık Korkusu

%0

Gölgesizler

%0

Favori Yazarları (5 yazar)

Favori yazarı yok.