Bütün kültürlerde cinsellik, toplumsal cinsiyet ve kadınlarla ilgili meseleler, dünyanın en basit edebi türü olan atasözlerinde ifade edilmiştir. Mineke Schipperin 150nin üzerinde ülkeden ve yüzlerce dilden derlediği atasözleri de tarih boyunca ve tüm dünyada kadınların durumunu gözler önüne seriyor. Kitapta kadın bedeniyle ilgili atasözleri ele alındıktan sonra kadınların yaşadığı evreler ortaya konuyor: çocuk, gelin, zevce, kuma, anne, kaynana, dul veya nine olarak, aşk ve cinsellik hayatları, çocuk yetiştirmeleri, yaptıkları işler, yetenekleri ve iktidarları.
Ancak, söylenmiş sözler söyleyeni de anlatır; o nedenle bu kitaptaki atasözleri en az kadınlar kadar erkekleri de anlatıyor.
Aslında bu derlemeyle kültürler arası bir insanlık tarihi sunan Mineke Schipper, halklar arasında farklılıktan çok benzerlik buluyor: Yaklaşık 4000 yıl önce Sümer tabletleri üzerine yazılmış bazı gözlemlerin (yerel kültürel farklara ve tarihsel değişimlere karşın) daha sonra Grekçe, Latince, Sanskritçe ya da Çince ifade edilmiş düşüncelerle örtüştüğünü, hatta bugün bile Afrika, Asya ve Güney Amerikada dolaşımda olan sözlü kültürlerde karşımıza çıktığını görüyoruz.
Bütün kültürlerde cinsellik, toplumsal cinsiyet ve kadınlarla ilgili meseleler, dünyanın en basit edebi türü olan atasözlerinde ifade edilmiştir. Mineke Schipperin 150nin üzerinde ülkeden ve yüzlerce dilden derlediği atasözleri de tarih boyunca ve tüm dünyada kadınların durumunu gözler önüne seriyor. Kitapta kadın bedeniyle ilgili atasözleri ele alındıktan sonra kadınların yaşadığı evreler ortaya konuyor: çocuk, gelin, zevce, kuma, anne, kaynana, dul veya nine olarak, aşk ve cinsellik hayatları, çocuk yetiştirmeleri, yaptıkları işler, yetenekleri ve iktidarları.
Ancak, söylenmiş sözler söyleyeni de anlatır; o nedenle bu kitaptaki atasözleri en az kadınlar kadar erkekleri de anlatıyor.
Aslında bu derlemeyle kültürler arası bir insanlık tarihi sunan Mineke Schipper, halklar arasında farklılıktan çok benzerlik buluyor: Yaklaşık 4000 yıl önce Sümer tabletleri üzerine yazılmış bazı gözlemlerin (yerel kültürel farklara ve tarihsel değişimlere karşın) daha sonra Grekçe, Latince, Sanskritçe ya da Çince ifade edilmiş düşüncelerle örtüştüğünü, hatta bugün bile Afrika, Asya ve Güney Amerikada dolaşımda olan sözlü kültürlerde karşımıza çıktığını görüyoruz.