İttihat ve Terakki, Balkan Savaşları ertesinde içine düşülen ve adım adım bütün ülkeye yayılan köşeye sıkışmış olma duygusuna, Anadolu topraklarının, gayrimüslim unsurlardan arındırılarak Türkleştirilmesi ile cevap verdi. Sadece iktisadi hayatın değil, sosyal ilişkilerin ve giderek ülkenin etnik bileşiminin de homojenleştirilmesi anlayışı, sistemli bir politika olarak hayata geçirildi. Birinci Dünya Savaşı, uygulanan bu politikalardaki en önemli dönemeçtir. Zira savaş, hem şüpheli konumundaki etnik unsurların sürgünleri ve zorla yerlerinden boşaltılmaları için uygun bir ortam yaratmıştı, hem de Türkleştirme politikalarını uygulayabilmek için yeteri kadar gerekçe sunuyordu. Ermenilere karşı 1915te geniş çaplı bir biçimde uygulanmaya başlayan tehcir, Türkleştirme politikalarının son merhalesiydi. Taner Akçamın Osmanlı belgelerine dayanarak hazırladığı bu araştırma, yaşananların içeriğine dair birincil kaynakların neler anlattığına odaklanıyor. Talat Paşanın sürekli kontrolü ve direktifleriyle yönetilen, Teşkilat-ı Mahsusanın organizasyonuyla sevk ve icra edilen faaliyetlerin dayanaklarını; yapılanların İstanbuldan telgraflar yoluyla nasıl takip edildiğini; Ermenilerin Anadolunun dört bir tarafından niye tehcir edildiğini anlatıyor. Aylar öncesinden başlayan hazırlıklar, günü gününe takip edilen kayıtlar, isimlere kadar belirlenmiş denetimler, savaş sonrası yapılan yargılamalar ve sanıkların ifadeleri tarihin karanlık yüzüne ışık tutuyor; Talat Paşanın telgraflarındaki Ermeni meselesi hallolunmuştur. Fuzûlî mezâlimle millet ve hükûmetin lekedâr edilmesine lüzûm yoktur cümlesinin meramını inceliyor. Bu araştırma, büyük felaketin tarihini inkâr etmek yerine öğrenmeyi tercih etmenin önemine işaret ediyor. Adına tehcir, kırım, soykırım ya da ne dersek diyelim... yaşanmış acıları anlayan, nedeni ne olursa olsun, dini, etnik kökeni farklı diye insanlara karşı işlenmiş cinayetleri kınayan bir dil geliştirilmedikçe sorunun çözümü doğrultusunda sağlıklı adımların atılması mümkün olmayacaktır. Yani öncelikle ihtiyacımız olan şey, ahlâken, vicdanen kabul edilemez bir eylemle karşı karşıya olduğumuz gerçeğini görmek ve buna uygun bir dil geliştirebilmektir.
İttihat ve Terakki, Balkan Savaşları ertesinde içine düşülen ve adım adım bütün ülkeye yayılan köşeye sıkışmış olma duygusuna, Anadolu topraklarının, gayrimüslim unsurlardan arındırılarak Türkleştirilmesi ile cevap verdi. Sadece iktisadi hayatın değil, sosyal ilişkilerin ve giderek ülkenin etnik bileşiminin de homojenleştirilmesi anlayışı, sistemli bir politika olarak hayata geçirildi. Birinci Dünya Savaşı, uygulanan bu politikalardaki en önemli dönemeçtir. Zira savaş, hem şüpheli konumundaki etnik unsurların sürgünleri ve zorla yerlerinden boşaltılmaları için uygun bir ortam yaratmıştı, hem de Türkleştirme politikalarını uygulayabilmek için yeteri kadar gerekçe sunuyordu. Ermenilere karşı 1915te geniş çaplı bir biçimde uygulanmaya başlayan tehcir, Türkleştirme politikalarının son merhalesiydi. Taner Akçamın Osmanlı belgelerine dayanarak hazırladığı bu araştırma, yaşananların içeriğine dair birincil kaynakların neler anlattığına odaklanıyor. Talat Paşanın sürekli kontrolü ve direktifleriyle yönetilen, Teşkilat-ı Mahsusanın organizasyonuyla sevk ve icra edilen faaliyetlerin dayanaklarını; yapılanların İstanbuldan telgraflar yoluyla nasıl takip edildiğini; Ermenilerin Anadolunun dört bir tarafından niye tehcir edildiğini anlatıyor. Aylar öncesinden başlayan hazırlıklar, günü gününe takip edilen kayıtlar, isimlere kadar belirlenmiş denetimler, savaş sonrası yapılan yargılamalar ve sanıkların ifadeleri tarihin karanlık yüzüne ışık tutuyor; Talat Paşanın telgraflarındaki Ermeni me... tümünü göster