Geçmiş zamanlara ait bu gravürleri canlandırırken eski İstanbul’u tanımış olmanın günahını, vebalini de yüklenmek lazım geliyor. Anlatılan vakıalarda realist olmak icab ettiğine göre Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi gibi üstadlar, eğer günah ise, bu günahtan kendilerini tenzih edememişlerdir. Bu itibarla bu yazılarda bir nevi günahların itirafı gibi oluyor...
Yaşanmayan hayat yaşatılamaz. Mazinin yosmalarına dair yazdığım hatıralarda rivayet yoluyla gelenler olduğu gibi belik yakından tanıdıklarım da olmuştur. Okuyuculardan –nasılsa hala yaşayan- ne pinpon zampara dostlarım var ki onlara açtığım bu tarih sahifelerini okuduktan sonra bana rastladıkları zaman, gözlerinde –ama yalnız gözlerinde- uyanan bir neşenin hazzı ile koluma girerek bir sır verir gibi kulağıma.
- Ah azizim ben de Ra’na’yı tanıdım... ‘Ne kadındı o?’ diyenler oldu. O halde eğer şimdi küllenen bu aşk hatıralarının mangalını kalemimle karıştırırken bir günah işliyorsam hepimiz suç ortağı oluyoruz. Ben yazdığım siz de okuduğunuz için...
Geçmiş zamanlara ait bu gravürleri canlandırırken eski İstanbul’u tanımış olmanın günahını, vebalini de yüklenmek lazım geliyor. Anlatılan vakıalarda realist olmak icab ettiğine göre Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi gibi üstadlar, eğer günah ise, bu günahtan kendilerini tenzih edememişlerdir. Bu itibarla bu yazılarda bir nevi günahların itirafı gibi oluyor...
Yaşanmayan hayat yaşatılamaz. Mazinin yosmalarına dair yazdığım hatıralarda rivayet yoluyla gelenler olduğu gibi belik yakından tanıdıklarım da olmuştur. Okuyuculardan –nasılsa hala yaşayan- ne pinpon zampara dostlarım var ki onlara açtığım bu tarih sahifelerini okuduktan sonra bana rastladıkları zaman, gözlerinde –ama yalnız gözlerinde- uyanan bir neşenin hazzı ile koluma girerek bir sır verir gibi kulağıma.
- Ah azizim ben de Ra’na’yı tanıdım... ‘Ne kadındı o?’ diyenler oldu. O halde eğer şimdi küllenen bu aşk hatıralarının mangalını kalemimle karıştırırken bir günah işliyorsam hepimiz suç ortağı oluyoruz. Ben yazdığım siz de okuduğunuz için...