"Pazarola Hasan Bey'in her bir gülücüğü, evde kalmış kızlar nezdinde, müstakbel bir koca için bir alâmet, bir işarettir. Her 'Pazarola ...cibaşı' selamı, İstanbul'un tüm bereket dilencileri için, geleceği garantiye almaktır. Ancak Pazarola Hasan Bey'in kendisine yapılan bütün çağrılara cevap verip vermeyeceği pek belli olmazdı. Kendisinden 'Pazarola ...cibaşı' iltifatı almak isteyen ve böylece gündelik kârından emin olmak isteyen esnaf etrafına üşüşür, 'Hasan Bey, gel bir kahvemizi iç' diyerek onu dükkanlarına çağırır, ancak Hasan Bey'in bu çağrılardan hangisine cevap vereceği ve hangi davete icabet edeceği de pek belli olmazdı. İçinden geldiği gibi sokaklarda dolanır, birden sevindirmek istediği birisine yaklaşır, önce meşhur 'Pazarola ...cibaşı' iltifatını yapar, sonra da o kişiye işiyle ilgili çeşitli şakacı sorular sorardı. Belki de itibarının zedeleneceği ve belki de karşısındakini rahatsız edeceği düşüncesiyle çok konuşmaz, çok oturmaz, her gittiği yerde birkaç dakikadan fazla kalmazdı. Tahsili hakkında kimsenin bir şey bilmediği Pazarola Hasan Bey, bazen değme okumuşlar gibi sözler söyler, hikmetler savururdu. Bazen de hiçbir münasebeti olmayan sözler sarfederdi. Kendisine ısmarlanan kahveleri geri çevirdiği görülmezdi, sarılıp eline tutuşturulan sigaraları keyifle tüttürür, sonra da geldiği gibi, ansızın ortadan kayboluverirdi..."
"Pazarola Hasan Bey'in her bir gülücüğü, evde kalmış kızlar nezdinde, müstakbel bir koca için bir alâmet, bir işarettir. Her 'Pazarola ...cibaşı' selamı, İstanbul'un tüm bereket dilencileri için, geleceği garantiye almaktır. Ancak Pazarola Hasan Bey'in kendisine yapılan bütün çağrılara cevap verip vermeyeceği pek belli olmazdı. Kendisinden 'Pazarola ...cibaşı' iltifatı almak isteyen ve böylece gündelik kârından emin olmak isteyen esnaf etrafına üşüşür, 'Hasan Bey, gel bir kahvemizi iç' diyerek onu dükkanlarına çağırır, ancak Hasan Bey'in bu çağrılardan hangisine cevap vereceği ve hangi davete icabet edeceği de pek belli olmazdı. İçinden geldiği gibi sokaklarda dolanır, birden sevindirmek istediği birisine yaklaşır, önce meşhur 'Pazarola ...cibaşı' iltifatını yapar, sonra da o kişiye işiyle ilgili çeşitli şakacı sorular sorardı. Belki de itibarının zedeleneceği ve belki de karşısındakini rahatsız edeceği düşüncesiyle çok konuşmaz, çok oturmaz, her gittiği yerde birkaç dakikadan fazla kalmazdı. Tahsili hakkında kimsenin bir şey bilmediği Pazarola Hasan Bey, bazen değme okumuşlar gibi sözler söyler, hikmetler savururdu. Bazen de hiçbir münasebeti olmayan sözler sarfederdi. Kendisine ısmarlanan kahveleri geri çevirdiği görülmezdi, sarılıp eline tutuşturulan sigaraları keyifle tüttürür, sonra da geldiği gibi, ansızın ortadan kayboluverirdi..."
80 sayfa
Şubat2006 tarihinde, Tarih Vakf Toplumsal Tarih Dergisi tarafından yayınlandı