Acımasız Karanlık Avcı, Ruhunu Sadece Bir Kadının Aşkıyla Geri Kazanabilirdi…
Ölümsüz Viking savaşçısı Wulf'un oldukça etkileyici fakat bir o kadar da sinir bozucu bir gücü vardır: Karşısına çıkan herkes beş dakika sonra onu unutmaya mahkûmdur. Karanlık Avcı bu sayede kolaylıkla tek gecelik ilişkiler yaşar ama uzun süreli bir birlikteliğe adım atamaz. Lanetlenmiş ruhunu geri kazanabilmesi içinse gerçek aşkı bulması şarttır.
Sonunda onu hatırlayabilen bir kadınla tanışır: Cassandra. Ancak genç kadın, Wulf'un avlamaya yemin ettiği lanetli ırkın son prenseslerinden biridir. Kadim lanetler, kehanetler ve Yunan tanrılarının müdahaleleriyle yüzleşmek zorunda kalacak olan ikilinin artık tek bir amacı vardır: Gerçek aşka ulaşmak.
Acımasız Karanlık Avcı, Ruhunu Sadece Bir Kadının Aşkıyla Geri Kazanabilirdi…
Ölümsüz Viking savaşçısı Wulf'un oldukça etkileyici fakat bir o kadar da sinir bozucu bir gücü vardır: Karşısına çıkan herkes beş dakika sonra onu unutmaya mahkûmdur. Karanlık Avcı bu sayede kolaylıkla tek gecelik ilişkiler yaşar ama uzun süreli bir birlikteliğe adım atamaz. Lanetlenmiş ruhunu geri kazanabilmesi içinse gerçek aşkı bulması şarttır.
Sonunda onu hatırlayabilen bir kadınla tanışır: Cassandra. Ancak genç kadın, Wulf'un avlamaya yemin ettiği lanetli ırkın son prenseslerinden biridir. Kadim lanetler, kehanetler ve Yunan tanrılarının müdahaleleriyle yüzleşmek zorunda kalacak olan ikilinin artık tek bir amacı vardır: Gerçek aşka ulaşmak.
Serinin 4.kitabında Wulf ve Cassandra ile tanışın. Akıcı, bol heyecanlı, güldüren, eğlendiren ve arada hüzünlendiren hoş bir kitap daha bitti.
Cassandra, yarı Apollit (yani 27. yaş gününde ölecek..) ve bu ırkın son prenseslerinden. Tatlı, ama sinirlenince içinden canavar çıkacak türden bir tatlılık. Ayrıca çok düşünceli ve zeki. Wulf'u sözleriyle alt üst etti ve ezberini bozdu. Wulf ise bir karanlık avcı. Tanışmaları çok havalıydı. Wulf sahneye adımını atar atmaz 'vay be!' dedirtti. Adam bir viking. -Burada benden sonsuz beğeni kazandı iskoçlar bir vikingler iki:)) - Savaşçı. Acayip korumacı. Ama derindeki yere ulaştığınızda farklı biri olduğunu anlıyorsunuz. Ayrıca üzüldüğüm bir nokta Wulf'u gören herkes 5 dk sonra onu unutuyor. Ve böyle olunca çok yalnız kalmış. Tabi ki avcılar ve onun soyundan olanlar hariç. Onun soyundan demişken Chris'e değinmem lazım. Çok komik ve tatlı bir çocuktu. Wulf ile aralarında ki konuşmalar kitapta en çok güldüğüm yerlerden biri oldu..
Diğer kitaplardan farklı olarak aşırı bir bilgi yüklenmesi yaşıyorum şuan!! Ben daha karanlık avcıları, Ash'ı çözmeye çalışırken işin içine birde Apollit ve Daimon'ların aslında neler olduğu girdi. Ve diğer kitaplardaki o tanımları bu kitapta unutun çünkü onları da anlamamızı sağlamış yazar. Özellikle Wulf'un katı kurallarından şaşması, bildiklerinin yerine yenilerini koymasını okurken neler hissettiğini çok iyi anladım. Hele bir bölüm var kii 'aşık adam her şeyi yapar' sözünün karşılığı gibiydi.
Ah bir de Ash var. Yani Acheron Parthenopaeus. Bu adamın hikayesini beklemekten öleceğim sanırım. Ne olduğunu hala çözemedim. Artemis cadısı ise hala sinirlerimi bozmaya devam ediyor. Ash yine günün kahramanı oldu diyebilirim. Çok karşımıza çıkmadı ama diğer kitaplar da olduğu gibi burada da son sayfalarda karşımızdaydı ve kurtarıcı darbeyi indirdi adamım.
Kısacası seriyi tavsiye ediyorum. Severek okuduğum ve fantastik kitaplar konusunda gözü kapalı güveneceğim yazarlar arasında Sherrılyn. Her karakteri bende ayrı bir yer aldı. Talon, Zarek, Trakyalı Kyrian. Ayrıca çevirisi de çok iyiydi. Su gibi aktı. Bence okumalısınız :)
***
Üç adam arkada tartışırlarken işçiler ön tarafa geçmişti.
“Hayır, kaydırak çok yüksek", diyordu Wulf. “Düşüp beyin sarsıntısı geçirebilir”.
“Onu bırak,” dedi Chris. “Tahterevalliden düşebilir.”
“Tahterevalli bir şey değil,” dedi Urian, “salıncakta boğulma riski var. Kimin fikriydi böyle bir şeyi almak?” :D
***
“Tekrar söylüyorum, cevabını bilmek istemeyeceğiniz sorular sormayın,” dedi Zarek. “Acheron’un bir ucube olduğunu kabul edin ve hayatlarınıza devam edin.”
***
“...ve tanrının ve hemen ardından da bir ejderhanın saldırısına uğradım. Beni kurtaran bir Karanlık Avcı var. Korumam bir tanrıçanın hizmetinde olabilir de, olmayabilir de ve şimdi de bir uyku ruhu ile karşılaştım. Ne gün ama ha?”
Wulf’un yakışıklı yüzünde gülümsemeye benzer bir şey gördü cassandra.
“Bana göre son derece sıradan bir gün” dedi Wulf.
Seri her yeni kitapta kendini aşıyor ve olaylarda bir o kadar derinleşiyor.
Wulf'u açıkçası pek merak etmiyordum kitapta fazla yoktu ama kesinlikle yanlış düşünmüşüm duygularını okumak çok güzeldi. Garip bir laneti vardı. Bu tabi müdehalelerle Cass'a işlemedi. Bir önceki kitapta olaylara bu kadar dahil değildik ama hem Zarek'i hem de Julian, Kyrian, Talon'u görmek iyi oldu.
Açıkça söylemek gerekirse kitap boyunca Daimon'ların yaptığı şeyin çok absürt olduğunu düşünmüyorum bence absürt olan tanrılar ve onların kibirleriydi. Koca bir ırk lanetlendi ve insan olarak hem kitap hem de gerçek dünyada onlardan çok daha kötü insanlar aramızda dolaşıyor. Apollit ve Daimonlar hakkında çok şaşırtıcı şeyler vardı kitapta. Acaba bunları Ash biliyor mu diye düşünüyorum da büyük ihtimalle biliyordur. Ayrıca bir de onun güçlerinin sınırı tam olarak ne olduğu, açığa çıkmayı bekleyen çok şey var ve biz büyük ihtimalle pegasusun bu hızıyla okuyamadan öleceğiz.
Wulf ve Cassandra aşkını yazar ilmek ilmek dokumuş. Cass'in öleceğini bilmesi, Wulf'un çaresiz olması. Adam hayatında ilk defa bu şekilde aşık oluyor ama sevgilisi 27. yaş gününde ölecek. Soyu ve karanlık avcılar dışında onu hatırlayabilen tek kadını kaybedeceğinin psikolojisi.
Yan karakterler oldukça renkliydi her zamanki gibi Urian karakterini çok sevdim umarım yazar onun içinde bir şeyler planlar.
Çiftin diğer çocuklarını da okumak için sabırsızlanıyorum.
344 sayfa