Bir gün bildiğiniz her şeyin kocaman bir yalandan ibaret olduğunu öğrenseniz ne yapardınız?
Erin Joyceun Dublini terk edip sakin ve güzel bir kasaba olan Dunbarradan bir pansiyon alarak orada yaşamaya başlamasının üzerinden dört sene geçmiştir. Bu sürede bir sürü misafir ağırlayan Erinin hayatı gelen son konuklarıyla birlikte yeniden altüst olacaktır: Yakın arkadaşı Margueriteın Hollywood yıldızı olan erkek kardeşi Sebastian, içine kapanık ressam bir anne ile konuşamayan kızı, pansiyona geldiği gün kocasının kendisinden boşanmak istediğini öğrenen Sarah ve diğerleri.
Misafirlerin birbirine teğet geçen yaşamlarının ve geçmişin ardında gizlenen büyük sırların hikâyesi Okura, hayatta hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını gösteren akıcı ve bir o kadar da samimi bir roman.
Bir gün bildiğiniz her şeyin kocaman bir yalandan ibaret olduğunu öğrenseniz ne yapardınız?
Erin Joyceun Dublini terk edip sakin ve güzel bir kasaba olan Dunbarradan bir pansiyon alarak orada yaşamaya başlamasının üzerinden dört sene geçmiştir. Bu sürede bir sürü misafir ağırlayan Erinin hayatı gelen son konuklarıyla birlikte yeniden altüst olacaktır: Yakın arkadaşı Margueriteın Hollywood yıldızı olan erkek kardeşi Sebastian, içine kapanık ressam bir anne ile konuşamayan kızı, pansiyona geldiği gün kocasının kendisinden boşanmak istediğini öğrenen Sarah ve diğerleri.
Misafirlerin birbirine teğet geçen yaşamlarının ve geçmişin ardında gizlenen büyük sırların hikâyesi Okura, hayatta hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını gösteren akıcı ve bir o kadar da samimi bir roman.
Yazarın okuduğum ikinci kitabı.İlk sayfadan itibaren sizi saran bir anlatımı var yazarın.Her Şey Senin İçin kitabını okuyup beğendiyseniz bu kitabı daha çok seveceksiniz.Bu kitapta daha fazla macera var.Merak ve heyecanla sayfaları çeviriyorsunuz.Olayların çözüllmeye ,sırların ortaya çıktığı son 100 sayfayı uykusuz bitireceksiniz.Kadın ve erkek ilişkileri,arkadaşlık yardımlaşma,evlat sevgisi harmanlanmış bu romanda yazar da oldukça başarılı.Çevirmenin katkısını da unutmamalı..
işin içinde bir Hollywood yıldızının olması benim için biraz itici bir durum olmasına rağmen kitapta bir çok karakterin küçük bir kasabada iç içe geçmiş hayatları bir o kadar çekici geldi..Bu kitapta yer alan tüm karakterlerin bu kasabaya gelip kendilerine yeni bir hayat kurduklarını ve ilişkilerini belli bir noktaya kadar samimi ve sıcak kılmakla beraber şehirli insan tabiatıyla sırlarını kendilerine sakladıklarını gördüm.. Bu sırlar onların mutlu olmak için ellerinde birçok imkan olmasına rağmen bu imkanları gözardı edip arızalı, karışık, kötü yönlerini besleyen bir dipsiz kuyu gibi.. Bu dipsiz kuyudan çıkabilmeleri için hayatlarını ne yazık ki kitabın bir noktasında birbirleri için karmakarışık bir hale getirdiler.. Mükemmel bir karakter ararsanız hepsi diyebilirim.. Hepsi gerçek hayatta gördüğümüz yüzler sanki..Herkesin kendini mutsuz eden, dibe çeken bir taş var ayaklarında.. Kaleminde biraz Macomber biraz Binchy tadı olan bu yazarı keyifle okudum..Polisiye, macera gerilim arıyorsanız ama katiller, dedektifler ilginizi çekmiyorsa gerçek hayatta her an karşımıza çıkabilecek kadar tanıdık insanların hayatlarının nasıl gizem dolu, nasıl gerilim yüklü olduğunu okumaktan hoşlanabilirsiniz... Sırlar kalktığında gölgede kalmış ruhlar aydınlığa çıktığında herşeyin nasıl ışıl ışıl yoluna girdiğini okuduğum son satırlara ulaştığımda yeni bir Colette Caddle kitabını elime almak için sabırsızlanmaya başladım...Umarım kitabın kapağında yer alan anahtar herkesin kalbinin anahtarı olur ve doğru insanlar o anahtarı kullanarak kalbinizin kapılarını bu kitaptaki kahramanlarınkini olduğu gibi açar..Tavsiye ederim..Mutlaka bir şans verin bu yazara..:)
İkinci kitabını okuduğum yazarı gerçekten çok sevdim. Sıcak bir anlatımı ve çok bizden hikayeleri var. Bundan sonra takibe alacağım ve tavsiye edeceğim isimlerden biri oldu.
http://illekitap.blogspot.com/2013/02/colette-caddle-gecmisin-izinden.html
Yazarın okuduğum ikinci romanıydı. Yazarın dili çok akıcı, sürükleyici ve hafif... okurken insanı sıkmıyor ve sayfaları nasıl çevirdiğinizin farkına varmıyorsunuz. Kurgusu okuduğum ilk romanda olduğu gibi çok güçlüydü. Yazarın sadece tek bir hayattan çok birkaç hayatı işlemesi ve onların birbirleri ile olan bağlantıları kitabın konusunu bir yerde oldukça güncelleştirip gerçek gösteriyor.
Kitabın içeriğine girmeden konusu ve karakterleri ile yorum yapmak gerekirse... Sebastian ve Erin'e çok kızdım... Özellikle Erin'e... hayatında Ronan varken başkasıyla beraber ol sonra pişman ol kendini ucuz hisset ama bu tutumdan vazgeçme... Bu durum beni çok sinir etti... Onun haricinde bir pansiyonda kalan kişilerin hayatlarını okumak ve hepsinin kendi hikayesi çerçevesinden izlemek oldukça keyifliydi.
Hazel'e üzülürken Grace'in sevimliliği ile gülümsemek, Sebastian&Erin ilişkisine kızarken Marguerite&Mark ilişkisinde aşkı görüp gülümsemek... Bir filmi izlemek gibiydi ve çok keyifle okudum.
Kitabın son bölümlerine doğru bazı gerçekler su yüzüne çıkmaya başladığında şaşırma kızma arasında gidip geldim ama bir yerde de bazı şeylerin yoluna konduğunu görmekte inanılmaz tatmin ediciydi bir okuyucu gözünden bakıldığında.
Neyse kitabı ben çok beğendi ve cidden keyifle okudum. Çeviri kusursuzdu ve yazarın dilinin akıcılığı bozulmamıştı ve belki çeviri sayesinde de bu kadar akıcı hale geldi bilemem :)) Yazarın okuduğum ikinci kitabıydı dilerim devamı da gelir başka kitaplarını da okuyabiliriz.
Ben beğendim ve keyifle okumanızı tavsiye edebilirim.
Hafif, çabuk okunan, akıcı bir kitaptı. Çeviri iyiydi.
Karton Cilt, 390 sayfa
Ekim2011 tarihinde, Feniks Kitap tarafından yayınlandı